Birkaç gün önce, Suriye’de Baas rejimine ve destekçilerine karşı mücadele veren 60’ı aşkın askeri tabur, tugay ve cephenin komutanlarıyla sohbet etme fırsatı buldum. Suriye’nin içini herkesten iyi bilen bu isimlere, öncelikle son günlerde Suriye’nin kuzeyinde yaşanan çatışmaların sebeplerini ve dinamiklerini sordum.
PYD’nin rejim ile birlikte hareket ettiği yaygın bir fikir. Halep’in ikmali için stratejik değere sahip olan Han el-Asal’da yoğun çatışmaların devam ettiği bir dönemde Baas’tan yardım garantisi alan PYD, muhaliflerin dikkatini dağıtmak istemiş. PYD daha önce de rejime buna benzer kritik noktalarda destek çıkmış. Örneğin, Baas’ın yığınak yaptığı Zehra ve Nubbul isimli Şii köyleri ve Minniğ Havaalanı’ndaki muhalif kuşatmasını yarmak için PYD rejimle birlikte çatışmış.Muhalifler PYD-Baas rejimi arasındaki işbirliğine dair ellerinde çoğu Afrin’de ele geçirilen onlarca belgenin olduğunu söylüyorlar.
Kuzeydeki çatışmalara ilişkin üç ana sebebin altını çizen komutanlar, bunlardan ilkinin muhaliflerin gücünü coğrafi olarak bölme çabası olduğunu ifade ediyorlar. İkinci olarak, İslami gruplarla “Marksist” PYD arasındaki ideolojik çatışmaya işaret ediyorlar. Meselenin “duygusal” yönünde ise karşımıza sınır geçişi ve petrol rantını kontrol hedefi çıkıyor.
ÖZERKLİK KIRMIZI ÇİZGİ
ÖSO da dahil olmak üzere Suriye’deki silahlı grupların önemli bir çoğunluğu, İslami gruplar. Bu grupların istisnasız hepsinin, Kürtlere tam bir Suriye vatandaşı olarak kültürel hakların verilmesini istediklerini, fakat özerklik meselesini bir kırmızı çizgi olarak gördüklerini söyleyebilirim. Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki “Arap” ifadesinin çıkarılmasına da razı olabileceklerini söyleyen bu gruplar, Suriye’nin coğrafi ve siyasi bütünlüğüne büyük önem atfediyorlar.
Nusra Cephesi ve Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) etrafında yürüyen El-Kaide tartışması ise üstünde durduğum ikinci konuydu. Bu konuda çok fazla dillendirilmeyen bir noktaya dikkat çektiler.
NUSRA BÖLÜNÜYOR, YERLİLEŞİYOR
Nusra Cephesi’nde İŞID’in Zevahiri’nin “girmeyeceğiz” açıklamasına rağmen Suriye’ye girmesinin akabinde kopmalar yaşanmakta. İŞID Emiri El-Bağdadi’ye biat etmeyen Nusra mensupları, İŞID’la aralarına mesafe koymakta. Nusra’dan El-Kaide’ye fikren yakın olan özellikle yabancı savaşçılar İŞID’a katılmakta. Bu ayrışma sebebiyle Nusra, daha ılımlı ve daha Suriyeli bir harekete dönüşmekte.
Yabancı savaşçılar, özellikle de Çeçenler arasında başta Rus istihbaratı olmak üzere dış istihbarat örgütlerine çalışan savaşçılar bulunmakta. Örneğin, kafa kesme görüntüleri sosyal medyaya düşen üç Çeçen’in Rus istihbaratına çalıştığı ortaya çıktı. Hem muhaliflere zarar vermek hem de Soçi Olimpiyatları sebebiyle potansiyel “teröristleri” Rusya’dan uzaklaştırmak isteyen Putin’in, Suriye’ye gidişleri kolaylaştırdığı da bilinmekte.
İŞID hakkında ise çok ciddi iddialar var. İŞID’ın İran istihbaratıyla ilişkisi olduğu, geçtiğimiz hafta yüzlerce El-Kaideli’nin Irak’ta cezaevinden firar operasyonun da arkasında İran olduğu ve kaçanların Suriye’ye akıp IŞİD çatısı altına girdiği iddia ediliyor. Amaç, Suriye muhalefetini terör ile bağdaşlaştırmak ve katliamlar için meşruiyet sağlamak. Bu noktada İŞID’ın Baas rejimiyle çatışmadığını, cephe gerilerinde muhalifler tarafından kurtarılmış bölgelerde hakimiyet kurma çabası içerisinde olduğunu da not etmek lazım.
Görünen o ki PYD, Baas rejimiyle arasına net bir çizgi çizmedikçe muhaliflerin hedeflerinden birisi olmaya, IŞİD ise Baas ve destekçilerinin istediği “terörist” rolünü oynamaya devam edecek.
[Akşam, 28 Temmuz 2013]