Rusya'nın 24 Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal girişimini başlatmasından bu yana Avrupa siyaseti yepyeni bir istikamete girdi. Bu yeni durum Avrupa'nın uzun yıllardır göz ardı ettiği, ötelediği veya üzerinde mutabık kalmakta zorlandığı savunma ve güvenlik konularını yeniden Avrupa gündemi açısından öncelikli hale getirdi. Sırası ile Avrupa güvenliği, Avrupa siyasi düzeni ve Avrupa'nın refah rejimini doğrudan dönüştürecek yeni bir momentuma girildi. Bu momentum karşısında eylemsizlik tavrı Avrupa'nın çok daha belirsiz noktalara sürüklenmesine neden olabilir. Ancak Avrupa'ya istikamet çizebilecek güçlü bir siyasi iradenin olmayışı Avrupalı aktörlerin daha etkin tavır almalarının önüne geçmekte.
Ukrayna Krizi sonrasında ortaya çıkan yeni momentumun ilk aşaması Rusya karşısında ortak tavır etrafında şekilleniyor gibi görünse de zamanla kategorik açıdan tehdit hususları farklılaşacak, öncelikler değişecek ve Avrupa kendi içerisinde yepyeni hesaplaşmalara girecektir. Bu hesaplaşmalar neticesinde mevcut durumda eşgüdüm içerisinde hareket eden bazı aktörler arasında farklılaşmalara ve rekabete neden olacaktır. Öte yandan aralarında sorun yaşayan bazı ülkelerin de ortak çıkar ve tehditler ekseninde yeniden daha kapsayıcı bir uzlaşıya girmelerinin de önü açılacaktır.
Uzun yıllardır genişleme ve kendi işbirliği açısından derinleşme hedeflerini eş zamanlı olarak götürmeye çalışan AB açısından, genişleme sürecinin yavaşlığı, şartlı oluşu ve bu konuda mevcut üyeler arasındaki fikir ayrılıklarının mevcudiyeti Birliğin istikametini muğlaklaştırmaktadır. Birlik, aday ülkeler açısından cazip olmaya devam etmektedir ancak mevcut üyelerin yeni ortaya çıkan beklentilerine dair yeni çözümler üretme noktasında bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Enerji ve tarım alanlarındaki sübvansiyonlar Birlik üyesi ülkeler arasında haksız rekabet iddialarını gündeme getirmiştir. Savunma ve dış politika konularında da tam bir eşgüdümden bahsedilemez.
Avrupa Açısından Türkiye'nin Konumu
Türkiye gibi Birliğe yakın vadede üye olmasına sıcak bakılmayan aktörler açısından yeni senaryolar oluşturulamamıştır. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından gündeme getirilen Avrupa Siyasi Topluluğu fikri de bu bağlamda bir ara kategori olarak ortaya atılmıştır. Ekim 2022'de ilk toplantısını yapan AST, henüz AB üyesi olmamış ülkeler açısından heyecan yaratmamıştır. AB üyesi ülkeler açısından ise yeni bir momentum oluşturamamıştır. Her şeye rağmen Avrupa ülkelerinin siyasi düzlemde yeni ve daha katılımcı arayışlar içerisine girmesi önemlidir. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı haricinde bir liderin bu fikri sahiplenmemiş olması bu yaklaşımı kadük bırakmaktadır. AST fikri Türkiye'de de heyecan uyandıran bir girişim olamamıştır. Aksine AB üyeliğinin yerine geçebilecek yeni senaryo arayışları mı var diye bazı şüphelere neden olmuştur.
Avrupa'da Ukrayna savaşı sonrasında mevcut statükonun değişimi hem yeni riskler oluşturacak hem de yepyeni işbirliği ve fırsat alanlarının oluşmasına neden olacaktır. Ortaya çıkan bu yeni imkanlar ve riskler Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerine de doğrudan yansıyacaktır. Avrupalı aktörler uzun süredir öteledikleri Türkiye ile ilişkilerin şekillenmesi konusunda yeni bir tavır belirlemek durumunda kalacaklardır. Bu tavrın daha önce olduğundan farklı olarak parçalı olması ve kendi içerisinde bazı çelişkiler barındırması çok muhtemeldir. Bu durum AB-Türkiye ilişkilerinin belirgin bir istikamette gelişmesine destek olmayacaktır, ancak Türkiye'nin tamamen göz ardı edilmesi ve dışlanması seçeneğini de bazı aktörler açısından zorlaştıracaktır.
Avrupa'nın önünde güvenlik işbirliği konusunda çoklu seçenekler söz konusudur ve bu çoklu seçenekler arasında hangi alternatifin hayata geçirileceği meselesi ekseninde aktörler açısından bir rekabet söz konusu olacaktır. Bu aşamada bu rekabet ötelenmiş gibi görünse de Avrupalı aktörler er ya da geç alternatif senaryolar etrafında belirli kararlar almak durumunda kalacaklardır. Savunma alt yapılarını ikili ilişkiler ve yatırımlarla tahkim etmek isteyecek aktörler açısından Türkiye önemli bir paydaş olacaktır. Savunma perspektifinin NATO kapsamında güçlendirilmesini isteyenler açısından da Türkiye önemli bir paydaş olmaya devam edecektir. Moskova ile daha dengeli bir ilişki sürdürülmesini benimseyen aktörler de Türkiye'nin Ukrayna krizinde oynadığı dengeleyici üçüncü taraf rollerine daha olumlu yaklaşacaklardır. Bütün bu senaryolar özellikle savunma ve güvenlik konularında Türkiye'yi AB ve NATO açısından vazgeçilmez bir paydaş haline getirmektedir.
