SETA > Yorum |

Yükseltilen Milliyetçilik ve 301

29 EKİM’DE ku­ru­lan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin gü­neş bur­cu ‘ak­rep’miş; hiç dü­şün­me­miş­tim, ye­ni öğ­ren­dim. Ak­re­bin sok­mak dı­şın­da­ki olum­suz özel­lik­le­rin­den bi­ri, ha­ta­la­rıy­la yüz­le­şe­me­me­si­dir. Cum­hu­ri­yet’in ken­di ta­ri­hiy­le il­gi­li ola­rak, özel­lik­le de gay­rı Türk va­tan­daş­la­rı­nın ba­şı­na ge­len­ler söz ko­nu­su ol­du­ğun­da ken­di­siy­le yüz­leş­mek­te zor­lan­dı­ğı ke­sin. Yüz­leş­mek bir ya­na, im­pa­ra­tor­luk­tan ulus-dev­le­te mi­ras ka­lan ve ho­mo­jen bir Türk ulu­su­nun ba­şa­rıy­la yon­tul­ma­sı önün­de hep en­gel ola­rak gö­rü­le­ge­len Kürt­ler, Rum­lar, Er­me­ni­ler ve Ya­hu­di­ler’le olan so­run­la­rı­mız en azın­dan üs­lup dü­ze­yin­de sür­dü­rü­lü­yor.

29 EKİM’DE ku­ru­lan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin gü­neş bur­cu ‘ak­rep’miş; hiç dü­şün­me­miş­tim, ye­ni öğ­ren­dim. Ak­re­bin sok­mak dı­şın­da­ki olum­suz özel­lik­le­rin­den bi­ri, ha­ta­la­rıy­la yüz­le­şe­me­me­si­dir. Cum­hu­ri­yet’in ken­di ta­ri­hiy­le il­gi­li ola­rak, özel­lik­le de gay­rı Türk va­tan­daş­la­rı­nın ba­şı­na ge­len­ler söz ko­nu­su ol­du­ğun­da ken­di­siy­le yüz­leş­mek­te zor­lan­dı­ğı ke­sin. Yüz­leş­mek bir ya­na, im­pa­ra­tor­luk­tan ulus-dev­le­te mi­ras ka­lan ve ho­mo­jen bir Türk ulu­su­nun ba­şa­rıy­la yon­tul­ma­sı önün­de hep en­gel ola­rak gö­rü­le­ge­len Kürt­ler, Rum­lar, Er­me­ni­ler ve Ya­hu­di­ler’le olan so­run­la­rı­mız en azın­dan üs­lup dü­ze­yin­de sür­dü­rü­lü­yor.

 

Bu so­run­sa­lın bu­gün­ler­de had­di­ni aşa­cak dü­ze­ye var­ma­sı­nın ana ne­den­ler­den bi­ri­si, Tür­ki­ye’nin dün­ya gün­de­min­den et­ki­len­me de­re­ce­sidir. Er­me­ni ga­ze­te­ci Hrant Dink’in öl­dü­rül­me­si, sos­yo­lo­jik dü­zey­de ele alın­dı­ğın­da, as­lın­da ABD ile be­ra­ber gi­ri­len ‘on­bi­rey­lü­li­zas­yon’ sü­re­ci­nin bir so­nu­cu­dur. ABD’de ‘öte­ki’ne kar­şı baş­la­yan ne­o-con şah­lan­ma bü­tün dün­ya­yı et­ki­si al­tı­na al­dı ve İran’da bi­le hal­kın, mol­la­la­rı ye­te­ri ka­dar mu­ha­fa­za­kâr bul­ma­ya­rak da­ha ra­di­kal söy­le­me sa­hip bir mü­hen­di­si dev­le­tin ba­şı­na ge­çir­me­si­ne ne­den ol­du.

