15 yıllık geçmişi boyunca türlü badirelerle boğuşup türlü başarılara imza atarken AK Parti'nin en büyük avantajı sahici bir siyaset takip etmesiydi.
Parti, zaman zaman sıkıntılı günler yaşasa, yanlışlar yapsa da sahicilik sayesinde seçmenini ikna ederek umut olabilmeyi bildi. Sahicilik, AK Parti'nin en büyük avantajını oluştururken muhaliflerinin de en zayıf noktası oldu. Topluma hiçbir zaman uzlaşmaz AK Parti ve Erdoğan karşıtlıklarının gerçek nedenini açıklayamadılar.
Hep bahanelerin arkasına saklanmak, paravan gerisinden konuşmak zorunda kaldılar. Erdoğan'ın ve AK Parti'nin muhafazakar-dindar kimliği ile var olmasına karşıydılar ama bunu açıkça ifade edemediler.
Sonuçta muhalefet etmek namına farklı pozisyonlara savruldular.
Bugün ak dediklerine yarın kara dediler. Sayısız örnek arasından Kemal Kılıçdaroğlu'nun İHA'lar hakkındaki görüşlerindeki değişime bakmak yeterli. Dün hükümeti 'Bizim neden silahlı İHA'mız yok' diye eleştiren Kılıçdaroğlu, bugün terörle mücadelede silahlı İHA'ların kullanılmasını eleştiriyor.
Sahicilik sadece AK Parti'ye ve Erdoğan'a dışarıdan yapılan eleştirilerin sorunu değil.
Aynı zamanda camia içerisinden gelen AK Parti eleştirileri de aynı derde düçar. Bahsettiğim türden eleştiriler Erdoğan cumhurbaşkanı olunca hızlandı. O zamanlarda eleştirilerin hedefi Erdoğan değildi. Partiye hakim olduğunu iddia ettikleri ancak kasıtlı olarak muğlak bırakıp tanımlamadıkları hayali bir odağı/ düşünceyi/grubu hedef alıyorlardı. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olunca partiden uzaklaştığını ve onun yokluğunda partinin kuruluş kodlarından uzaklaştığını iddia ediyorlardı. Bir 'Erdoğan iyi ama çevresi kötü' türküsü tutturmuş gidiyorlardı.
Hiçbir zaman tam olarak tanımlamadıkları odakların partiyi yoldan çıkardığını, Batı karşıtı bir noktaya sürüklediğini, uzlaşmacı değil çatışmacı bir politika izlediğini iddia ediyorlardı.
Bu türkü bir müddet devam etti ama cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi sağlayan anayasa değişikliğiyle birlikte Erdoğan tekrar AK Parti'nin genel başkanı olunca hesap şaştı.
Partinin lideri tekrar genel başkan olunca ve hızla partiyi toparlamaya başlayınca 'Erdoğan iyi ama çevresi kötü' demenin imkanı kalmadı.
Söyleyecek fazla sözleri kalmadığı için bir müddet sessiz kaldılar. Şimdi ise çaresiz ağızlarındaki baklayı yavaş yavaş çıkartıyorlar. Belki hala perde gerisinden konuşmak istiyorlar ama imkanı kalmadı.
'Sorun'un adını kendilerince daha net koymaya başladılar ve Erdoğan'ı direkt hedef alıyorlar.
Ne diyelim, hayırlı olsun. En azından zorla da olsa beğenmedikleri Erdoğan'ın cesaretini örnek almaya başladılar.
Şimdi AK Parti'den ayrılıp yeni bir parti kurmayı planlıyorlarmış.
Eğer böyle bir yola gireceklerse ve başarılı olmak istiyorlarsa Erdoğan'ın sahiciliğini de örnek alsınlar. Boş lafların arkasına sığınmadan siyaset arenasına çıkıp açık seçik dertlerini anlatsınlar.
Tabii Erdoğan'dan başka dertleri varsa...
[Takvim, 14 Eylül 2017].