Dillerine barış kelimesini pelesenk edenler öldürüyor, savaştan kaçan Suriyelilere cüzzamlı muamelesi yapıp zenofobinin dibine vuranlar ise minik Aylan üzerinden vicdan kasıyor. Evet, bugünlerde dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ikiyüzlülük bedavadan gidiyor. Yazdıkları zenofobik, mülteci karşıtı yazıların mürekkebi kurumamışken veya sarf ettikleri popülist "Suriyelileri geri göndereceğiz" vaatleri hâlâ kulaklarımızdayken kendilerini vicdan konusunda ders verme pozisyonunda gören kerameti kendilerinden menkul aydınlar, popülizmi hümanizme tercih eden siyaset simsarları ortalıkta cirit atıyor. Diğer tarafta ise kamu yararına dernek statüsünde gördükleri PKK'ya sırtlarını ve PKK’lı teröristlerin tabutlarına omuzlarını dayayan HDP’liler ise, terörizmi içselleştirmiş siyasal çevreleri dışında kimseye inandırıcı gelmeyen tonda barış "isterük" diyerek zekâlarımızı terörize ediyor.
Minik Aylan, Esed zulmünden kaçarken hayatını kaybeden sayısız Suriyeliden sadece birisi. On binlercesi ise Esed'in kimyasal silahlarıyla, varil bombalarıyla, işkenceleriyle, savaş uçaklarıyla hayatını kaybetti. Fırınlarda, pazar yerinde, evlerinde, harabeye dönmüş sokaklarında Esed'in ölüm makinesinin kurbanı oldular. Binlercesi de Batı'ya iltica etme uğraşı içerisindeyken derme çatma botlarda hayatını kaybedip, insanlığımız gibi karaya vurdular.
Beş senedir Suriyelileri mülteciliğe icbar eden şartların baş sorumlusu Esed ve avanesine karşı çıkan, destek için soluğu Şam'da Esed'in sarayında alan siyasetçilerden Suriyeli sığınmacılara yönelik PEGIDA zihniyetini aratmayacak tonda haberler yapan medyaya kadar herkes birden mültecilerin hamisi kesildi. Yetmedi Esed zulmüne karşı mücadele eden gruplara destek için giden TIR’lara terör iftirasıyla operasyon yapan paraleller bile cürümlerini örtme gayretinde Aylan'ın faturasını bu konuda en büyük gayreti gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kesmeye çalıştılar. Oysa bu konuda Cumhurbaşkanı söylenebilecek en insani cümleyi Aylan'ın babasına etti: "Keşke o denizlere açılmasaydınız da sizi misafir etmeye devam etseydik". Beş senede Avrupa'ya ulaşan 200,000 civarındaki sığınmacıya kriz gözüyle bakan Avrupa'ya beş senedir 2 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapan, iki günde 200,000'i aşkın sığınmacı kabul eden Türkiye'nin Cumhurbaşkanının ders niteliğindeki bu sözünü kimse unutmamalı.
Asker sivil, doktor, hamile kadın dinlemeden Türkiye insanını terörize eden PKK'ya hâlâ yere izmarit atmayan çiçek çocuk muamelesi çeken HDP, AK Parti düşmanlıkları sebebiyle PKK ile ittifaka giren Kemalist, paralel, ulusalcı yandaşlar ise yaklaşan seçimlerde kullanmak için "barış" kelimesini iğdiş ettiler. Barıştan anladıkları ise PKK'nın silahlanmaya devam ettiği, "özyönetim" hayalini yaşattığı, seçim sandıklarının içine deste deste HDP'ye verilmiş oy pusulaları koyduğu, PKK'nın sapık ideolojisine uymayan Kürtleri öldürdüğü, "işgalci" olarak gördükleri güvenlik güçlerine karşı "direniş" hakkını kullandığı, kısaca devletin Doğu ve Güneydoğu'yu PKK'ya teslim ettiği bir düzlem. Barış diyerek öldürüyorlar, barış diyerek terörizmi meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
İkiyüzlülüğünüze çare olacaksa yere izmarit atın. Ben razıyım, yeter ki mayın döşemeyin, ambulanslara saldırmayın, karakol basmayın...
[7 Eylül 2015, Akşam]