Uzun bir süredir ülke gündeminde olan infaz düzenlemesi TBMM Genel Kurulunda görüşülüyor. Bu satırların yazıldığı sırada maddeler oylanıyordu.
Belki siz okurken TBMM'de kabul edilmiş olacak, ancak biz yazıda teklif olarak bahsedeceğiz. İnfaz teklifi Koronavirüs salgınının da etkisiyle hızlandırılarak geçtiğimiz hafta TBMM'ye sunulmuştu. Adalet Bakanlığı ve AK Parti'nin bu konu üzerinde uzun süredir çalışma yürüttüğü ve partiler arasında bir uzlaşma aradığı biliniyordu. Yapılan görüşmelerden sonra son şekli verilen teklif AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin imzası ile TBMM'nin önüne geldi.
Öncelikle belirtmek gerekir ki bu bir af kanunu teklifi değildir. Teklifle mahkumlar affedilmediği gibi birkaç düzenleme dışında, infaz sistemi ile ilgili kalıcı reform niteliğinde düzenlemeler yapılmaktadır. Soruşturma ve kovuşturmanın ardından ceza adaleti sisteminin üçüncü ve son aşamasını oluşturan infaz, ceza yargısının icrasını yani hayata geçmesini sağlar ve mahkeme hükmünü somutlaştırır. Esasen devletin cezalandırmayla umduğu faydaların gerçekleşmesi ancak sağlıklı bir infaz sistemine bağlıdır. Caydırıcılık ve hukuka güven gibi birçok yararının yanında, cezanın modern hukuktaki nihai amacı suçlunun ıslahını sağlamaktır. Dolayısıyla bunu gerçekleştirebilmek için de infaz sisteminin suçludan intikam alma değil onu ıslah etme temelinde tasarlaması gerekir.
İnfaz sisteminde kalıcı reform
Bu hafta Meclis'te kabul edilerek görüşülen yeni infaz düzenlemesine bu perspektiften yaklaştığımızda kanunun "infazda reform" olarak niteleyebileceğimiz üç hususu ihtiva ettiğini görüyoruz:
- Koşullu salıverilme-denetimli serbestlik rejimini yeniden belirlemesi,
- "İyi hal" şartını etkili bir kontrol mekanizmasına kavuşturması ve
- Alternatif ceza infaz usullerinin kapsamını genişletmesi.
Hükümlünün belirli şartları taşıması halinde cezasının belli bir kısmını cezaevinde, kalanını ise dışarıda geçirmesini ifade eden koşullu salıverilme kurumu ıslah olduğuna kanaat getirilen mahkûmun topluma kontrollü bir şeklide adapte olmasını hedefler. Aynı zamanda erken tahliye imkanı sunmasıyla ıslahı teşvik eder. Yasa koşullu salıverilme sürelerinde radikal bir değişikliğe gitti ve cezaevinde infaz edilecek ceza oranını kural olarak 2/3'ten 1/2'ye düşürdü. Bunu yaparken de kamu vicdanı gözetilerek cinsel dokunulmazlığa karşı olan tüm suçlar, kasten öldürme, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, casusluk, işkence, eziyet ve terör suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve müebbet hapis cezasına mahkum olanlarda mevcut 3/4 ve 2/3'lük infaz oranlarını korudu.
Koşullu salıverilmedeki bu yeni oranların demokratik hukuk devletleriyle paralellik arz ettiğini belirtmemiz gerekir. Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere İngiltere, Finlandiya, İtalya, Polonya ve Belçika gibi ülkelerde şartlı tahliye süreleri 1/2 ya da 1/3 gibi oranlar üzerinden hesaplanıyor. Denetimli serbestlik ise İnfaz Kanunun değişiklikten önceki 105/A maddesine göre hükümlülerin koşullu salıverilme tarihine "bir yıl" kala tahliye edilerek cezalarını belli yükümlülükler altında cezaevi dışında geçirmesini ifade ediyordu. Hükümlülerin denetimli serbestlikle tahliye edileceği tarihi cezalarına bakılmaksızın sabit bir süre üzerinden belirlemesi kısa süreli hapis cezalarına çarptırılmış mahkumların neredeyse hiç cezaevinde kalmadan salıverilmesi sonucunu doğurmaktaydı.
Yasayla bu soruna çözüm için denetimli serbestlikle tahliye için koşullu salıverilme tarihine kadar olan infaz süresinin beşte dördünü fiilen cezaevinde geçirme şartı öngörülüyor.
"İyi hale" gerçekçi denetim
Hükümlünün koşullu salıverilme veya denetimli serbestlikten faydalanması için aranan temel şart ise "iyi halli" olmasıdır. Her ne kadar önceki düzenleme de bu koşula yer vermiş olsa da uygulamada bunun her hükümlü için ayrı ayrı ve etkin şekilde denetlenemediği görülmüştü. Bu noktada teklif önemli bir eksikliği gidererek mahkumların ıslah olup olmadığını bireysel şekilde ele alabilecek yeni bir değerlendirme mekanizması kurdu. Gelişme kaydedilen alanlardan bir diğeri ise dezavantajlı kişilerin infaz koşullarının iyileştirilmesi ve alternatif ceza infaz usullerinin kapsamının genişletilmesidir. Geçtiğimiz yıl ilan edilen 3.Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde benimsenen yaşlı, hamile, çocuk, ağır hastaların infaz süreçlerinin yeniden yapılandırılması ve alternatif infaz yöntemlerinin geliştirilmesi hedeflerine yer verilmişti. Kanun teklifi bu hedefleri hayata geçirerek dezavantajlı gruplardaki hükümlülerin infazlarını yeniden düzenliyor.
Öte yandan teklifle toplumda oluşturdukları rahatsızlık dikkate alınarak kasten yaralama suçunun canavarca hisle (örneğin yüze kezzap atmak suretiyle) işlenmesi, tefecilik, örgüt kurmak ve örgüte üye olmak suçları için öngörülen cezalar artırıldı.
Teklif bu düzenlemelerin yanı sıra geçici hükümler de içeriyor. İnfaz Kanunu'nun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklikle 30 Mart 2020'ye kadar işlenen suçlar bakımından iyi halli hükümlülerin iki yıl erken tahliye olmasının önü açıldı.
Ayrıca kasten öldürme, kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun bazı nitelikli halleri, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu devletin güvenliğine, anayasal düzene, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlar, casusluk suçu ve terör suçları gibi bir dizi suç bu erken tahliye düzenlemesinden istisna tutulduğunu da vurgulayalım.
[Sabah, 11 Nisan 2020].