Diyarbakır'da yüzbinlerin katılımıyla kutlanan Nevruz, çözüm sürecinde önemli ve kritik bir eşiğin geride bırakılmasını sağladı. Öcalan'ın Nevruz'da okunan çağrısı, çözüm sürecinin yaslandığı paradigmayı işaret eden ve sürece dair kaygıları umutlarından fazla olan kesimleri teskin eden önemli ipuçları taşımaktaydı.
Öcalan'ın "Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum" sözleri, hiç kuşkusuz yeni bir dönemin başladığını ifade ediyor. Öcalan'ın bu mesajı, Kürt hareketinin ana aktörleriyle (Kandil, Avrupa ve BDP) yaptığı görüş alışverişinin ertesinde, üstelik toplumu da şahit kılarak vermesi, mesajın etkisini ve sürece güveni arttıran bir işlev görecektir.
Bu mesaj, kullandığı kavramlar, öngördüğü istikamet ve içerdiği stratejik vizyon itibariyle bir zihinsel kırılmayı ve paradigma değişimini ifade etmektedir. Kürtlerin sadece kendilerine münhasır bir dünya kurgulamaya hasredilen negatif enerjinin Türkiye'ye kanalize edilmesini sağlayarak bir pozitif enerjiye dönüşmesini içermektedir. Sürecin sıcak gündemi çerçevesinde elbette, ateşkes ve sınır dışına çekilme mesajlarının verilmesi önemlidir, ancak bunlardan daha da önemli olan, siyasetin silahın yerine ikame edilmesinin önerilmesi ve birlikte yaşamanın kodlarının vurgulanmasıdır.
Bu önemli ve küçümsenmemesi gereken önemli bir zihinsel dönüşümdür. AK Parti iktidarı boyunca, Kürt sorunun çözümünde beklenen ölçüde yol alınamamasının temel nedeni, AK Parti ve Kürt hareketi arasında Kürt sorununun tanımı konusunda yaşanan fikir ayrılığıydı. Kürt hareketi, Kürt meselesinin ancak Kürtlere kolektif ve idari imtiyazların tanınmasıyla çözülebilecek etnik bir mesele olduğu konusunda ısrarcı olurken, AK Parti Kürt meselesinin demokrasi eksikliğinden kaynaklanan ve demokratik standartların yükseltilmesiyle çözülebilecek bir siyasal sorun olduğunu savunuyordu. Oslo süreci de, bu fikir ayrılığının kristalize olduğu başlık olan özerklik statüsüne yönelik PKK ısrarı dolayısıyla kesintiye uğramıştı. Bugünkü çözüm süreci, Öcalan'ın ve onun zorlamasıyla Kandil ve BDP'nin Kürtlere özerklik statüsü ısrarından vazgeçerek Kürt meselesinin çözümünü demokratik standartların yükseltilmesiyle ilişkilendirmeye ikna olmalarıyla başladı.
Bu, Kürt meselesinin çözümüne ve Türkiye'nin demokratikleşmesine önemli katkılarda bulunabilecek bir siyasal pozisyondur. Bu pozisyon, birlikte yaşama iradesini güçlendireceği ölçüde, Türkiye'yi de demokratikleştirecek bir paradigma değişikliğidir. Sürecin teminatı da, Öcalan'ın Kürt hareketine önerdiği ve Türkiye kamuoyuna deklare ettiği yeni kavram seti de bu paradigmatik değişimden beslenmektedir. Öcalan'ın ve onun üzerinden Kürt hareketinin, Türkiye'yi ve bölgeyi AK Parti'nin geliştirdiği yeni siyasal perspektifle uyumlu bir şekilde okumaya başlaması, iç politik dengelerde olduğu kadar Türkiye'nin bölgesel niyetlerinde stratejik değişiklikler yapmaya adaydır.
Öcalan'ın, Kürt hareketine, geçmişin acılarına boğulmayı bırakıp geleceğin dünyasını kurmayı öneren, silahı bırakıp siyasal enstrümanlar kullanmayı öneren, acıları yarıştırmayı veya intikam yeminlerini bırakıp helalleşmeyi öneren, aidiyet unsurlarını arkaik medeniyet ve inançlarda aramayı bırakıp yakın geçmişimizi anlamlandıran İslam kardeşliğinde aramayı öneren, yeni kavram seti bu paradigma değişiminin ip uçlarını sunmaktadır. Sürecin selameti ve ritmi, Kürt hareketinin bu paradigma değişimine adaptasyon kabiliyetinden etkilenecektir.
Korku ve endişeye mahal yok. Çözüm süreci, on yıldır vesayetle sürdürülen mücadelenin son halkasıdır. Çözüm süreciyle, Yeni Türkiye'ye giden yolda eksik olan bir halka daha tamamlanacaktır. Bu süreç, yüzyıllık çarpık politikalar dolayısıyla enerjilerini birbirlerini zayıflatmak üzere kullanan kesimlerin yeni bir siyasal perspektifle güçlerini birleştirmeleri anlamına gelmektedir. Türkiye'yi Kürtlerle, Kürtleri Türkiye ile tehdit ve terbiye etme dönemi kapanıyor. Kürtlerin siyasi enerjisinin Türkiye'nin stratejik aklına eklemlendiği yeni ve güzel bir dönem başlıyor.