As­lı­na ba­kı­lır­sa, Tür­ki­ye’nin mil­li­yet­çi­leş­me ba­ha­ne­si çok. Din Kül­tü­rü ve Ah­lak Bil­gi­si der­si­nin­ki da­hil, bü­tün okul ki­tap­la­rı­mız kan kır­mı­zı bay­ra­ğı­mız­la ve “Kah­ra­man ır­kı­ma bir gül” di­yen ulu­sal mar­şı­mız­la, ders­le­ri­miz ise “Türk’üm doğ­ru­yum, ça­lış­ka­nım”la baş­lı­yor. Ga­ze­te­le­ri­mi­zin lo­go­la­rın­da ise “Tür­ki­ye Türk­le­rin­dir” ya­zı­yor. Şe­hir­le­ri­mi­ze, özel­lik­le do­ğu­da, “Ne mut­lu Türk’üm di­ye­ne” ta­be­la­la­rı al­tın­dan gi­ri­li­yor. Ama asıl ‘ola­yı­mız’ şu ki, im­pa­ra­tor­lu­ğu­muz­dan ay­rı­lan Sırp­lar, Yu­nan­lar, Bul­gar­lar, Arap­lar ve Er­me­ni­ler’den son­ra, şim­di de Kürt­ler gü­ney­do­ğu sı­nı­rı­mı­za kom­şu bir dev­let ku­ru­yor­lar. Kor­ku­muz, sek­sen kü­sur yıl­dır Türk­lü­ğü bir tür­lü ka­bul et­ti­re­me­di­ği­miz son Müs­lü­man un­su­run, gü­ney­de­ki soy­daş­la­rı­na sem­pa­ti duy­ma­la­rı. Bi­zim Türk­ler ola­rak Yu­na­nis­tan’da, Bul­ga­ris­tan’da ve Ker­kük’te ya­şa­yan azın­lık soy­daş­la­rı­mı­za, Ad­ri­ya­tik’ten Çin Sed­di’ne uza­nan ak­ra­ba kan­daş­la­rı­mı­za duy­du­ğu­muz sem­pa­ti­nin on­lar­da da aşı­rı­ya git­me­sin­den kuş­ku­la­nı­yo­ruz. Bi­zim düş­tü­ğü­müz Pan-Tür­kist hül­ya­la­ra on­lar ka­pıl­ma­sın, Pan-Kür­dizm fay­da ge­tir­mez, dün­ya­yı on­lar da bi­zim gi­bi yan­lış oku­ma­sın is­ti­yo­ruz. Mil­li­yet­çi­li­ğe sa­rıl­ma­mı­zın, ina­nın, tek kay­gı­sı bu; on­la­rın iyi­li­ği için. Hem son­ra Ker­kük’te Türk­men­ler var, on­la­rın kı­lı­na za­rar gel­me­si bü­tün Or­ta­do­ğu po­li­ti­ka­mı­zın if­la­sı olur, ha­fa­za­nal­lah. Bağ­dat’ta her gün or­ta­la­ma alt­mış Müs­lü­man’ın öl­me­sin­den da­ha önem­li­dir Ker­kük’te bir kıl dön­me­si. Bağ­dat mı? So­run de­ğil, biz da­ha zi­ya­de “Ker­kük So­ru­nu” üze­ri­ne pa­nel­ler dü­zen­le­yen “ken­di­ne Müs­lü­man­la­rız”.

Mil­li­yet­çi­lik bir mil­le­ti yü­celt­tik­çe onun be­ka­sı hak­kın­da ev­ha­ma dü­şü­ren gü­zi­de bir ina­nı­şı­mız­dır. Türk­lü­ğü­nü bi­zim nes­li­miz ka­dar so­run eden bir Türk top­lu­mu ta­rih bo­yun­ca gö­rül­me­miş­tir. Me­se­la, bu top­rak­la­rın Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’ne ait ol­du­ğun­dan emin ol­ma­mız için bu­gün­ler­de İs­tan­bul’un bü­tün te­pe­le­ri­ne ve da­hi An­ka­ra’ya gi­den yol üze­rin­de­ki fab­ri­ka­la­rın ön­le­ri­ne büyük boy Türk bay­ra­ğı­mı­zı dik­me­miz ge­re­ki­yor. Bu top­rak­la­rın ke­sin fet­hi böy­le­ce 2007’de ta­mam­lan­mış olu­yor. Bu bay­rak­la­rı sek­sen kü­sur yıl­dır bu­ra­la­ra dik­me­yi dü­şü­ne­me­miş bü­tün dev­let adam­la­rı­nın ve or­du ko­mu­tan­la­rı­nın vs. va­tan­se­ver­li­ğin­den kuş­ku du­yu­yo­rum. En azın­dan teks­til sek­tö­rü­mü­ze bu kat­kı­yı zi­ya­de gör­dük­le­ri için.

Ge­rek “Kur­ban olam ayı­na yıl­dı­zı­na” şek­lin­de­ki bay­ram me­saj­la­rıy­la, ge­rek­se Baş­ba­kan’ın “Kürt so­ru­nu ge­çen se­ne var­dı, bu se­ne ar­tık kal­ma­dı; bu se­ne da­ha zi­ya­de se­çim var” mea­lin­deki mil­li­yet­çi­lik söy­le­mi­ne tes­lim ol­ma­sı­nın Tür­ki­ye’nin hay­rı­na ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­yen AKP ku­ru­cu­la­rın­dan bir ha­nı­ma ve­ri­le­bi­le­cek en te­miz ce­vap, “Bu yak­la­şım çok çir­kin” ola­cak­tır ta­bi­i. Mü­him hat­ta ehem olan, ik­ti­da­rı kay­bet­me­mek­tir. Er­dem­le­ri­niz­den, sev­da­nız­dan, pro­je­le­ri­niz­den, ada­let an­la­yı­şı­nız­dan ne ka­dar uzak­laş­tı­ğı­nız önem­siz bir te­fer­ru­at­tır. Yük­se­len de­ğer­le­re tu­tu­nun, yok­sa dü­şer­si­niz.

