Türkiye için stratejik anlamda orta ve uzun vadede en tehlikeli senaryo Amerika ile Rusya arasında bir yakınlaşma ihtimaliydi. Suriye özelinde veya Ortadoğu genelinde bu iki ülkenin yakınlaşması Türkiye'yi alternatifsiz kılabilirdi.
Bu konu öncelikle Suriye'de gündeme geldi.
Amerika Türkiye'yi Suriye'de yıllarca oyalama taktiği izledi.
Eğit-donat, güvenli bölge ve benzeri projelerle hep Türkiye ile ortak hareket edecekmiş gibi yapmasına rağmen hiçbir sözünü tutmadı. Aksine PYD'ye destek vererek Türkiye'yi daha da zorladı.
Sürecin başından beri Rusya ile uzlaşması çok zor olan Türkiye bir de bunun üzerine Rus jetinin düşürülmesi krizini yaşadı. Krizin ardından Türkiye ile Rusya arasında ilişkiler kopma noktasına geldi. O zaman durum çok net ortaya çıktı. Türkiye belki hiçbir zaman Rusya ile Suriye konusunda uyumlu değildi. Fakat bu uyumsuzluğun krize dönüşmesi daha da kötü sonuçlar doğurdu. Bu krizi kendisi için fırsata dönüştüren Amerika Türkiye'nin yalnızlaştığını düşünerek kendisine mecbur olduğunu düşündü.
Fakat 15 Temmuz darbe girişimi ardından Türkiye başarılı bir girişimle Rusya ile krizi aştı. Bununla da kalmayıp Fırat Kalkanı Operasyonu’nu gerçekleştirebilecek bir uyum geliştirdi. O zaman Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasının Amerika ile uzaklaşmak anlamına gelmediği fakat Rusya ile sorun yaşandığında Amerika'nın Türkiye'ye karşı daha umursamaz olduğu ortaya çıktı.
Fırat Kalkanı sonrası ise bu ilişki biçiminin ne kadar sürdürülebilir olduğu sorgulandı. Türkiye'nin hem Rusya hem de Amerika ile aynı anda ilişkiler sürdürmesinin mümkün olup olmadığı tartışıldı. Bu esnada Trump'ın iktidara gelmesi ve Amerikan kamuoyunda Trump'ın Rusya ile yakınlaşacağı imajı doğurması Türkiye'de de endişeler arttı. Trump Rusya ile yakınlaşırsa Türkiye yalnızlaşır mı sorusu akla geldi.
Hatta bir de Trump'ın Çin'i hedefe koyması ihtimali vardı. Eğer Trump gerçekten Çin'e karşı pozisyon alsaydı o zaman Rusya'yı yanına çekmek isteyebilirdi. Bu da yine Türkiye'nin yalnızlaşması sonucunu doğururdu.
Ama öyle olmadı. Trump bir türlü iktidar kuramadı. Kendi rengini Amerikan dış politikasına yansıtamadı.
Tabii dünya siyaseti durmuyor.
Trump'ı beklemiyor. Otomatik pilottaki Amerika sistemik gerekliliklere uygun olarak Rusya ile gerilmeye başladı.
Bu durum Amerikalı diplomatların Rusya'dan çıkartılmak istenmesinde tekrar karşımıza çıktı. Amerika daha önce bazı Rus diplomatları sınır dışı ederken, şimdi benzer bir yöntemi Rusya kullanmak istiyor. Taraflar Soğuk Savaş'a benzer bir siyasetin sinyallerini veriyor. Tabii ki ortada Soğuk Savaş ciddiyetinde bir durum söz konusu değil. Fakat artık sistem normalleşme yolunda ilerliyor. O da sistemin büyük aktörlerinin Türkiye gibi bir aktöre karşı birleşmesi değil daha ziyade birbirleriyle mücadele etmesidir.
Bunun tersi nadiren olur. Büyük güçler nadiren ortak tavır alabilirler. Fakat bu da 1956 Süveyş Krizi'ndeki gibi geçici olur. Normal olan büyük güçlerin birbirleriyle rekabete girmesidir. Çünkü onlar birbirlerine daha fazla tehdittir.
Ve birbirleriyle daha fazla alanda karşı karşıya gelirler.
Benzer şekilde gündelik siyaset ne olursa olsun, Amerika ile Rusya arasında bir rekabetin yavaş yavaş kendini inşa ettiğini düşünebiliriz.
Bu da öncelikle Suriye gibi alanlarda Türkiye'nin rahatlaması sonucunu doğurur. Belki de bu sayede Türkiye Rusya ile İdlib ve belki Amerika ile Afrin konularında anlaşma üretebilir. Belki de ikisini birden gerçekleştirmenin bir yolunu bulur. Kriz tırmandıkça bunlar birer fırsat alanı olarak doğabilir.
[Takvim, 02 Ağustos 2017].