1947’de, II. Dünya Savaşı’nı müteakiben 23 ülkenin baÅŸlattığı uluslararası ticaret görüÅŸmeleri bugünkü Dünya Ticaret Örgütü’nü (DTÖ) vücuda getirdi. Yarım yüzyıldır devam eden görüÅŸmeler Kuzeyin, Güneyin nerdeyse bütün gümrük duvarlarını yıkma süreci olarak geçti. Yaygın ekonomi-politik düÅŸünce bu döneme ticaret liberalizasyonu da demektedir. 9-14 Kasım 2001’de Doha’da yapılan DTÖ VI. Bakanlar Konferansı sonrasında Güneyin bu makus talihini kırmaya yönelik ilk söylemsel adımlar atıldı.Özellikle GeliÅŸmiÅŸ Ülkelerin (GÜ) tarım sektörüne verdikleri ihracat sübvansiyonları ve iç desteklerini azaltmaya yönelik ilk giriÅŸimler baÅŸlatılmış oldu. Haziran ayında Cenevre’de yapılan DTÖ mini-bakanlar toplantısında, son 5 senedir yaÅŸanan tıkanmanın bir benzeri vuku buldu.
Kuzeyin temsilcisi ülkeler (ABD ve AB) tarımda sübvansiyonlar hususunda nerdeyse hiçbir ilerleme saÄŸlanmayacağının iÅŸaretlerini net bir ÅŸekilde verdiler. Öyle ki Kuzey, Güneyin kendisine satacağı “patates”in iç piyasadaki maliyetine bile katlanmaya yanaÅŸmıyor. 24 Temmuz’da yapılan toplantı beklentileri boÅŸa çıkarmadı ve DTÖ Doha Turu da “çöktü”. G-6 (Avustralya, Brezilya, Hindistan, Japonya, AB ve ABD) olarak bilinen ülkelerin 14 saat süren toplantısının ardından bir sonuca ulaşılamadığı ve yeniden görüÅŸme takviminin de olmadığı resmen duyurulmuÅŸ oldu. Seattle toplantısı ile çeliÅŸkileri medyatik hale gelen, 2003 Cancun konferansı ile de görüÅŸmelerin fiili olarak durmasına ÅŸahitlik eden DTÖ’nün, ilerleme kaydetmediÄŸi turlarına geçen seneki Hong Kong’tan sonra Doha da eklenmiÅŸ oldu. Hong Kong toplantısının akıbetini “Kuzey serbest ticaret istemiyor” ÅŸeklinde özetlemek mümkündü. Doha Turunun çöküÅŸünü ise “Kuzey 1.2 milyar Güneylinin günlük 1 doların altındaki gelirlerine de göz dikti” ÅŸeklinde özetlemek mümkün.
Küresel organizasyonlarda bir hiyerarÅŸinin olması kaçınılmazdır. Siyasi doÄŸruculuk, liberal adalet ve eÅŸitlik nosyonlarına gözü kapalı bir ÅŸekilde iman etmemiÅŸ olan her aklıselim yaklaşım, belli bir hiyerarÅŸinin bu tarz kurumlarda kaçınılmaz olduÄŸu hakikatini teslim edecektir. Sorun bundan ziyade hiyerarÅŸinin hangi kıstaslara göre kurulduÄŸu ve yönetim hiyerarÅŸisi içinde fiilen bulunamayanların nasıl bir adalet mekanizması ile ve ne kadar korunduÄŸu meselesi ile ilgilidir. Belli baÅŸlı küresel örgütlerde bugün yaÅŸanan durum ancak iki katmanlı nihilist bir kast sistemi hiyerarÅŸisi olarak tarif edilebilir. Hemen her küresel kurumda bu iki katmanlı kast sisteminin üst tarafında veto hakkına sahip olan kuzeyli azınlık, altında ise kabaca dünyanın geriye kalan halklarını oluÅŸturan güneyli çoÄŸunluk bulunmaktadır. Güneyli çoÄŸunluk içerisinde herhangi bir hiyerarÅŸik ayırım olmaması ve tüm önemli kararlarının kast sisteminde üstün olanlar tarafından nesh edilebilmesi, iptal edilebilmesi gibi hakikatlerden dolayı küresel örgütlerin durumunu özetleyen en güzel ifade bütün hiyerarÅŸik düzeylerin anlamsızlaÅŸtığı ‘nihilist bir girdap’ olsa gerek.
