Avrupa'nın son 25 yılında yaşanan her bir kriz, başka yeni krizleri tetikledi. Krizler arttıkça belirsizlikler arttı. Avrupa'nın yaşadığı çoklu krizleri kabaca 5 ana başlıkta toplamak mümkün.
İlki, siyasetin krizi. Avrupa'da radikal sağın yükselişine, göçmen sorununa, yabancı düşmanlığına, ekonomik ve güvenlik sorunlarına iktidar olan ana akım partiler çözüm üretemeyince, siyasetin merkezi aşındı. Radikal sağ partiler ve savunduğu fikirler yükseldi. Böylece radikal ve popülist partilerin fikirleri ana akım siyaset tarzı haline geldi.
İkinci kriz alanı, yönetim ve liderlik kriziydi. Siyasal fay hatlarındaki bölünmeler derinleştikçe, liderler cesur kararlar alamadılar. Toplumsal taleplere yönelik zamanında üretilemeyen çözümler, yönetimlere ve liderlere karşı güvensizliği derinleştirdi. İdeolojik uyumsuzluklarla malul partilerin oluşturduğu tutarsız koalisyonlar, hükümetlerin iktidarda kalma süresini kısalttı. Hatta bazı ülkelerde hükümet kurma süreleri neredeyse iki seneye yaklaşan müzakereleri beraberinde getirdi. Bundan dolayı da Avrupa'da siyasi liderlik açığı ve yönetilebilirlik sorunu, krizlere çözüm üretmeyi zorlaştırdı.
Üçüncüsü, ekonomik krizlerin sürekli hale gelmesidir. 2000 sonrası AB'ye üye olan ülkeler, siyasi ve ekonomik olarak birliğe tam entegre olmadılar. Bu ülkelerdeki ekonomik sorunlar, Avrupa'nın çekirdeğini oluşturan ülkelere, sübvansiyonlardan kaynaklana yeni ekonomik yükler bindirdiler. Küresel ekonomik krizler, pandeminin uzun dönemli etkileri, küresel ekonomin ağırlığının Asya'ya kayması, toplumun geleceğe yönelik endişelerini artırdı. Direncini zayıflattı. Böylece, yönetimlere ve kurumlara şüphecilik yükseldi.
Dördüncüsü, savunma ve güvenlik alanına yönelik krizlerdi. Trump'ın ilk iktidar döneminde, Transatlantik ittifakını aşındıran tartışma ve politikaların ardından Ukrayna ve Rusya savaşının başlaması, Avrupa'nın güvenliğine yönelik kuşkuları pekiştirdi. Devlet kapasitelerinin sorgulanmasına yol açtı.
Son olarak beşinci kriz kümesi, bu dört kriz başlıklarının her birinin ürettiği maliyetlerin başka alanlara ve birbirlerine yönelik çarpan etkisidir. Bunun sonucunda ve cari durumda Avrupa'da, devlete, ulusal kurumlara, liderlere, siyasal partilere, demokrasiye ve AB ile kurumlarına yönelik toplumda güvensizlik, belirsizlik ve karamsarlık duygusu derinleşmiştir.
Avrupa'da bu tablo yaşanırken Trump yeniden seçildi. Trump'ın yeni yönetiminin en etkili aktörlerinden biri Elon Musk. Görev değişimi yaşanmadan, Trump ve Musk'ın, yeni toprak elde etme hevesi, seçilmiş liderleri devirmeye yönelik çağrıları ve Avrupa aşırı sağını destekleyen tutumları tartışılmaya başlandı.
Musk, Trump'ın kampanyasında uyguladığı siyasetin bir benzerini Avrupa'ya taşımaya çalışıyor. Avrupa siyasetine açıktan müdahale ederek, aşırı sağ partilere destek çağrısı yapıyor. Almanya'yı "ekonomik ve kültürel çöküşten" aşırı sağcı parti AfD'nin kurtarabileceğini söylüyor.
İngiltere'de hükümetteki İşçi Partisi'ne açıktan cephe aldı. Aşırı sağ Reform Partisi'ne 100 milyon dolarlık bağış dahil her türlü yardıma hazır olduğu konuşuluyor. Sahibi olduğu sosyal medya platformu X'te 212 milyon takipçisine, "Amerika, İngiltere halkını tiranik hükümetlerinden kurtarmalı mı?" diye bir anket başlatarak müdahaleciliği meşrulaştırmaya çalışıyor. İngiltere'de son yıllarda hükümetlerin iktidar ömrü kısaldı. İki partili sistem aşındı. Avrupa'da birçok ülkede koalisyonlarda aşırı sağcı partiler var. Almanya ve Fransa'da siyasi kriz sürüyor. Trump ve Musk'ın Avrupa iç siyasetine müdahalesi, siyasi krizleri daha da derinleştirecektir. Aşırı sağ partiler daha da güçlenecektir. Bu durum, siyasi ve toplumsal bölünmüşlüğü artıracaktır. Avrupa'nın siyasi istikrar sorunu, yeni meydan okumaları beraberinde getirecektir.
[Sabah, 15 Ocak 2025]