Siz, yakın bir dönemde muhalefet partilerinin birbirlerini eleştirdiğini hiç duydunuz mu?
Muhalif siyasi alanda birçok parti var. HDP ve İyi Parti arasında zaman zaman “utangaç laf atma” polemiğinin dışında, muhalefet partilerinin birbirlerine karşı tek bir olumsuz cümleleri yok.
Bırakınız esaslı eleştiriyi, yanlış anlamalara karşı bile özel ve nazik bir dil kullanıyorlar.
Örneğin; geçmişten bugüne Millî Görüş partilerinin siyasi mücadelesinde, CHP siyasetine karşıtlık önemli ve kurucu bir yer tutar. Bugün için Millî Görüş partilerinin devamı olduğunu iddia eden Saadet Partisi ve yetkililerinden tek bir kelime bile CHP eleştirisi duyamazsınız. Eleştiri bir yana, iktidar karşıtlığında ortak bir dil tutturmak için bilinçli bir çaba sarf ediyor.
AK Parti’den ayrılıp parti kuranlar, muhalefetin her konuda mükemmel olduğunu mu düşünüyorlar sizce? AK Parti içinde yer alırlarken CHP siyasetini çok sert eleştiriyorlardı. Ne değişti acaba?
Bu soruların cevabı belli: Muhalefet partilerinde, “çoklu aktörlük” üzerinden bir “rol dağılımı” var.
Kimi liberal ve küreselci bir yerde durarak AK Parti eleştirisi yapıyor. Kimi, muhafazakâr mukaddesatçı bir dil kurmaya yöneliyor. Bazıları da CHP’nin eleştirilerini bire bir tekrar etme vazifesini yerine getiriyor.
Mesela, CHP ve İyi Parti liderleri parti grup konuşmalarında kutuplaşma siyasetini derinleştiren bir söylemi tercih ederken, Deva, Saadet ve Gelecek partilerinin yetkilileri, AK Parti’yi ve Erdoğan’ı siyaseti ve toplumu kutuplaştırmakla suçluyorlar.
Muhalefetin tüm partileri, Cumhur İttifakı tabanından oy alma üzerine siyaset yürütüyorlar. Her ay farklı şirketlerin anket sonuçları kamuoyuna açıklanıyor. Anketlerde ittifaklar arası anlamlı bir oy geçişi yok. Örneğin son birkaç aydır CHP’nin oy oranının düşmesi, İyi Parti’nin az da olsa oyunu artırması tartışılıyor. Sebebi çok açık. CHP’den giden seküler ulusalcı seçmen İyi Parti’ye yöneliyor. Deva Partisi’nin birkaç puanı da daha çok İyi Parti ve muhalefet tabanından geliyor.
Muharrem İnce, muhalefetin birbirini eleştirmemesi kuralını bozdu. Yeni kuracağı parti ile bir taraftan Cumhur İttifakı’nı sert bir şekilde hedefe koyarken aynı zamanda CHP’yi de eleştirecek. Yani büyü bozuldu!
O zaman büyük soru şu: CHP yönetimi, İyi Parti ve belki bundan sonra Muharrem İnce’nin partisine oy kaybetme uğruna, mevcut siyasetini ne kadar sürdürebilir? Deva, Saadet ve Gelecek partileri, muhalefetin argümanları ile AK Parti eleştirisine bu şekilde devam edebilirler mi?
Kuşkusuz muhalefet partileri, Erdoğan’ı iktidardan düşürmenin tek yolunun muhalefetin tüm cepheleri ile birleşmesinden geçtiğini düşünüyorlar. Yerel seçim sonuçları, bu yanılsamayı destekleyecek bir sonuç da üretti. Yerel seçim dinamikleri ile genel siyasetin farklılıklarını görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Bu tespite itiraz edecek olanlara, İstanbul ve Ankara’da büyükşehir belediye başkanlarının aldığı oy oranı ile muhalefetin meclis üyeliklerinde ulaştığı oy oranını karşılaştırmalarını tavsiye ederim.
Esas konumuza dönersek; Muharrem İnce’nin CHP’den istifa edip yeni parti kurması muhalif siyasi alanda “oyun bozucu” bir etki yapar. “Oyun kurucu” bir siyaseti üretip üretemeyeceğini bugünden kestirmek ise zor. Ancak, İnce’nin 2018 seçimlerinde ortaya çıkan “Akşener etkisi”ne benzer bir rol üstleneceğini öngörmek kolay.
Hatırlanacağı gibi Meral Akşener, CHP’nin Abdullah Gül’ü “çatı aday” göstermesine son anda itiraz etmiş ve Millet İttifakı üzerinden planlanan senaryo suya düşmüştü. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, böyle bir sürece hazırlıksız yakalandığı için de Muharrem İnce’yi aday göstermek zorunda kalmıştı.
Dolayısıyla, Muharrem İnce’nin CHP eleştirisinin muhalif siyasi alanda etkisi zannedildiğinden daha yüksek olacaktır. En azından bir önceki seçimde Abdullah Gül’ü aday gösterme çabasına benzer şekilde CHP’nin sağ siyasi aktörler üzerinden “çatı aday” arayışı, İnce’nin hamlesinden sonra iyice zorlaştı.
Bundan sonraki süreçte ne olabilir: İnce’nin, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akşener’in çatı adaylığına şimdiden göz kırpması durumunda, “üçüncü yol” arayışı hızlanabilir. İzahı bir başka yazıya kalsın...
[Türkiye, 11 Şubat 2020].