Siyasetin ahir zamanları bu zamanlar olsa gerek. PKK, MHP'ye oy istiyor. Hakkını yemeyelim, sadece ona istemiyor, CHP'ye de, HDP'ye de oy istiyor.
Nasıl olsa HDP'nin baraj sorunu yok diye, "AK Parti karşıtı güçler"i "davalarına sahip çıkmaya" çağırıyor.
Onlar da Gülenciler gibi davranıyor. CHP, MHP, HDP seçmeni oyunu kendi partisine versin, yeter ki AK Parti tek başına iktidara gelmesin!
CHP, MHP ya da HDP'nin ne kadar oy aldığı önemli değil. Paralel yapı, "AK Parti karşısında kim güçlü ise ona oy verin" diyor.
Yeri geldiğinde hiç çekinmeden PKK'ya destek çağrısı yapıyor.
Evet, PKK'ya destek çağrısı yapıyor.
HDP'ye verilen desteğin PKK'yı nasıl büyüttüğünü hepimiz gördük.
Batıcı, beyaz Türkler buna rağmen HDP romantizmi yapıyor.
Ne muhteşem stratejiler!
Elbette bu akıllar, yerli, milli akıllar değil. Economist dergisi boşuna mı açık açık "Türkler, 1 Kasım seçimlerinde AK Parti'ye karşı oy kullanmalı" diye mesaj yayınlıyor. Yine, aynı yöntem, aynı ağız: "Siz içeriden biz dışarıdan!"
Evet, temel mesele 1 Kasım'da AK Parti'yi tek başına iktidara getirmemek. Gerisi önemli değil. Ülkenin nasıl yönetileceği bunların hepsi için "furuat."
Lafı eğip bükmeden söyleyeceğim. Türkiye'nin "tek başına iktidar" dışında geçerli bir yönetim senaryosu yok. Ve AK Parti dışında hiçbir partinin tek başına iktidar şansı yok. Gerçekçi bir koalisyon senaryomuz da yok.
7 Haziran sonrasında AK Parti karşıtı blokun, iktidar ehliyetine sahip olmadığını gördük.
"Düşmanımın düşmanı dostumdur" yaklaşımıyla bu memleketin yönetilemeyeceği görüldü.
AK Parti'nin her durumda hükümetin en büyük ortağı olacağı gerçeği ortaya çıktı.
Bu gerçeğe, AK Parti genel başkanı Ahmet Davutoğlu'nun bütün gayretlerine rağmen koalisyon kurulamadı.
CHP, MHP ve HDP koalisyon seçeneğini akla getirip "düşmanca" söylemlerinden bir adım bile geri adım atmadılar. Çünkü gerçekten de ülkenin yönetimine talip değiller.
Talip oldukları şey, AK Parti'nin tek başına iktidar olmamasını temin etmek.
Böyle bir başarı kriteri olabilir mi?
Bu ülkenin sıcak meseleleri var. Her bir vatandaşı ilgilendiren meseleler. Ülkenin ekonomiden sağlığa, eğitimden güvenliğe her alanda işleyen bir yapıya ihtiyacı var.
Daha fazla cepten yiyemeyiz.
Bölgemiz, kan gölüne dönmüş durumda. Ortadoğu'daki savaşı Türkiye'ye taşımak isteyen şer odakları var. PKK bir kez daha "iktidar boşluğu" algısı oluşmasını bekliyor.
Bir kısım simsar ise ekonomimizi krize sokmak için pusuya yatmış vaziyette.
Gerçekten çok kritik bir seçime gidiyoruz ve burada sadece AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı ona karar vermeyeceğiz.
Toplumun bütün kesimlerini rahatlatacak, gerilimden uzaklaştıracak "iyileştirmeler"in olup olmayacağına... Ülkemizi terörden, terör örgütlerinden temizleyip temizleyemeyeceğimize... Demokratikleşme ajandasının ilerletilip ilerletilemeyeceğine...
Türkiye'nin yeni bir ekonomik büyüme modeliyle kalkınıp kalkınamayacağına...
Evet, bunların hepsine, yarın, 1 Kasım'da karar vereceğiz.
Ülkemiz için, insanlık için en hayırlı sonucun tecelli etmesini diliyorum.
[Sabah, 31 Ekim 2015]