MİT tırlarının FETÖ mensuplarınca durdurulması Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde gördüğü en büyük ihanetlerden birisiydi. CHP milletvekili Enis Berberoğlu gazeteci olduğu dönemde söz konusu olayın görüntülerini Can Dündar'a verip yayımlanmasını sağladığı için, mahkeme tarafından "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan 25 yıl ceza alarak tutuklandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu bunun üzerine güya "adalet" yürüyüşü başlattı. Muhalif basın olduğunu iddia eden ama özünde müesses nizamın sonuna kadar savunucusu olan candaş basın pek bir heyecanlandı. Ciddi görünümlü gazeteciler fiziki benzerliği nedeniyle bir dönem Gandi'ye benzeterek parlatmaya çalıştıkları Kılıçdaroğlu'nun bu yürüyüş ile Gandi'nin misyonunu tam manasıyla üstlendiğini heyecanla anlatmaya başladılar. Ne de olsa Gandi de tuz yürüyüşünü yapmıştı. Tarihsel, toplumsal şartlar, kontekst tamamen farklıymış kime ne?! Gandi gibi tüm hayatı adalet mücadelesiyle geçmiş; İngiliz sömürge yönetimini yıkmış bir aktivist ile demokratikleşme ve özgürlükler ile ilgili her adıma sonuna kadar direnmiş, her daim darbelerin yanında olmuş müesses nizam partisi CHP'nin liderini karşılaştırmak acınası bir ikiyüzlülük değil de nedir?
Uluslararası ve candaş basına göre başlangıçta kimsenin ciddiye almadığı bu yürüyüş İstanbul'a yaklaştıkça hızla büyüyor ve Türkiye'yi sarsıyormuş. El hak katılımın arttığı doğru. Adaletin yılmaz savunucusu olarak tanıdığımız herkes yürüyüşte yerini almak için birbirini eziyor. Mesela öğretmen, siyasetçi, hemşire, kadın, çocuk katlederek siyasi mücadele yapan Kürt milliyetçiliğinin silahlı kanadı PKK ve bütün bu katliamları onaylayan HDP de yürüyüşte en ön saflarda yerini almış durumda.
Sınav sorularını çalarak milyonlarca insanın hakkına giren, kumpaslar kurarak binlerce insanı hapse tıkarak mağdur eden ve bütün bu adalet arayışını 15 Temmuz’da meclisi uçaklarla bombalayıp, sivil insanları tanklarla ezip, 250 insanı katlederek taçlandıran FETÖ ise adalet yürüyüşünün başından beri en yılmaz savunucusu.
Adalet aramak onların hakkı da darbeci Kemalistlerin hakkı değil mi? Misal İstanbul Üniversitesi'nin ceberut rektörü Kemal Alemdaroğlu. 'Başları aileleri tarafından zorla örttürülen' öğrencileri özgürleştirerek ve dindar öğretim üyelerini okuldan atarak memlekette adalet arayışına büyük katkılarda bulunan bu büyük 'adalet' savaşçısı da yürüyüşte yerini almış.
Yeter mi, yetmez. YÖK yasakçısı Kemal Gürüz, parti kapatma uzmanı Vural Savaş, Nuh Mete Yüksel, demokrasimizin rot-balans ayarcısı Çevik Bir gibi isimler nerede? Onlar da yürüsün. Hatta bu da yetmez. Kenan Evren mezarından, Fettullah Gülen Pensilvanya'daki şatosundan, Murat Karayılan kandildeki ininden, Ratko Miladiç Den Hag'daki hücresinden çıkıp gelsin. Onlar da bu kutlu yürüyüşe omuz versinler. Bu adalet kakafonisinin hakkı bundan aşağısı değil. Bırakınız yürüsünler, yeter ki adalet kavramını daha fazla kirletmesinler ve bizi rahat bıraksınlar.
[Fikriyat, 7 Temmuz 2017].