Mısır'da görevden uzaklaştırılan cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında verilen idam kararı, uluslararası arenada gündemi kısmen değiştirmiş olsa da pek fazla etkilemedi.
Türkiye gibi bazı ülkeler kararı kınarken, ABD Dışişleri Bakanlığı “duyulan endişeyi” dile getirdi. AB Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ise, “kararın gözden geçirilmesini ümit ettiğini” ifade ederek, AB’nin idam cezalarına karşı olduğunu söyledi.
Human Rights Watch ve Uluslararası Af Örgütü gibi bazı uluslararası insan hakları örgütlerinden de bazı tepki sesleri yükseldi. Uluslararası Af Örgütü, Mursi’nin serbest bırakılması veya adil bir mahkemede yargılanmasını talep etti. Human Rights Watch müdürü ise kararın kabul edilmez olduğunu belirtti.
Bazı Arap ülkeleri entelektüellerinden de tepkiler geldi. Ebudabi veliahdı Muhammed bin Zaid’in siyasi müsteşarı Abdulhalık Abdullah, kararı kabul edilemez olduğuna işaret ederek, uluslararası arenada Mısır’ı zor durumda düşürecek bir karar olarak nitelendirdi.
Suudi Arabistan’da kraliyet ailesine yakınlığı ile bilinen ülkenin önde gelen gazeteci ve yazarlarından Cemal Kaşıkçı kararı “siyasi” olarak nitelendirdi.
Görüldüğü gibi Türkiye dışındaki ülkelerin yönetimlerinden fazla bir tepki gelmemiştir. Körfez ülkelerinden çıkan kısık sesler ve eleştiriler daha ziyade şahıslar tarafından yapılmaktadır.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan konu ile ilgili bir açıklama yapıldı. Bakanlık sözcüsü Bedir Abdul Ati, idam kararlarına tepkinin az ve sınırlı olduğunu ifade etti. Ati, “Human Rights Watch ve Uluslararası Af Örgütü gibi Müslüman Kardeşler yanlısı uluslararası kuruluşların!” mahkeme kararına tepki gösterdiğini dile getirdi.
Ati, Türkiye ve Katar gibi ülkeleri kastederek, “idamlara ülkeler seviyesinde ise Müslüman Kardeşler yanlısı bazı bölge ülkelerin hükümetleri tepki göstermiştir” dedi.
Mursi, Müslüman Kardeşler lideri Muhammed Bedii, Kardeşler’in en güçlü adamı ve beyni olarak bilinen Hayrat Şatır ve Yusuf el Karadavi gibi önemli isimlerden oluşan 122 kişi hakkında verilen idam kararından hemen sonra Kuzey Sina’da yargıçlara suikast düzenlendi. 3 yargıcın ve şoförün hayatını kaybettiği saldırıda bir yargıç ise ağır yaralandı.
Bu saldırı, sosyal medya ve haliyle bazı elektronik medya organlarında Mursi’ye idam cezası veren yargıçlara suikast düzenlendiği şeklinde algılanmıştır. Türkiye’ye de bu şekilde yansıması tesadüf olmasa gerektir.
İdam kararlarından bir gün sonra ise, Arap – Çerkes davası sanıkları hakkında daha önce askeri mahkeme tarafından verilen idam infaz edildi.
Söz konusu infaz, diğer idam kararlarını gölgede bırakarak, Mısır kamuoyunu önemli oranda değiştirdi. Dünya kamuoyunda ise infazlar, teröristlerin idamı şeklinde algılandı.
3 Temmuz sürecinin ardından Sina ve ülkenin farklı şehirlerinde saldırılar düzenleyen Ensar Beyt el Makdis’e bağlı olan Arap - Çerkes davası sanıkları, iki ayrı saldırıdan yargılanmış ve mahkum edilmişti.
Askeri savcılık, 13 Mart 2014 tarihinde Kahire’nin doğusunda yer alan Emiriye ve iki gün sonra düzenlenen Mastarat saldırılarından Arap-Çerkes davası sanıklarını sorumlu tutmuştu.
Emiriye’deki saldırıda bir subay hayatını kaybederken, iki gün sonra Kahire’nin güneyinde yer alan Mastarat bölgesinde polis konvoyuna bir saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırıda ise 6 asker hayatını kaybetmişti. Askeri mahkeme bu iki saldırıdan da söz konusu grubu sorumlu tutmuş ve idama mahkum etmişti.
Mursi’nin devrildiği günden beri Mısır’da yüzlerce kişi idama mahkum edildi. Ancak bu zamana kadar Müslüman Kardeşlerden sadece Mahmud Ramazan idam edildi. Ramazan, eylemcileri çatıdan aşağı atmakla suçlanmış ve idam cezasına çarptırılmıştı.
Saldırılardan birini Arap - Çerkes bölgesinde gerçekleştirdiği için grubun yargılandığı davaya Arap-Çerkes davası adı verilmişti.
İki hafta önce Mursi’ye verilen 20 yıl ağır hapis cezasına halktan fazla bir tepki gelmemişti. Bunun sebeplerini “Mursi mi idam edilecek Murşid mi” başlıklı yazımda ifade etmeye çalışmıştım.
Mursi’ye verilen idam cezasına da Mısır’da ciddi bir tepki gözlenmemektedir. Bu nedenle IŞİD ve el Kaide gibi örgütler Müslüman Kardeşler’i aşırı pasif olmakla suçlamakta ve Ihvan gençlerini kendi saflarına çekmeye çalışmaktadır.
Bidaye “başlangıç” hareketi
Mayıs ayı başında ülkede Mursi zamanında kurulan Temerrud’e benzer “Bidaye” adında bir Hareket kuruldu. Fikir suçlularının serbest bırakılması, özgürlük, sosyal adalet ve yolsuzluk yapanların yargılanması gibi hedefler açıklayan isimler arasında, Esma Mahfuz gibi 25 Ocak Devrimi’nin sembol isimlerinin de olması dikkat çekmişti.
Belki de Mısır’da son günlerde yaşananların, Bidaye Hareketi’ne gözdağı verme gibi hedefi de vardır.
[Dünya Bülteni, 18 Mayıs 2015]