SETA > Yorum |
Yolsuzluğun Aşırı Politikleşmesi

Yolsuzluğun Aşırı Politikleşmesi

Ne zaman ki yolsuzluk bir siyasi aktör için "mücadele edilmesi gereken bir kötülük" olarak tanımlanırsa bu durumda siyasal bir içerik kazanır.

Bugüne dek, "yolsuzlukların yanındayım" diyen tek bir siyasetçi, tek bir yazar, hatta tek bir vatandaÅŸ gördünüz mü? Herkes, "yolsuzluk"lara karşı olduÄŸunu, "yolsuzlukla mücadele edilmesi gerektiÄŸi"ni söyler.

Bunun iki nedeni var. Birincisi yolsuzluÄŸun haksız kazançla, ikincisi ise gayrı meÅŸru bireysel çıkarla iliÅŸkilendirilmesi. Hal böyle olunca, ifade ettiÄŸim gibi bütün siyasi aktörler, yolsuzluÄŸu telin ederler.

Bu yönüyle "yolsuzluk" apolitik bir nesnedir. Aynı ÅŸeyi hırsızlık için söyleyebilirken, kumar için söyleyemeyiz. Zira "kumar"ı toplumsal fayda unsuru olarak görenlerle, bir ahlaki çöküÅŸ vesilesi sayanlar siyaset sahnesinde kendisine aynı anda yer bulabilirler.

***

Ne zaman ki yolsuzluk bir siyasi aktör için "mücadele edilmesi gereken bir kötülük" olarak tanımlanırsa bu durumda siyasal bir içerik kazanır. Bu anlamda, yolsuzluÄŸun siyasallaÅŸması, bir siyasetçinin yolsuzluÄŸa bulaÅŸması yahut yolsuzlukla itham edilmesinden daha önce, "yolsuzlukla mücadele"nin siyasal bir programa dönüÅŸmesiyle mümkün olur. Türkiye siyasi tarihinde çeÅŸitli aktörler, "yolsuzlukla mücadele" sözü vererek seçmene gitmiÅŸ ve seçmenden destek talep etmiÅŸtir. Seçmen kimi partilere bu desteÄŸi vermiÅŸ, kimilerine ise vermemiÅŸtir.

"Yolsuzlukla mücadele" yanında, yolsuzluÄŸun siyasallaÅŸtığı ikinci boyut, bir siyasetçinin yahut bir kamu görevlisinin yolsuzlukla itham edilmesi yahut yolsuzluk yaptığının ispat edilmesidir. Kamu adına güç kullanan birinin elindeki imkanları kullanarak, haksız kiÅŸisel çıkar elde etmesi "siyasi" bir mesele halini alır.

***

Buraya kadar anlattıklarıma Türkiye'den çeÅŸitli örnekler verebiliriz. 1993'te Ä°SKÄ° Genel Müdürü Ergun Göknel'in kurum ihalalerini paravan olarak kurduÄŸu ÅŸirketlere vermesi ve buradan haksız kazanç elde etmesi en büyük yolsuzluk skandallarından biriydi. Birçok partili hakkında dava açıldı ve bu dava SHP için tam bir çöküÅŸ oldu.

ANAP, DSP ve MHP koalisyon döneminde, "yolsuzluk" haberleri siyaset haberlerinin sıradan bir unsuruna dönüÅŸmüÅŸtü. Yine dönemin CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel, yeÄŸeni Murat Demirel üzerinden birçok yolsuzluk ithamıyla karşılaÅŸmış, Azerbeycan Devlet BaÅŸkanı Haydar Aliyev'e yeÄŸeninin Azerbeycan'daki iÅŸlerine destek olması için ricada bulunduÄŸu mektubu -biraz geç de olsamedyada kendisine yer bulmuÅŸtu

***

AK Parti de iktidara geldiÄŸi günden itibaren, "yolsuzluk ithamları" ile karşı karşıya kaldı. Yolsuzluk yaptıkları yargı önünde kesinleÅŸen kiÅŸileri ihraç etti. Ne var ki, 17 Aralık 2013'ten bu yana maruz kaldığı cinsten "yolsuzluk" ithamları ile hiçbir zaman karşılaÅŸmadı.

Ä°htamlar her ne kadar niceliksel olarak küçülse de (milyar dolardan, 100 milyon avroya, oradan bir saate), giderek daha ÅŸiddetli bir biçimde dillendirildi. Bunun nedeni, 17 Aralık operasyonunu gerçekleÅŸtiren Örgütün söylemlerini bütün muhalefet partilerinin satın almasıydı. Yolsuzluk, Türkiye tarihinde ilk defa 17 Aralık müdahalesiyle birlikte "aşırı-politik" bir içerik kazandı. 17 Aralık sonrasında yeni bir siyasal vasat oluÅŸtu. Pozisyon, strateji, eylem ve taktiklerin yeniden tanımlandığı bir vasat.

Bugün "4 eski bakan Yüce Divan'a gitsin, AK Parti, yolsuzluk iddialarından temizlensin" sözü, mahiyet itibariyle "yolsuzluÄŸun karşısındayım" sözü kadar apolitiktir.

Ne var ki, bu sözün muhtevası, bir baÅŸka siyasete teslim olmak, aşırı-politiklik çukuruna düÅŸmek anlamına gelir. Siyaseten doÄŸrucu bir pozisyona itilip, kendi yararına ve zararına olanı hesap etme kabiliyetinden mahrum bırakılmak demektir bu.

17 Aralık müdahalesi bütün çıplaklığıyla karşımızdayken ve Yüce Divan süreci apaçık bir siyasi tezgah iken esas olan, siyasete sahip çıkmaktır.

[Sabah, 5 Ocak 2015]