Küresel örgütler daha çok II. Dünya Savaşı sonrası ÅŸekillenen dünya sisteminin vücuda getirdiÄŸi BirleÅŸmiÅŸ Milletler, IMF, Dünya Bankası ve son dönem yeni yapısıyla hayata geçen Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi ana veya ÅŸemsiye örgütlerdir. Bu kurumların iki temel vasfı bulunmaktadır. Dünya savaşı sonrası küresel siyasi istikrar ihtiyacını karşılamak; finansal ve ticari liberalizasyon sonrası küresel kapital akışının planlanmış yapısal mecranın dışına çıkması ihtimalini bertaraf etmek. Ä°lk amaç, II. Dünya savaşı sonrası acil bir düzenleyici kurumsal yapının inÅŸasına BM aracılığıyla, özellikle savaşın en büyük galibi Amerika himayesinde ve soÄŸuk savaÅŸ dengelerine uygun bir biçimde, bir süre yerine getirilmiÅŸtir. Farklıdönemlerde iseBM’deki güç dengelerinin deÄŸiÅŸtiÄŸi her durumda ABD ve veto hakkına sahip diÄŸer ülkeler, veto hakkını kullanarak, kendilerinin istediÄŸi dışında hiçbir kararın geçmesine doÄŸru dürüst izin vermemiÅŸlerdir. SoÄŸuk savaÅŸ sonrasında BM’nin dünyanın nizamı için, tamamen iÅŸlevsiz hale geldiÄŸi yani bir açıdan ABD çıkarlarına uygun olmadığı durumlarda da küresel bir örgütlenme olmayan NATO gibi kurumları öne çıkartılarak müdahalelerde (Bosna) bulunulmuÅŸtur. Öte yandan küresel finans sistemini yöneten ve kontrol altında tutan kurumlarda, aynı ÅŸekilde hegemonik gücün ekonomi-politik vasıflarının diÄŸer bölgesel güçler karşısında pozisyon kayıplarını engelleme vazifesinden öteye geçmedi. Bu manzara soÄŸuk savaÅŸ döneminin kapanması ile birlikte sadece müÅŸahhas bir hal almakla kalmadı, aynı zamanda kahir ekseriyeti oluÅŸturan güneyin tepkisini yavaÅŸ yavaÅŸ dile getirmesine de yol açtı. Lakin bu tepkilerin dile getirildiÄŸi küresel kurumlardaki hiyerarÅŸi çıkmazı, bütün tepkileri anlamsızlaÅŸtıran, nihilist bir düzlemde ifade edilmesine yol açan bir yapısal kurgu olduÄŸundan, tepkilerle birlikte kurumlar da birer birer aynı küresel nihilist girdaba saplanmaktan kurtulamadılar. Bugün BM’nin, IMF’in ve DTÖ’nün Güney için iÅŸlevsiz hale gelmiÅŸ olması bu nihilizmin en bariz örneklerini teÅŸkil etmektedir.