Türkiye'nin artan nüfuz alanı ve etkisinden rahatsızlık duyan başta Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa gibi aktörler ise kendi aralarında Türkiye karşıtlıklarını sertleştirmeye çalışacaklardır. Bütün bu alternatif senaryolar arasında en olumsuz olanının 2022 yılı içerisinde Türkiye-AB ilişkilerinin dinamiğini belirlediği tespitinde bulunmak ilişkinin niteliğini tanımlayan gerçekçi bir tespittir. Güvenlik, enerji, ticaret ve tedarik zincirleri ile ilgili ortak çıkarlar olmasına karşın Türkiye-AB ilişkilerine 2022 senesinde ket vuran temel konu bahsi geçen Türkiye düşmanı aktörlerin aşırıcı görüşlü siyasilerinin kanaatlerinin Türkiye ile ilişkileri şekillendiriyor oluşudur. Bu aktörler Türkiye'ye karşı saldırgan yaklaşımlarının AB'nin Türkiye'ye dair yaklaşımları halini almasını bir başarı olarak sunmakta ve kendi kamuoylarında kısa vadeli çıkar peşinde koşmaktadırlar. Türkiye karşıtı bu vizyonsuz yaklaşım biçimi 2022 yılında Türkiye-AB ilişkilerinin şekillenmesine önemli etkide bulunmuştur. AB içerisinde hiçbir lider bu olumsuz tabloyu değiştirme çabası içerisine girmemiştir.
2022 Yılı Türkiye-AB İlişkileri Açısından Kayıp Bir Yıl Daha
2022 yılı Türkiye-AB ilişkileri açısından tıpkı 2021'de olduğu gibi kayıp bir yıl olarak kayda geçmiştir. Avrupa ülkeleri açısından Türkiye tartışması gündemin çok gerisinde kalan maddesi oldu. Türkiye ile ilişkilerde yeni bir momentum arayışı olmadı ancak yeni bir gerilim veya tartışmadan da kaçındılar. Bu durumun istisnası ise Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa'nın tavırları olmuştur. Bahsi geçen üç aktör her fırsatta Türkiye karşıtı provokatif tavır içerisinde olmuşlardır. Sonuç itibari ile 2022 yılı AB içerisindeki Türkiye düşmanı çevrelerin tavırları ekseninde şekillenmiştir. Ne Türkiye'de ne de AB kanadında bu olumsuz tabloyu değiştirebilecek bir irade ortaya konulmamıştır.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimi sonrasında ortaya çıkan yeni durum her bir Avrupa ülkesini farklı şekilde etkileme potansiyeline sahiptir. Baltık ülkeleri, Polonya ve Karadeniz'e kıyıdaş ülkeler güvenlik odaklı değerlendirmeler konusunda daha hassas hareket etmekteler. Finlandiya ve İsveç gibi AB üyesi olan ancak NATO üyesi olmayan ülkeler güvenlik konusunda radikal kararlar almanın eşiğindeler. Bu ülkeler NATO üyeliği için kendi savunma doktrinlerini tamamen değiştirmektedirler. Enerji açısından Rusya'ya bağımlı olan ülkeler ise Rusya ile daha dengeli bir ilişkinin kendileri açısından orta ve uzun vadede daha avantajlı olacağının bilincindedirler. Bu aşamada Rusya karşısında oluşturulan ittifak ve eşgüdüm her türlü çatlak sesi örtmekte olsa da mevcut çıkar farklılıkları orta vadede daha yüksek sesle dile getirilecektir. Güvenlik önceliğine sahip ülkeler açısından Türkiye ile eşgüdüm olumlu sonuçlar doğuracak bir seçenektir. Türkiye'nin Rusya'ya daha da yakınlaşmaması Avrupa güvenlik mimarisinin daha dengeli şekillenmesi açısından kritiktir. Ancak bu dengeyi bozmaya çalışan Fransız/Yunan ekseni Türkiye'yi dışlama ve görmezden gelmektedirler. ABD'nin Türkiye'ye karşı son on yıllık mesafeli duruşu da bu olumsuz tavrı desteklemektedir.
Avrupa güvenliğinin konvansiyonel tehditler karşısında ne denli kırılgan olduğu ve Avrupa halklarının muhtemel krizler karşısında hazırlıksız ve dirençten yoksun olduğu Rusya'nın hamlesi ile görünür hale geldi. Böylesi bir ortamda Türkiye gibi önemli bir aktörün AB tarafından dışlanması, Avrupa'nın orta ve uzun vadeli çıkarları açısından, güvenlik, enerji, üretim ve ticaret konusundaki çıkarlarına da olumsuz etkileri olacaktır. Avrupa'da 2022 yılında devam eden ve Türkiye'yi ötekileştirmeye ve dışlamaya çalışan tavır sürdürülebilir bir yaklaşım değildir. Bu tavrın Avrupa açısından Türkiye'yi Rusya gibi aktörlere daha da yakınlaştırma riski mevcuttur. Avrupa açısından mevcut Türkiye yaklaşımı sınır noktasına gelmiştir. Türkiye-AB ilişkileri 2023'de ya daha keskin bir kopma noktasına gelecektir. Ya da Avrupa'da bir takım siyasetçiler Türkiye'ye daha stratejik bir tavır ile yaklaşarak yeni bir pozitif momentuma kapı aralayacaklardır. Ukrayna krizi böylesi bir değişimi tetikleyecek önemli bir katalizör olarak devreye girmiştir. Ancak bu momentumun hangi istikamete evrileceği halen muğlaklığını korumaktadır. Türkiye'nin eskisi gibi ufak kazanımlar uğruna stratejik yönelimlerini paranteze almasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir.
[Sabah, 31 Aralık 2022].