65. Hükümet ilk toplantısını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında Beştepe Külliyesi'nde gerçekleştirdi. Yıldırım Hükümeti'nin yakın ana gündeminde başkanlık sistemine geçişi denemek öncelikli bir yere sahip. Bu sebeple önce yeni anayasa ve başkanlık sisteminin ilkeleri kamuoyu ile paylaşılacak ve sonra da AK Parti'nin modeli Meclis'e sunulacak.
Tam başkanlık sisteminin destek görmeyeceği beklentisi ile B planı olarak anılan partili cumhurbaşkanlığı önerisi de ivedilikle hem Meclis'in hem de milletin önüne konulacak. Böylece AK Parti sistem değişikliği seçeneklerini tartışarak ve Meclis'te deneyerek tüketmiş olacak.
Bu arayış ilk hükümet toplantısının Beştepe'de yapılması ile fiilen başlayan yarı başkanlık modelini uygulamaya koymanın bir gerekliliği. AK Parti mevcut sorunlu parlamenter sistemi değiştirmek için elinden geleni yapmış olduğunu göstermiş olacak. Ancak tam ya da yarı başkanlık önerilerinin tartışılacağı ve deneneceği önümüzdeki ayların ziyadesiyle hareketli geçmesini beklemeliyiz.
Bunun temel sebebi muhalefetin her öneriye "hayır" derken hiçbir somut öneri ile gelmemesi. Ve katı direncini "iç savaş," "kan dökülmesi" ve "sokaklar" ile irtibatlandırması. İşte bu yüzden "Türkiye için başkanlık arayışı" önümüzdeki aylarda birden çok iç ve dış hareketlenmenin kesişim noktası olacak gibi:
MHP kurultayı, HDP'li vekillerin yargılanma süreçleri ve Suriye'de kızışan DAİŞ ile mücadele. MHP kurultayın nasıl olacağını ve ihraçları tartışırken bölünmenin eşiğinde. CHP ise "TOMA'larınızla kanımızı dökeceksiniz" gibi aşırı söylemlerle "sokaklara çıkmaya" hazırlanıyor.
Kılıçdaroğlu'nun Meclis'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'a küfür edilmesine sessiz kalmayı tercih etmesi de sokaklara hazırlık mahiyetinde. "Erdoğan karşıtlığını" partisi için "tutkal" konumunda gören Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin kendisini dokunulmazlıklar meselesinde zor durumda bırakmasının intikamını almak isteyen bir havada görünüyor.
Türkiye'nin sistem değişimi dahil sorunlarına yeni çözüm önerileri getiremeyen muhalefet partileri "Erdoğan karşıtlığının" bile iktidar partisince kullanılabildiğini fark etmiyorlar. Fark etseler de bu bağımlılıktan kurtulacak bir çıkış bulamıyorlar.
Kendi bütünlüğünü başarıyla koruyan AK Parti referandumdan korkan CHP içindeki siyasi çatlakları yeni manevralarla yönetebiliyor. Hatta, tüm muhalefet partilerinin iç çekişmelerine yeni ikilemler yaratma yoluyla müdahale edebiliyor.
Terörle mücadele ve iç çekişme MHP'yi kilitlerken dokunulmazlıklar konusu CHP'nin elini bağladı. Uzun süredir "etkisiz eleman" konumundaki HDP ise bambaşka bir ikilemin çukurunda.
İç kamuoyu terörle mücadeleye bu kadar odaklanmışken legal Kürt milliyetçisi siyaset de yeni bir çıkış yapamıyor. Her şey PKK'ya endekslendi. Ve içerde çöküşe giden örgüt Suriye'de bir "orduya dönüşme" süreci yaşıyor. Nitekim Nusaybin'deki son teslim görüntüleri PKK'nın içerdeki şehir savaşı stratejisinin tümüyle çöktüğünü gösterdi.
Ancak ABD-Rusya ikilisinin desteği ile Rakka operasyonunda etkin yer alan YPG'nin silahlı gücü büyüyor. Bu ikilem yenilgi ile başarının zehirli karışımı. Suriye'deki "başarılarının" etkisiyle PKK- YPG'nin yaz aylarında Türkiye'de yeni bir çatışma dalgası yaratması ihtimali mevcut.
İşte böylesi bir ortamda AK Parti'nin partili cumhurbaşkanlığı konusunda dokunulmazlıkların kaldırılması gibi bir desteği bulma ihtimali muhalefetin kâbus senaryosu. Bu senaryonun engellenmesi için Kılıçdaroğlu "kan, küfür ve sokak" söylemine yöneliyor.
Burada muhalefet için yeni bir tuzak olmasın sakın... CHP'lilerin bir kısmı ile HDP'lilerin sokaklara çıkması MHP'yi AK Parti'ye yakınlaştırabilir. Bu da iktidar partisine sistem değişimi yapma fırsatı vermenin formülü olur.
[Sabah, 27 Mayıs 2016].