DTÖ küresel örgütlerin içine düÅŸtüÄŸü nihilist girdabın bir benzerini yaÅŸamaktadır. G20, G33, G6, ACP (Asya, Karayipler ve Pasifik) Grubu, LDCs (En az geliÅŸmiÅŸ ülk.), Afrika Grubu, SVEs (Küçük ve Kırılgan Ekonomiler), NAMA-11, Cotton-4 ve CARÄ°COM gruplarının farklı masalardan birbirleriyle “konuÅŸmaya” çalıştığı bir küresel örgütün konferans turlarının çökmesi aslında hazin son da deÄŸil. Esasen tartışma özünde oldukça basit durmaktadır. Kuzey son 50 yıldır Güneyden aldığı imtiyazların karşılığında küçük de olsa bir adım atmaya niyetli midir? EÄŸer deÄŸilse bu kadar farklı grubu bir küresel örgütün ÅŸemsiyesi altında yormanın hiç bir karşılığı bulunmamaktadır. Tıpkı BM’de Güvenlik Konseyi yeniden yapılandırılmadan yapılan bütün tartışmaların anlamsız olması gibi DTÖ Turlarının da iÅŸlevsel olması Kuzeyin kotalarının ve gümrük duvarlarının gevÅŸetilmesine baÄŸlıdır. Aksi takdirde Bretton Woods’un alınacak baÅŸka bir türevi kalmayacak ve son türev olan DTÖ’de “nihilist girdap”taki yerini alacaktır.
Bugün küresel anlamda yaÅŸanan adaletsiz ticaret ve eÅŸitsizlik bizzat Bretton Woods kurumları altında eriÅŸtiÄŸimiz bir tablodur. DTÖ’nün resmi ağızlardan ‘en kötü kararlar bile kararsızlıktan’ daha iyidir yaklaşımı ve Güney’in çoÄŸu kez çaresizlikten kabul ettiÄŸi kararlar; bugüne kadar küresel ticarete de, eÅŸitsizliÄŸe de neoliberal serbest ticaret yaklaşımının iddia ettiÄŸi ÅŸekilde pozitif olarak yansımadı. Andrew Rose’un ses getiren (American Economic Review, 2002) makalesinde de ortaya koyduÄŸu üzere; GATT sisteminden bu yana küresel ticaret katlanarak büyüdü, ama bu artış hem DTÖ çatısı altında olan ülkeler hem de olmayanlar için beraberce oldu. O halde mesele Bretton Woods kurumları altında bulunmak veya bulunmamak deÄŸildir. Asıl üzerinde durulması gereken, ülkelerin bu kurumlar altında ekonomi-politik olarak rehin alınması için çaba sarf etmek yerine daha adaletli açılımların yapılmasıdır. Bu açılımlar her gündeme geldiÄŸinde Kuzey tarafından ya engellenmekte ya da alınan kararlar bizzat kendileri tarafından (mesela, Bush yönetiminin çelik ithalatına karşı gümrük duvarını yükseltmesiyle) delinmektedir.
DTÖ küresel örgütlerin içine düÅŸtüÄŸü nihilist girdabın bir benzerini yaÅŸamaktadır. G20, G33, G6, ACP (Asya, Karayipler ve Pasifik) Grubu, LDCs (En az geliÅŸmiÅŸ ülk.), Afrika Grubu, SVEs (Küçük ve Kırılgan Ekonomiler), NAMA-11, Cotton-4 ve CARÄ°COM gruplarının farklı masalardan birbirleriyle “konuÅŸmaya” çalıştığı bir küresel örgütün konferans turlarının çökmesi aslında hazin son da deÄŸil. Esasen tartışma özünde oldukça basit durmaktadır. Kuzey son 50 yıldır Güneyden aldığı imtiyazların karşılığında küçük de olsa bir adım |
atmaya niyetli midir? EÄŸer deÄŸilse bu kadar farklı grubu bir küresel örgütün ÅŸemsiyesi altında yormanın hiç bir karşılığı bulunmamaktadır. Tıpkı BM’de Güvenlik Konseyi yeniden yapılandırılmadan yapılan bütün tartışmaların anlamsız olması gibi DTÖ Turlarının da iÅŸlevsel olması Kuzeyin kotalarının ve gümrük duvarlarının gevÅŸetilmesine baÄŸlıdır. Aksi takdirde Bretton Woods’un alınacak baÅŸka bir türevi kalmayacak ve son türev olan DTÖ’de “nihilist girdap”taki yerini alacaktır. |