SETA > Yorum |
Rusya Ziyareti Endişeli Batı ve Suriye

Rusya Ziyareti, Endişeli Batı ve Suriye

Rusya, ABD’nin taşeronu PKK/YPG’yi gözden çıkardı. Moskova ofislerini kapamaları ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda mutabakata varılması bunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyareti sadece Türkiye’de değil, dünyada da yoğun ilgi gördü. Daha önce başlayan bir normalleşme sürecinin kritik bir aşaması olsa da, 15 Temmuz bağlamının zihinlerde olması ziyarete ekstra anlamlar yükledi. Tamamen yeni bir süreç değil bu; fakat Rusya ziyareti 15 Temmuz sonrası doğal olarak yeni anlam yüklemelerine maruz kaldı.

15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı’nı ilk arayan lider Putin’di ve basın toplantısında da gördüğümüz gibi bu Türkiye için çok anlamlı bir jestti. İş işten geçtikten sonra arayan Batılı liderler, “ama”lı ve endişeli mesajlar vermeyi tercih ederlerken, Putin’in net tavrı Erdoğan nezdinde takdir edildi. Normalde G-20 zirvesinde bir görüşme beklenirken, tarih geriye çekildi ve Saint Petersburg’da Cumhurbaşkanı’nın 15 Temmuz sonrası ilk yurtdışı ziyareti olarak kayıtlara geçti. Ziyaretin ikili ilişkilere bakan yönü kadar endişeli gözlerle ziyareti takip eden Batılı üçüncü tarafların reaksiyonu da önemli. Kerry, Ağustos sonunda Türkiye’ye geliyor. Ev sahipliği yaptıkları FETÖ’nün darbe girişiminden 45 gün sonra Kerry’nin Türkiye’ye gelmesinin sadece darbe girişimiyle alakalı olmadığı aşikâr. 15 Temmuz’la alakalı sarf edeceği diplomatik ifadelerin, Türk yetkililerin bir kulağından girip diğer kulağından çıkmasını da bekleyebiliriz. FETÖ ele başısının iadesinde Türkiye’yi legal ayrıntıya boğup, pasif-agresif açıklamalar yapmaları Kerry’nin ziyaretini FETÖ bağlamında anlamsızlaştırıyor. Bununla birlikte Saint Petersburg ziyaretinin duyurulmasından hemen sonra Kerry’nin Türkiye’ye gelmeye karar vermesi de tesadüf değil. Batı medyası ziyaret sonrası Türkiye’nin Batı ve NATO’yla ilişkileri üzerine sığ yazılar yayınlamaya devam ediyor, edecek. Anlaşılan Rusya’yla normalleşmeyi daha önce de kullandıkları bir operasyon malzemesi olan “eksen kayması” temasıyla yürütme peşindeler. Perişan olmuş kendi eksenlerini sorgulamaları gereken Batı’nın Türkiye’nin ekseninin derdine düşmesindeki garabet bir yana Türkiye’nin ekseninin falan kaydığı yok.

Türkiye-NATO tartışmaları anlamsız, kâğıt israfından ibaret. Rusya’yla normalleşmenin değerini tartışmak da en az o kadar anlamsız. Kara propaganda mecrasına dönmüş Batılı gazeteler endişelenmesin diye Rusya gibi birçok konuda tarihi ilişkiler yürüttüğü ve karşılıklı bağımlılıklar kurduğu bir ülkeyle normalleşmeyecek değil Türkiye. Rusya’yla ortak çıkarlarımız olduğu kadar ciddi fikir ve eylem ayrılıklarımız var.

Suriye bu ayrılıkların merkezinde duruyor. Anlaşılan iki ülke ilgili bazı bölgesel ülkeleri de dâhil edip yeni bir düzlem kurmaya çalışacak. Bu bizi Suriye’de daha olumlu bir noktaya götürür mü? Ayrıntıları bilmeden şu noktada kestirmek zor. Fakat ABD’yi rahatsız edecek kadar önemliyse Suriye konusundaki Rusya-Türkiye diyalogu, demek ki bu diyalogdan somut bir şeyler çıkabilir. Rusya, ABD’nin taşeronu PKK/YPG’yi gözden çıkardı. Moskova ofislerini kapamaları ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda mutabakata varılması bunu gösteriyor. Muhaliflerin kategorizasyonu ve Esed’in akıbeti en büyük farklılıklar arasında. Daha önce de yazmıştım; Türkiye ve Rusya Suriye’de bir çözüm için sesli düşünmeye başladı. Nasıl bir sonuç çıkacağından bağımsız olarak Türkiye, Rusya’yla müzakere yürütürken Halep’teki kazanımların korunması ve devam etmesi için çaba göstermeye devam etmeli.

Zira Suriye’de Türkiye’nin isteği dışındaki senaryolar, muhaliflerin güçlü olduğu miktarda engellenebilecek.

[Akşam, 12 Ağustos 2016]