Türkiye, siyaset ve ekonominin birbirinden ayrılamayacağı ülkelerden birisidir. Öyle ki, siyasi iktidarın başarısı ve performansı ülke ekonomisiyle daha doğrusu ekonomide gösterilen performans ile eşdeğer tutuluyor. Ülke tarihinde yaşanan birçok ekonomik kriz sonrasında, iktidarın değişmesi de bu durumu açıkça gösteriyor.
Diğer yandan, halkın iradesinin yansıdığı iktidarı şekillendirmek ve devlet kurumlarını seçilmiş iktidar aracılığıyla değil belirli grupların menfaatine göre yönetmek isteyenlerin bu amacı yerine getirmek için kullandığı araç da ekonomi olmaktadır.
Geçmişte birçok kez yaşanan bu durum, 17 Aralık girişiminde de araçsallaştırılarak ekonominin negatif olarak etkilenmesi amaçlanmıştı. Geçtiğimiz dönem, 17 Aralık sürecinin etkisinin ekonomik göstergelere yansımasını arzu edenlerin çabalarına sahne oldu. Amaç, Türkiye ekonomisinde belirsizlik ortamı oluşturmak, büyüme potansiyelini baskılamak ve bununla birlikte ekonomideki olumlu seyri ortadan kaldırmaktı.
17 ARALIK’IN MALİYETİ
Son 2 yılda ekonominin maruz kaldığı, başta Gezi süreci olmak üzere, 17-25 Aralık girişimleri ve küresel konjonktür dolayısıyla ekonomiye verilen şoklar, başka hiçbir ülkede yaşanmamıştır. Bu bağlamda, 17 Aralık operasyonunu yalnızca siyaseti hedef alması dolayısıyla değil, ekonomiyi merkeze koyarak bir kriz algısı oluşturma çabası olduğu için, ekonomiye yapılan bir darbe girişimi olarak kabul etmeliyiz.
Geçmişte olduğu gibi, 17 Aralık günü siyasi iktidarın sandıkla değil belirli grupların isteğiyle değişmesini isteyenlerin ileri sürdüğü argüman, Türkiye’de bir ekonomik krizin eşiğinde olduğumuzdu. Özellikle iç ve dış organlar ile yürütülen bu kampanyayla, tıpkı Gezi olaylarında olduğu gibi, ülkede politik ve ekonomik belirsizliğin hâkim olduğu, ciddi bir kaos ve karmaşa ortamının varlığı algısı oluşturulmaya çalışıldı.
Türkiye ekonomisinin güçlü ve dayanıklı yapısına rağmen, Gezi gibi 17 Aralık darbesinin de ekonomiye negatif yönde bir etkisi oldu. Ülkede faizlerin yükselmesiyle beraber, ülkenin yatırımları önemli ölçüde yara almıştır. Yatırımlara yapılan bu darbeyle birlikte, sahip olduğu üretim potansiyelini kullanamayan ülke ekonomisi yüksek büyüme rakamlarına ulaşamamıştır.
Diğer taraftan, ülke risk primini yükseltmek ve ülkeye yabancı yatırımların gelmesini engellemek için, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi görünümü üzerinde spekülatif değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Ancak unutulan, Türkiye’nin 1990’lı yıllarda olduğu gibi en küçük bir siyasi belirsizlikte darmadağın olan ekonomik yapısını geçmişte bıraktığıdır. Eski Türkiye’nin ekonomi alışkanlığıyla hareket edenler, yeni Türkiye’nin yeni ekonomisinde temel makroekonomik göstergelerinin diğer ülkelerle karşılaştırılmayacak şekilde iyi olduğu gerçeğini gözardı etmişlerdir.
17 ARALIK VE SONRASI
Tüm bu olumsuz sürece ve sonuçlara rağmen, Türkiye ekonomisi 2014 yılında güçlü makroekonomik göstergelere sahipse, 17 Aralık amacına ulaşamamıştır. Tüm çabalara karşın, G20’de dönem başkanı olan, pozitif büyüme sürecini devam ettiren, yatırımlarına kararlılıkla devam eden bir ülke ekonomisine sahibiz.
Ayrıca, Türkiye’de, enerji alanında yeni ortaklıklarla enerjide merkez ülke konumuna hızla yükselen, ekonomideki yapısal sorunları çözmek adına yapısal dönüşüm reformlarını planlama ve uygulama kararlılığını gösteren, 2023 Türkiye’si için Yeni Ekonomi’yi tüm vesayet güçlerinden bağımsız kurmaya çalışan bir irade ortaya konulmaktadır. Bunun arkasındaki en önemli güç de siyasi istikrardır.
Bu nedenle 17 Aralık, ülkenin ekonomik ve politik dinamiklerinin belirli grupların etkisiyle değişmeyeceğini göstermesi bakımından bir milattır. Ülke ekonomisinin belirli kesimler tarafından belirleneceği düşüncesi, Yeni Ekonomi önündeki en güçlü bariyerdi. 17 Aralık’ın amacı çok farklı olsa da, Yeni Ekonomiye darbe vurmak isteyenlerin gerçekle yüzleşmesini sağlamıştır.
Ancak siyaseti ve dolayısıyla ekonomiyi vesayet altına almak isteyenlerin çabalarından tamamen vazgeçtiğini söylemek için henüz erken. Son dönemlerde ekonomide, başta kurlarda meydana gelen hareketliliği kasıtlı olarak siyasi belirsizliğin artışına bağlayanlar, bu algıyı devam ettirmek için uluslararası basını da kullanarak çabalarını sürdürmektedirler.
Dolayısıyla, bu süreçte Yeni Türkiye’nin Yeni Ekonomi'sini kurmak adına yapılacak olan, siyasi ve ekonomik istikrara sahip çıkmaktır.
[Yenişafak, 18 Aralık 2014]