Bir önceki yazıda, referandumun siyasal kampanya sürecine dair bazı konulara değinmiştim. Referandum kampanyasının sosyal medya üzerinden başlatılmasına atıfla, sosyal medya üzerinden yapılan siyasal kampanyanın başarısının siyasal kültüre göre değişiklik göstereceğini belirtmiştim. Bu anlamda Türkiye’de seçmen davranışlarında, sürükleyici karizmatik liderliğin, meydan mitinglerinin ve geleneksel kampanyaların hâlâ önemli oranda etkili olduğunu vurgulamıştım.
Bu yazıda da kaldığımız yerden devam edelim... Seçmen davranışı analizlerinde kullanılan çeşitli göstergeler var: Eğitim seviyesi, ekonomik gelir düzeyi, ideolojik konumlanma, yaş grubu ve cinsiyet gibi... Kuşkusuz, bu göstergeler hedef kitlelere yönelik siyasal kampanyaların içeriğinin belirlenmesinde kolaylaştırıcı bir unsur olabilir. Ancak bu göstergelerin, teknik yönü olan referandum ile normal bir seçimde şekillenen oy verme davranışı açısından benzerlik gösterip göstermediği seçim öncesi kamuoyu anketlerinden bazen tam olarak anlaşılamaz. Ancak, bu göstergeler üzerinden seçmenlerin sandığa gitme oranları geçmiş seçimlerle kıyaslanarak belirlenebilir.
Bu referandumda, seçmenleri sandığa götürebilen taraf, kazanmaya daha yakın olacaktır. Seçimlerden farklı olarak, referandumda iki değişkenli bir sonuç ortaya çıkar. “Evet” ya da “hayır” oylarının oransal değişimi için sandığa gitmek bu anlamda belirleyici olacaktır. Seçimlere göre referandumlarda seçmenin sandığa gitme meyli daha düşüktür.
Normal seçimler ve referandumlarda seçmeni sandığa götüren ortak etkenler söz konusu olsa da, sonucu etkileyecek önemli farklılıklar da söz konusudur.
- Seçimlerde parti adaylarının kendilerinin seçilmesi için bire bir kampanya yürütmeleri gibi unsurlar referandumda bulunmamaktadır. Seçimlerde her bir parti adayının birlikte kampanya yürütmesi seçimde sandığa gitmeyi artırmaktadır.
- Referandumda genellikle siyasi partilerin evet ya da hayır cephesinde ortaklaşması söz konusudur. Ancak, referandumlarda çıkacak sonuç partilerin aldığı oy toplamı değildir. Seçmenler referandumda partilerinin kararı yönünde oy kullanmayabilirler.
- Referandumlarda kararsız seçmeni ikna etmek, normal seçimlere göre daha zordur. Normal seçimlerde her bir somut vaat siyaseti doğrudan belirli seçmen gruplarına yöneliktir. Dolayısıyla, seçmen birçok farklı vaat arasından kendisi için motivasyon sağlayacak birini bulabilir. Ancak referandumlarda, ülkenin geleceğini ilgilendiren daha genel konuların ve söylemlerin olması, sandığa gitme konusunda seçmeni yeterince motive etmeyebilir. Ya da, kendi bakış açısına yakın insanların zaten bu konunun takipçisi olacağını düşündüğü için, bazı seçmenler referandum konusuyla çok da ilgilenmeyebilir.
- Referandumda partilerin ortaklaşmaları ve bloklaşmaları, söz konusu partilerin tabanlarında olumlu ya da olumsuz tepkiye neden olabilir. Örneğin önümüzdeki seçimlerde “evet” cephesinin öncülüğünü AK Parti ve MHP yapacakken; “hayır cephesini” ise CHP ve HDP oluşturacaktır. CHP’nin Kemalist bir seçmeni ya da HDP’nin etnik Kürt milliyetçisi bir seçmeni bu bloklaşma ve ortaklaşmadan memnun olmadığı için, sandığa gitmeyebilir.
- Seçimlerde bireysel oy verme davranışı daha baskınken, referandumda toplumsallık daha öndedir. Özellikle kararsız seçmenler, toplumun çoğunluğuna göre hareket etme eğilimi göstermektedirler. Çünkü referandumlar bazen teknik meseleleri içerdiği için, seçmen neyi oylayıp oylamayacağı ile ilgili araştırma yapma zahmetine katlanmayabilir. Bu bağlamda “toplumsal ortak akıl”ın yanlış yapmayacağını düşündüğü için çoğunluğa göre hareket eder. Ancak bu durumda bazı seçmenler, toplumun çoğunluğunun kendisi gibi düşündüğünü varsayarak, sandığa gitmez.
[Türkiye, 31 Ocak 2017].