“Abi ben askere doğru koşayım onlar beni üç-dört mermi ile indirirken siz saldırırsınız.”
Bu sözler, 15 Temmuz gecesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde FETÖ’cü darbecilere direniş sırasında, genç bir delikanlının polislere söylediği cümle.
“İlk gece Erdoğan’ın çağrısından önce çıktım. Çok kötü hissettim. Bunu gavurlar bile bize yapmazdı. Hiçbir cana kıyamam ama Fetullah’ı assalar sandalyesini altından çekerim.”
Ankara Kızılay’da demokrasi nöbetleri sırasında yapılan bir mülakatta, 70 yaşında bir teyzenin 15 Temmuz gecesi sokağa çıkma gerekçesini açıklarken dile getirdiği sözlerinden.
“Sala okunduğu için sokağa çıktım. Çünkü zamansız salanın cihat anlamı taşıdığını biliyorum. İnternet kafede uyun oynuyordum ve ezanı duyduğum gibi (Salayı kastediyor) oyunu kapattım, sokağa çıktım. Başta haberim olmadı bu yaşananlardan. Vatan elden gidiyor diye düşündüm ve sokağa çıktım”
Bu sözler de Trabzon’da yaşayan 17 yaşındaki bir gence ait.
***
Aktardığım ikinci ve üçüncü görüşler, “Demokrasi Nöbetleri: Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi” başlıklı çalışmadan.
Geçen yıl “demokrasi nöbetleri” sırasında Türkiye’nin çeşitli meydanlarında 176 kişi ile yapılan derinlemesine mülakatlarla, bu ve buna benzer farklı bakış açıları söz konusu çalışmada bir araya getirilmişti. SETA tarafından yapılan çalışma, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine yönelik toplumun algısının anlaşılması bakımından önemli bir boşluğu doldurduğu muhakkak.
Başbakanımız Binali Yıldırım da SETA tarafından organize edilen “Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu”nun açılış konuşmasında, bu çalışmada yer verilen görüşlerden alıntılar yaptı.
***
“Evlatsız olunur, vatansız olunmaz”, bu sözler ise, Gölbaşı Özel Harekât Merkezinde FETÖ’cüler tarafından şehit edilen Cennet Yiğit’in babası Yahya Kemal Yiğit’e ait.
15 Temmuz direnişini ve ruhunu anlatmak için bu sözler üzerine yeni cümleler kurarak bir şeyler söylemek zor.
Şehitlerin ve gazilerin yakınlarının sözleri, hâl ve tavırları her şeyi anlatıyor.
O gece yaşananları tekrar izlediğimizde, Türkiye’nin ne kadar büyük bir badire atlattığını çok daha iyi anlıyoruz.
Bu anlamda, 15 Temmuz ruhu ile Çanakkale ruhunun birlikte anılması boşuna değil.
15 Temmuz’da işgalcilere karşı gösterilen direniş, Çanakkale ruhunun dipdiri yaşadığının da göstergesiydi.
Bunun en güzel ispatı, yazının başında zikrettiğim “Abi ben askere doğru koşayım onlar beni üç-dört mermi ile indirirken siz saldırırsınız” diyen gencin duygusu ile Çanakkale savaşında, bir kaç dakika içinde şehit olacağını bilen ve siperlerden çıkarak kurşunlara koşan gencecik insanların duygusunun benzerliğidir.
15 Temmuz’un birinci sene-i devriyesinde, izlediğimiz her görüntü, duyduğumuz her söz bizi tekrar, tüm duygusu ile, 15 Temmuz gecesine götürüyor. O geceyi tekrar yaşıyoruz.
Hain ve sapkın FETÖ’nün ve iş birlikçilerinin işgal girişimini ve milletiminizin şanlı direnişini tekrar hatırlıyoruz.
O gece şehit ve gazi olan insanlarımızı rahmet, şükranla ve minnetle her daim anmamız gerektiğinin yeniden farkına varıyoruz.
Her şeyin gözümüz önünde cereyan etmesine, o gecenin tüm görüntüleri kayıtlı olmasına rağmen, hâlâ 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyenleri, şehitlerimiz ve gazilerimizin aziz hatırası için iyi yâd etmeyeceğiz.
Bu yaklaşımı, o gece direnenlere, şehit ve gazi olanlara karşı yapılmış büyük bir saygısızlık olduğunu söylemeye ve haykırmaya devam edeceğiz.
15 Temmuz’u ve o gece yaşanan kahramanlıkları gölgelemeye çalışanları unutmayacağız. Toplumsal hafızamızda onları mahkûm edeceğiz.
FETÖ ve onun iş birlikçileri ile her türlü mücadeleye toplum olarak destek vermeye devam edeceğiz.
Onları koruyanların, onların manipülasyonlarına alet olanların ve onlarla iş birliği yapanların, toplum olarak yakasına yapışacağız.
Her türlü darbe ve darbecilere karşı, “demokrasi nöbetleri”ni tutmaya devam edeceğiz.
15 Temmuz ruhunu, Çanakkale ruhu gibi diri tutacağız.
[Türkiye, 15 Temmuz 2017].