Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni dönemin tartışıldığı panelin moderatörlüğünü SETA’dan Muhittin Ataman yaparken, Galatasaray Üniversitesi’nden Beril Dedeoğlu, Daily Sabah gazetesinden Ragıp Soylu, SETA Washington’dan Kadir Üstün ve Kılıç Buğra Kanat konuşmacı olarak yer aldılar.
Panelin ilk konuşmacısı Beril Dedeoğlu, yeni Başkan Trump’ın Obama’nın izlediği politikaların tam tersini uygulamakta kararlı olduğu vurgulayarak söze başladı. Dedeoğlu, Trump’ın Obama’nın tersine Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istediğini, Avrupa ile ortak güvenlik ve ekonomik işbirliği gibi konularda ise yine Obama’dan farklı olarak daha izolasyonist durduğunu belirtirken, bölgesel bağlamda Obama’nın, İran’ın önünü açıp sisteme dahil etmek için Türkiye ve İsrail gibi birçok bölge ülkesiyle arasını bozduğunu, Trump’ın ise bunun tam tersini savunduğunu, İran’ı terör destekçisi bir ülke olarak görürken, geleneksel bölgesel müttefikleri ile tekrar yakınlaşmak istediği ifade etti. Dedeoğlu, Obama’nın genel olarak kültür, siyaset ve diplomatik araçlar kullandığını, askeri araçları mümkün olduğunca tercih etmekten kaçındığını, Trump yönetiminin ise ekonomik ilişkileri sert güç aracı olarak kullanacağını ve savunma sanayii ile ordunun güçlendirilmesi konularına eğildiğini belirtti. Dedeoğlu, Trump’ın vekalet savaşlarını sonlandırmak ve karşısında muhatap olarak devletleri almak istediğini, bunun da Türkiye’nin lehine bir durum olduğunu ancak yine de Trump’ın Türkiye’ye bakışının şu an açık olmadığı belirtti. Dedeoğlu Türkiye için önümüzdeki dönemde kilit konunun Rusya ile ABD arasındaki ilişkileri dengelemek olacağını söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Panelin ikinci konuşmacısı Kadir Üstün, Obama’nın iktidara gelmesinde, Amerikan halkının savaş karşıtlığı ve askeri varlığını anavatana uzak yerlerden çekmesinin önemli olduğunu belirterek sözüne başladı. Arap Baharı’nın başlangıcında Türkiye’nin Arap ülkeleri için bir model olabileceğinin en azından söylem düzeyinde desteklendiğini belirten Üstün, süreç çatışmalı bir hale geldikçe, Libya’ya NATO müdahalesinden ve özellikle Suriye’de iç savaşın başlamasından sonra Türkiye ile ABD arasında politika ve görüş farklılıkları ortaya çıktığını ifade etti. ABD’nin Suriye politikasının yalnızca terör örgütlerine ve kimyasal silah kullanımına yoğunlaşmasını ve sahaya İran’ın da girmesinin Türkiye-ABD ilişkilerini daha da zora soktuğunu belirten Üstün, Trump’ın ciddi bir Suriye politikası geliştirebileceğine dair kuşkularının olduğunu vurguladı. ABD’nin öncelikli olarak DEAŞ ile mücadeleye ve bu mücadeleyi kimin yapacağına kafa yoracağını belirten Üstün, Trump’tan DEAŞ ile tutarlı ve istikrarlı bir mücadele beklememek gerektiğini, bölgede kaosun süreceğini, Türk-Amerikan ilişkilerinin ise bazı testlere tabii tutulmaya devam edeceğini belirterek konuşmasına son verdi.
Panelin üçüncü konuşmacısı Kılıç Buğra Kanat, Trump’ın iktidara gelişinin aslında sosyolojik bir tabanı olduğunu ve ABD halkının yaşadığı güvenlik, siyasi ve ekonomik travmaların nihayetinde bu sonucu yarattığını belirterek konuşmasına başladı. Kanat’a göre sosyoloji çalışıldığında ABD’nin gerçek resmi ortaya çıktı ve unutulmuş orta alt sınıfın aslında beyaz Amerikalılar olduğu görüldü. İşlerin kaybedilmesi, fabrikaların kapanması ve bunları müteakip bir küreselleşme karşıtlığı ve farklı kültürleri tehdit olarak gören bir yaklaşımın ortaya çıktığını belirten Kanat, halk arasında müesses nizama karşı duyulan aşırı şüphe, Washington elitlerine güvenin aşırı derecede sarsılması gibi faktörlerin Trump’ın seçilmesinde önemli olduğunu ifade etti. ABD’de geçiş dönemlerinin kaza dönemleri olduğunu ve her başkanın bu dönemde hatalar yaptığına dikkat çeken Kanat asıl sonuçların zaman içinde Trump’ın ekibinin sistemi ne kadar iyi öğreneceği ile alakalı olacağını söyledi. ABD’nin önümüzdeki dönemde dış politikayı ekonomik çıkarlar ve enerji politikaları doğrultusunda yöneteceğini vurgulayan Kanat, Ortadoğu’ya bakışın da jeopolitikten ziyade jeoekonomik olacağını ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.
Panelin son konuşmacısı Ragıp Soylu, ABD içerisindeki kutuplaşmanın ve gerginliğin daha Trump’ın başkanlık töreninde ortaya çıktığını belirterek söze başladı. Trump yönetiminin Türkiye’den en büyük beklentisinin Irak ve Suriye’de DEAŞ ile mücadele olduğunu belirten Soylu, şu an ABD’de kurulu düzen tarafından DEAŞ ile mücadelede eski politikanın devamının savunulduğuna ve bunun Trump yönetimi üzerinde önemli bir baskı oluşturduğuna dikkat çekti. Soylu, Trump yönetiminin Ortadoğu’ya seküler ve İslam karşıtı bir bakışla yaklaştığını ve geleneksel müttefiklikleri ile ilişkilerini yeniden düzenlemeye çalıştığını ifade etti. Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında, Trump’ın ekibindeki bazı grupların Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmeye çalışmasının ilişkilere olumsuz etkide bulunacağına dikkat çeken Soylu ABD’yi yeni dönemde doğru okumak için Trump’ın etrafındaki kişilerin dikkatlice analiz edilmesi gerektiğini zira politikayı bunların yönlendireceğini belirtti. Soylu, Türkiye’nin lobi faaliyetlerine daha fazla bütçe, kurum ve insan kaynağı ayırması gereğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Panel soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
[efsflexvideo type="youtube" url="https://www.youtube.com/watch?v=9BhVp4Y6PTc" allowfullscreen="yes" widescreen="yes" width="420" height="315"/].