Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Duydunuz mu Devlet Bey ne demiş?
Parti başkanlığına aday olan isimlerden birinin "Fethullah Gülen Cemaati Hareketinin siyasi figürü olarak MHP'de görevlendirilmek istendiği"ni ifade etmiş.
Anlaşılan o ki, vakit kaybetmeden "benim Cemaatle bir ilgim yok" diye açıklama yapan Meral Akşener'i kastetmiş.
İki yılda dört seçim gördük.
Propagandanın hasını, söylemin safını, puştluğun şahını tanıdık.
Vaatler dinledik. Kimi taahhüt mahiyetinde. Kimiyse, "yalandan kim ölmüş" formunda.
Tehditlere maruz kaldık. "Meclis'e girmezsek, iç savaş çıkar!" dedi bir parti lideri. "AKP iktidardan gitmezse, bu ülke bölünür!" dedi bir başkası. "Bu gidişle Suriye'den beter olacağız" kehanetinde bulundu bir öteki.
Türkçü, Kürtçü, Kemalist, laik, ulusalcı, radikal, oralı, buralı... Ne fark eder?
CHP, MHP, HDP. Her biri muhalefet partisi. Hepsinin derdi aynıydı: iktidar partisini indirmek!
Buraya kadarı anlaşılabilirdi. Fakat son iki yılda başka şeyler oldu. Muhalefet, büyük bir seferberlik başlattı. Bu seferberlik ortamında, siyasi akideyi, politik meşrebi dert etmeden ortak birlikler kuruldu.
Bu, demokratik siyasete kasteden 3 tertip sayesinde mümkün olabilirdi.
Gezi tertibi, Paralel yapının 17-25 Aralık tertibi ve PKK'nın terör tertibi.
Bunu söylemek çok acı ama, Gezi kalkışması da, 17-25 Aralık darbe girişimi de, PKK terörü de "muhalefet" için umut oldu.
Ne CHP, ne HDP, ne de MHP bundan ari kalabildi. Bu "yarayışlı malzemeleri" sonuna kadar tüketmeye, dibine kadar tadına varmaya çalıştılar.
Gezi kalkışmasını da, PKK terörünü de her biri kendi imkânları ölçüsünce kullandı.
Fakat 17-25 Aralık tertibine tam anlamıyla bir "can simidi" muamelesi yaptılar.
Her biri, söylemlerinin merkezine 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne malzeme yapılan asılsız iddiaları yerleştirdi. Ülkede ve bölgede cereyan eden her olumsuz gelişmeyi Recep Tayyip Erdoğan'a fatura etmeye çalıştılar.
Mottoları, "Erdoğan gitse, hayat bayram olsa"dan başka bir şey değildi.
Bu süreçte sadece 17-25 Aralık iddianamelerindeki tezviratı yaygınlaştırmakla yetinmediler. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün arkasındaki paralel devlet yapılanması ile yakın ilişki içine girdiler.
Yeri geldi, paralel devlet yapılanmasının söylemlerini kullandılar.
Yeri geldi, paralel devlet yapılanmasının aktivistlerine dönüştüler.
Bu şer şebekesini savundular.
Devlet Bahçeli geçtiğimiz 2 yıllık süreçte farklı bir tutum takınmadı. Paralel Devlet Yapılanmasının ağzına çaldığı bal, Devlet Bey'e de tatlı geldi. Şimdi, Paralel Devlet Yapılanmasının kendisine operasyon yapmaya çalıştığını söylüyor.
Geçmiş olsun Devlet Bey! Sizden bu konuda nasıl bir mekanizma işletildiğini bizimle paylaşmanızı rica ediyoruz. Lütfen size karşı nasıl bir darbe yapılmaya çalışıldığını kamuoyu ile daha açık paylaşın. Bu katkıyı Türkiye demokrasisinden esirgemeyin. Belki o süreçte, partinize dönük kaset komplolarını da daha detaylı biçimde anlatırsınız.
Çok geçmiş olsun!
[Sabah, 3 Aralık 2015]