Pozisyonlar belirginleşmeye başladı. Suud'un kaçacak yeri kalmadı. Amerika haraç için yola çıktı. Uygun bir fiyat karşılığında olan biteni görmezden gelebileceğini hissettirdi. Pompeo gezisiyle müzakere başladı. Normal şartlarda Suud ve ABD baş başa kalsa bu anlaşma zaten şimdiye kadar yapılırdı. Kaşıkçı olayının üzeri çoktan örtülürdü. Hariri meselesinin nasıl kapatıldığına bir bakın. Kraliyet ailesine olanlara bir bakın. Ancak bu kez üçüncü bir göz var. İkisi baş başa kalamadı. Türkiye Suud'u suçüstü yakaladı. Elinde ciddi deliller var. ABD tek başına olayın üstünü örtemez. Türkiye delilleri ortaya döktüğü andan itibaren Trump yönetimi de güç durumda kalabilir. Pompeo işte bu yüzden yola çıktı. Nabız tutmaya geliyor. Suud'un savunma ve teklifini dinleyecek. Prens ise parasına güveniyor. Meselenin kapatılabileceğini düşünüyor. Ancak bu kez fiyat yüksek olacaktır. Önemli olan ne kadar yükseleceği. Çok yükselirse, Prens özgüvenin dozajını kaçırabilir. Bunun işaretlerini zaten veriyor. Mesela Pompeo ziyareti öncesinde Suud tehdit dili kullanmaya başladı. Dünya ekonomisini zora sokabileceğini ve petrol fiyatlarını yükseltebileceğini ima etti. Doğruluk payı var. Suud eğer bu tür tedbirleri almaya kalkarsa ABD'nin ve dünya ekonomisinin canını yakabilir. Ama öldüremez. Fakat bunun sonu kendisi için ölüm olur. Zira Prens ABD için ancak ödeme yaptığı müddetçe kıymetli. Eğer tehdit etmeye kalkarsa yerine yenisini getirirler. O da ödeme yapar. Hem de daha fazlasını yapar. Sadece biraz zaman ve çabaya mal olur. Bu nedenle ben Prens'in şansını çok da fazla zorlamak istemeyeceğini düşünüyorum. Tehdit eder falan ama günün sonunda teşvik sunar. Ancak Prens'in başka bir derdi daha var. Türkiye. Prens ABD'yle iş tutmaya alışkın ama Türkiye'ye karşı şimdiye kadar pek de sıcak davranmadığı ortada. Böylesi bir istihbarat faaliyetini normal şartlar altında Türkiye'nin üzerine yıkmayı deneyebilirlerdi. Ancak Türkiye çok hazırlıklı çıktı. Suçüstü yapınca, Türkiye'nin aleyhine olabilecek bir olay, Suud'u Türkiye'nin eline düşürdü. Dikkat edilecek olursa, Türkiye elindekileri alelacele ortaya dökmüyor. Hem elini sağlama alıyor hem de önce karşı tarafın harekete geçmesini bekliyor. İzleyecek. Ona göre bir tutum alacak. Pompeo ziyareti bu işin birinci turu. Daha farklı turlar da göreceğiz. Bu esnada Türkiye soruşturmayı derinleştirecek. Ancak etrafta şu tür iddialar dolanıyor. Türkiye bir fırsat yakaladı ve bunu kullanmalı diyenler var. Bilgi ve belgeleri alelacele ortaya döküp meseleyi uluslararası mahkemelere taşıma teklifleri var. Bunlar son derece yanlış fikirler. Öfkeyle hareket edecek değiliz. Selman'ın bize düşmanlık ettiğini biliyoruz. Ama intikam hissiyle falan hareket edilmez. Tabii ki elimizde bir fırsat varsa kullanırız ama bu fırsatı kullanmanın yolu uluslararası mahkemelere baş vurmak değil. Aksine meselenin böyle bir kuruma yansıması hesap sorma şansının elimizden alınması anlamına gelir. Türkiye bu işin en avantajlı tarafı oldu. Bunu fırsata çevirip hem adaleti hem de ulusal çıkarını kendi başına, kendi gücü ve yetkisiyle savunacaktır. Diplomatik müzakerelere açık olmaktafayda var. Ama uluslararası kurumlardan sonuna kadar kaçınmak gerek.
[Sabah, 18 Ekim 2018].