SETA > Yorum |
Kürt Sorununda Yeniden Umutlanalım mı

Kürt Sorununda Yeniden Umutlanalım mı?

Kürt sorunu yıllardır çözül(e)miyor ancak çözümden yana umutlar zaman zaman çok azalsa da hiç kaybolmuyor. Kürt sorunundan yana yeniden umutlandığımız günler yaşıyoruz. Tabii, bu dalgalanmalar, karşılıklı olarak sorunun aktörleri/tarafları arasında ve aktörlere/taraflara karşı toplumda ciddi bir güvensizliği de beraberinde getirdiğini belirtelim.

Kürt sorunu yıllardır çözül(e)miyor ancak çözümden yana umutlar zaman zaman çok azalsa da hiç kaybolmuyor. Kürt sorunundan yana yeniden umutlandığımız günler yaşıyoruz. Tabii, bu dalgalanmalar, karşılıklı olarak sorunun aktörleri/tarafları arasında ve aktörlere/taraflara karşı toplumda ciddi bir güvensizliÄŸi de beraberinde getirdiÄŸini belirtelim.

Oslo sürecinin kesintiye uÄŸraması, tırmanan ÅŸiddet ve çatışmalar, siyasilerin kullandığı dil ve üslup ve özellikle Uludere sonrası takınılan tutum ve pozisyonlar; daha açık ve iyimser ifadeyle, algı ve süreç yönetimindeki baÅŸarısızlık, umutları tamamen tüketmiÅŸti. Böyle bir zamanda, hükümet çevrelerinin açıklamaları, CHP'nin yeni giriÅŸimleri, Leyla Zana'yla yapılan söyleÅŸi vb. geliÅŸmeler, umutları yeniden yeÅŸertti. Bunca hayal ve umut kırıklığına raÄŸmen, bu tür geliÅŸmelerle hemen umutlanmak, çözüme duyulan ihtiyacı da gösteriyor.

Son liderler buluÅŸması ve sonrasındaki tutum ve söylemler, insanların daha fazla umutlanmasına yol açtı. CHP, önerisinin amacını "siyasetin dilini uzlaÅŸma ve demokratik çözüm temeline oturtmak ve bu meselenin siyasi partiler arasında polemik, yıpratma, üstünlük ve yenilgi konusu olmaktan çıkarmak" olarak açıkladı ve bu sorunun sadece hükümetin iÅŸi olarak görülmemesi gerektiÄŸini vurguladı. Buna karşılık BaÅŸbakan ErdoÄŸan da, MHP ve BDP'nin de ikna edilerek sürece katılmalarının saÄŸlanması gereÄŸine iÅŸaret etti ama hemen devamla da, dünya deneyimlerinden örneklerle, MHP katılmasa da iktidar ve ana muhalefet olarak birlikte çalışma karşı önerisinde bulundu. Ancak bu noktada hemen vurgulanması gereken bir husus var: DiÄŸer partileri de masaya oturtmak, sadece CHP'nin iÅŸi deÄŸildir. Hatta bu konuda iktidara daha büyük sorumluluk düÅŸmektedir. Nitekim dünya örneklerine baktığımızda da, tüm tarafları, parti liderlerini masaya oturmayı, iktidarların, baÅŸbakanların daha çok dert edindiÄŸini ve onların saÄŸladığını hemen görürüz.  

 LEYLA ZANA SÖYLEŞİSÄ°

Leyla Zana'nın "Ben onun bu iÅŸi çözeceÄŸine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Yitirmek de istemiyorum. Åžimdi hepimizin yapması gereken, hepimizin, BaÅŸbakanın sorunu çözmesinde yanında olduÄŸumuzu ona hissettirmemiz, onu teÅŸvik etmemizdir" sözleri, geniÅŸ yankı uyandırdı. Zana'nın bu umutlarının altında, BaÅŸbakan ErdoÄŸan'ın, Kürt halkının haklarının verilmesine dair inanç ve iradeye sahip olduÄŸu düÅŸüncesi yatmaktadır. Bu düÅŸünceyi besleyen en önemli iki unsur ise, BaÅŸbakanın inançları ve inançlı kesimin hak maÄŸduriyetiyle dolu uzun geçmiÅŸi... Kendi adıma itiraf edeyim ki, sadece bu sözleri bile bir Müslüman olarak beni kiÅŸisel sorumluluklarım bakımından yeterince korkuttu. O yüzden de, ÅŸunu söyleme gereÄŸi duyuyorum: Sayın BaÅŸbakan! Leyla Zana'nın umutlarının kırılmasına, beklentilerinin boÅŸa çıkmasına izin vermeyiniz! Evet; Zana'nın özel olarak hükümete, BDP'ye, PKK'ya ve medya üzerinden de aslında hepimize verdiÄŸi mesajlar üzerinde iyi düÅŸünmek gerekiyor.

 KÜRTÇE SEÇMELÄ° DERS

Kürtlere, anadillerinin seçmeli ders olarak öÄŸretilmesi, elbette kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil ancak daha yakın zamanda, Kürtçe seçmeli ders almak isteyen ve bunu da dilekçeyle okullarına bildiren binlerce üniversite öÄŸrencisinin TMK kapsamında yargılanıp cezalandırıldıklarını da hatırlıyoruz. Dolayısıyla, çocuÄŸun eÄŸitiminde ana dilini kullanmasının bir hak olarak tüm yurttaÅŸlarımıza saÄŸlanması hedefini ve perspektifini korumak, bunu gerçekleÅŸtirmeye dönük çabaları sürdürmek koÅŸuluyla, Kürtçe seçmeli dersin, köklü bir dönüm noktası olduÄŸunu, olacağını da kabul etmek gerekir. Hatta bu uygulamayı, ana dilde eÄŸitim için bir geçiÅŸ süreci olarak düÅŸünmeliyiz.

ÇÖZÜM SÜREÇLERÄ°NÄ° HAZIRLADIK

Kabul edelim ki, bizde savaÅŸ kültürü epey geliÅŸkin ama barış ve çözüm diline, kültürüne, süreçlerine, stratejilerine ve mekanizmalarına hâlâ çok yabancıyız. Yapılanları takdir etmek, takdir edilmemesine raÄŸmen yapmaya devam etmek, uzlaşı ve birlikte çalışma mesajlarını savaÅŸçı bir dil ve üslupla vermemek, galiba bu alanda ilk öÄŸrenip uygulamamız gerekenler.

Sabah / Perspektif (16.06.2012)