Mil­li­yet­çi­lik hak­kın­da­ki bü­tün bu re­zerv­ler ve Hrant Dink ci­na­ye­ti­ne az­met­ti­ren Tür­ki­ye’de­ki bü­tün bir zih­ni­yet so­ru­nu­na rağ­men, bu sui­kast ile mil­li­yet­çi­le­ri har­ca­ma­nın doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı dü­şü­nü­yo­rum. Tür­ki­ye’nin si­ya­sal ci­na­yet­ler ta­ri­hi­ne bak­tı­ğı­mız­da sat­ranç tah­ta­sın­da­ki pi­yon­la­ra yu­ka­rı­dan ba­kan göz­le­ri de­şif­re ede­bi­li­riz. Tür­ki­ye’de 1990’lı yıl­lar­da din­dar­lık yük­se­lir­ken iş­le­nen fai­li (ha­ki­ki­si) meç­hul si­ya­si ci­na­yet­ler­de mak­tul­ler, en ha­fif ta­bir­le di­ne la­kayt bir çiz­gi­ye sa­hip Cum­hu­ri­yet ga­ze­te­si ya­zar­la­rı ol­muş­tur: Ocak 1990’da Mu­am­mer Ak­soy, Ekim 1990’da Bah­ri­ye Üçok, Ocak 1993’te Uğur Mum­cu, Ekim 1999’da Ah­met Ta­ner Kış­la­lı. Bu se­ri­ye Mart ve Ey­lül 1990’da öl­dü­rü­len Çe­tin Emeç’i ve Tu­ran Dur­sun’u da ek­le­ye­bi­li­riz. Ge­le­lim bu­gü­ne: Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin ka­bar­dı­ğı bir za­man­da 301. mad­de­den yar­gı­lan­mış Er­me­ni bir ga­ze­te­ci­nin öl­dü­rül­müş ol­ma­sı, ak­la ba­zı şüp­he­ler dü­şü­rü­yor. 28 Şu­bat sü­re­cin­den be­ri Tür­ki­ye’de din­dar ke­si­me düş­man­lık­la ge­çi­nen hiç­bir kim­se öl­dü­rül­me­miş­ken, bu­gün mil­li­yet­çi ke­si­mi zan al­tın­da bı­ra­ka­cak bir ci­na­ye­tin iş­len­me­si dik­kat çe­ki­ci. DEP’li mil­let­ve­kil­le­ri­nin öl­dü­rül­me­si de Kürt­çü­lü­ğün en ha­re­ket­li za­man­la­rı­na, yi­ne 1990’lı yıl­la­ra denk dü­şen ve PKK-kar­şı­tı Kürt­ler’in üze­ri­ne yı­kıl­mak is­te­nen bir ci­na­yet­ler zin­ci­ri­dir. Tür­ki­ye’de han­gi ca­mi­a har­can­mak is­te­ni­yor­sa, o ca­mia­nın kar­şı kut­bun­dan bi­ri­nin fai­li meç­hu­le kur­ban git­me­si ye­ter­li ol­muş­tur. Bu an­lam­da 1990’lar İs­lam­cı­lı­ğın yük­sel­ti­li­şi­nin ve dü­şü­rü­lü­şü­nün hi­ka­ye­si­dir. Sa­kın 2000’li yıl­lar da Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin yük­sel­ti­liş ve dü­şü­rü­lüş hi­ka­ye­si­ne dö­nüş­me­sin? Bir za­man­lar Or­ta­do­ğu’da SSCB’ye ve ko­mü­niz­me kar­şı ılım­lı İs­lam ül­ke­le­rin­den mü­rek­kep bir ye­şil ku­şak ih­ti­ya­cı du­yan güç odak­la­rı, şim­di İs­lam’ın kap­sa­yı­cı kar­deş­lik an­la­yı­şı­na kar­şı et­nik ve sek­ter ay­rım­la­rın kes­kin­leş­me­si­ne muh­taç. Bu oyu­nu bo­za­cak si­ya­set ise, et­nik ve sek­ter ay­rım­la­ra ça­nak tu­tan, mil­le­tin soy­sal duy­gu­la­rı­nı şah­lan­dı­ran, mil­li­ye­ti­ne hi­tap eden, oy he­sa­bı­na da­ya­lı po­pü­ler nu­tuk­lar­dan ve pan­kart mil­li­yet­çi­li­ğin­den geç­mi­yor.

An­cak Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin ay bur­cu ma­ale­sef ikiz­ler­miş. Ga­li­ba bun­dan do­la­yı çok ko­nu­şan ve bil­gi­siz ko­nuş­ma­la­rın de­di­ko­du dü­ze­yin­de hü­küm­fer­ma ol­du­ğu, laf­la pey­nir ge­mi­si yü­rü­te­bi­len bir top­lu­muz. Ha­ri­ta­ya bak­ma­dan Ker­kük’e de gi­re­riz, da­hi­li­miz­de­ki te­rö­rist­le­ri te­miz­le­ye­me­den elin Kan­dil’ine de çı­ka­rız. Ül­ke­miz­de­ki Er­me­ni­ler’in kö­kü­nü ku­rut­tu­ğu­muz­dan he­le bir emin ola­lım, Kürt­le­ri­mi­zi de “gö­nül­lü teh­cir” yön­te­miy­le Ku­zey Irak’a sü­re­riz.