Türkiye'nin DAİŞ ve PKK'ya yönelik eşzamanlı operasyonları sayısı bine ulaşan gözaltılarla ve Kandil'in günlerdir bombalanmasıyla devam ediyor. Unutmak istediğimiz günler geri geldi sanki. Gün geçmiyor ki ajanslara PKK'nın yeni terör eylemleri düşmesin. Bombaların dumanı şehit cenazelerinde dökülen gözyaşlarına dönüşmesin.
Kimilerinin gözünde bu yeni tehlikeli süreç AK Parti'nin muhtemel erken seçimlerdeki tek başına iktidar arayışının sonucu. Müzmin muhalifler için durumu tespit etmek çok kolay: "Erdoğan'ın kirli iktidar savaşı." Temmuz ayını yaşamamış olsak ve PKK'nın ateşkese son veren eylemlerini ve silahlanma çağrılarını bilmesek, hadi neyse. PKK daha önce de saldırılarda bulunuyordu, ateşkesi bitireceğini söylüyordu. Ne oldu da Türkiye devleti geçici bir hükümet sırasında ve koalisyon arayışında iken bu kadar kapsamlı operasyonlar dizisine başladı? Cevabı basit: Çözüm süreci bitmesin diye gösterilen "müsamaha ve sabır denizi" bitti. PKK hesap hatası yaptı. Nasıl mı; anlatayım.
***
Otuz yılı aşkın süredir silahlı mücadele yürüten PKK zor dönemlerde ayakta kalmayı başardı. Ortadoğu'daki dengeleri gözeterek Suriye'den İran, Rusya ve Avrupalı güçlerin istihbarat örgütlerine kadar herkes ile iş tuttu. Ve sağ kaldı. 1999'da lideri Öcalan tutuklandığında bir dağılma yaşasa da toparlandı. Bölgedeki her konjonktür değişiminde kendini yeni ittifaklarla ve ideolojik dönüşümlerle tazelemeyi becerdi. Arap Baharı kışa döndüğünde ise bölgedeki kaosun kendisine açtığı fırsat alanını sonuna kadar kullanmayı tercih etti. Altın bir şans duruyordu önünde: Çözüm sürecinin (2013) sağladığı barış ortamı ile Türkiye'nin güneydoğusunda hâkimiyetini sağlayacaktı.
DAİŞ ile mücadele çerçevesinde de ABD ile ilk kez yakaladığı partner olma imkânını değerlendirecekti. Nitekim Kuzey Suriye'de "PYD kuşağının" tamamlanmasına az kalmıştı. Üstüne üstlük AK Parti karşıtlığı da HDP'nin güçlenmesi için paha biçilmez bir sermaye sağlıyordu. İçte "demokrat" HDP ülkeyi AK Parti'nin tek başına iktidarından kurtarıyordu, dışarıda da DAİŞ ile mücadele eden "seküler" güç olarak PKK terörist örgüt olmaktan çıkmak üzere idi. PKK için 7 Haziran sonrası Hükümetin kurulamadığı bir dönem tam da stratejik hedeflerin maksimize edileceği bir dönemdi. PYD Kuzey Suriye'de DAİŞ'e karşı yeni kazanımlar elde ediyordu ve içte de geçici Hükümetin kapsamlı bir terörle mücadele yapmaya mecali olamazdı.
***
Ancak bölgesel iktidar oyununa hırslı giren PKK hesap hatası yaptı. Aklı hırsına yenildi. Ayakta kalmak için kullandığı stratejik aklı bölgesel aktör olmanın hırsına mağlup oldu. Hükümetin Kuzey Suriye'deki gelişmeler ve iç siyasetteki koalisyon görüşmeleri sebebiyle sıkıştığı ve harekete geçemeyeceği tespitini abarttı. Türkiye'nin NATO müttefiki olarak DAİŞ'le mücadele bağlamında ABD ile yeni bir döneme girebileceği ihtimalini azımsadı. Suriye denklemine Türkiye'nin yeni bir misyon ile dahil olmasının PYD ve PKK'yı sınırlandırabileceğini göremedi.
***
Suruç katliamı ve misilleme olarak iki polisin PKK tarafından infazı ile Türkiye yeni bir gerçekliğe uyandı. Sadece PYD-DAİŞ savaşı Türkiye'ye taşınmadı. PKK-HDP çizgisinin batıda barış- doğuda şiddet politikasının kullanım değeri sona erdi. Deniz bitmişti. Kamu güvenliği o kadar örselendi ki mesele artık devletin varlığını sorgulamaya varıyordu. Geçici Hükümet üç boyutlu bir terörle mücadele stratejisini uygulamaya koydu. Hem DAİŞ hücrelerini hem PKK'nın şehir yapılanmalarını çökertmeye başladı. Hem de Kandil'i bombalayarak bir sıkışmışlık içerisinde olmadığını gösterdi.
Temmuz Kürt milliyetçileri için iflah olmaz Pan- Kürdist hırsın kabardığı bir aydı. PKK niçin hesap hatasına düştü? HDP'nin seçimlerdeki başarısı sol kökenli milletvekillerinin etkisiyle bir devrim romantizmine dönüştüğü için mi? PKK-HDP çizgisi yol ayrımında... Ya devrim romantizminin etkisiyle ve ABD ile ilişkisinden cesaret alarak şiddeti yükseltecek. Ya da Kuzey Suriye'deki kazanımlarını tahkim etmek ve barış ortamının fırsatlarını tekrar elde etmek için Çözüm sürecine geri dönmek isteyecek.
Akıl mı hırs mı, göreceğiz...
[Sabah, 28 Temmuz 2015]