Özellikle son beş senedir Türkiye’nin geleceğine yönelik sürekli birbirinin tekrarı operasyonlar var. Bu operasyonların biri diğeriyle ilişkili önemli iki hedefi var. Birincisi, Türkiye’nin zayıflatılması ve etkiye açık hâle getirilmesi. Böylece, Orta Doğu’nun geleceğinin şekillendirilmesinde, zayıf bir ülke olarak Türkiye’nin kullanışlı bir aparata dönüştürülmesi amaçlanıyor. İkinci hedef, tüm operasyonlara direnen, kendisine yapılan her türlü saldırıyı etkisiz hâle getirebilen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümet. Operasyonları yapanlar ilk hedefe ancak, Türkiye’nin güçlü liderliğinin ve istikrarlı hükûmet yapısının akamete uğratılmasıyla kolay ulaşabileceklerinin farkında.
Türkiye’ye operasyon çekmenin, denenmiş, öğrenilmiş, geçmişte sonuç alınmış yol ve yöntemleri var: Ülke içinde bu işlere gönüllü yapılar ve ittifaklar bulmak. Kendilerinin sözcülüğüne soyunacak çevrelerle iş birliği yapmak. Kendi politik söylemleri için kullanışlı malzemeleri Türkiye içerisinde üretecek yapılara ulaşmak.
En son Ankara’da Rusya Büyükelçisi’ne yapılan suikasta öncelikle bu açıdan bakmak gerekiyor. Eylem biçiminden, suikasta uzun süre hazırlanıldığı, detayların en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü anlaşılıyor. Seçilen örgüt, kullanacağı sloganlar, zamanlama ve suikast sonrası hedeflenen çıktılar çok amaçlılığa hizmet edecek şekilde dizayn edilmiş.
Suikastı gerçekleştirdiğine yönelik tüm bulguların yoğunlaştığı FETÖ, bu eylemi yapabilecek motivasyona çoktan hazır. Dolayısıyla eylemin arkasındaki odakların bir taşla birçok kuşu vurmayı hedeflediği aşikâr.
Türkiye’nin geniş toplum kesimleri ve bunların temsilcileri ülkenin geleceğine yönelik bu topyekûn saldırıların amacının farkındalar. Ancak Türkiye’de hâlâ bazı çevreler, stratejik elit grupları, siyasi yapı ve aktörler bu tehlikenin farkında değiller. Ya da bundan önceki yaptıkları gibi hükûmete zarar vereceğini düşündükleri her eylemi doğrudan desteklemeye koşullanmışlar.
Bu çevreler, terör örgütlerinin amacına hizmet eden söylemleri tekrar etmeye devam ediyorlar. Türkiye’ye operasyon çeken uluslararası yapıların işini kolaylaştıracak, Türkiye’yi zor durumda bırakacak kullanışlı malzemeyi üretmek için var güçleri ile çalışıyorlar. Yetmedi, uluslararası istihbarat örgütlerinin ürettiği propaganda malzemesini kullanışlı hâle getirerek, bilerek ve isteyerek gazete köşelerinde yayınlıyorlar.
Bundan önce bu çevreler FETÖ’nün kurduğu tuzaklara kolayca düştüler. FETÖ bir yandan, diğer terör örgütleri ile iş birliğine giderek, içeride terör eylemlerinin gerçekleştirilmesini sağlarken; diğer taraftan oluşan siyasi konjonktürü kullanarak, her alanda dizayn siyasetine başvurdu. FETÖ’nün, 15 Temmuz darbe girişimi, 17-25 Aralık yargı darbesi, MİT müsteşarının tutuklanma girişimleri, Gezi eylemleri ve Hrant Dink cinayeti gibi gerçekleştirdiği her eylemin ardından yeni bir dizayn siyasetine başvurduğu biliniyor.
Hatırlayalım, CHP’ye kaset operasyonu ile partinin liderlik ve yönetim yapısı değişti. Partinin Kemalist kimliği dönüştürüldü. Parti operasyonlara açık hâle geldi ve siyaset dili Türkiye’nin millî önceliklerinden farklılaştı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli bir kaza ile ölümünün ardından, BBP FETÖ’cü propagandanın merkezi hâline geldi. MHP önce kaset operasyonu ile şekillendirilmeye çalışıldı. Ardından, 15 Temmuz öncesi lider değişimine yönelik FETÖ operasyonu gerçekleştirildi. Saadet Partisi ise 17-25 Aralık’tan sonra liderlik düzeyinde FETÖ propagandasının savunuculuğuna savruldu.
Bunun yanında ekonomiye, sivil topluma ve medyaya yönelik yapılan operasyonları zaten saymaya gerek yok. 90 yıllık Cumhuriyet gazetesinin “Türkiye DAEŞ’e yardım ediyor” iddiası başta olmak üzere birçok konuda uluslararası çevrelerin sözcülüğünü yapması bu anlamda yeterince açıklayıcı.
Ankara’da Rusya Büyükelçisi’ne suikast gerçekleştirilmesi son on yıllık dönemde her türlü yolu deneyen ama başaramayan çevrelerin, yeni büyük bir eylemiydi. Bundan sonra, başka eylemler yapmayacaklarının hiçbir garantisi yok. Dolayısıyla, Türkiye’nin selameti için bu savaş verilirken, hâlâ tehlikenin büyüklüğünün görülmemesi iyi niyetle açıklanamaz.
[Türkiye, 22 Aralık 2016].