27 Şubat'ta vefat etmesinden bu yana kamuoyu, merhum Necmettin Erbakan'ın Türkiye siyasetindeki yerini ve anlamını tartışıyor. Medyanın günceli önceleyen yapısı dolayısıyla, tartışmalarda en fazla yer bulan konu, 28 Şubat süreci ve askerlerin cenazedeki tavrı oldu. Ancak, Erbakan'ın siyasal yaşamdaki yerine ilişkin değerlendirmeleri, belki de siyasal yaşama katkısının en az olduğu son on yıldaki gelişmelerle sınırlayıp, İslami kesimin Türkiye'deki siyasal mücadele serüvenine ve Erbakan'ın buna katkısına değinmemek eksiklik olur. Türkiye'de özgün bir düşünsel- siyasal mecraya yaslanan toplumsal hareketler, çok partili hayatın başlarında, merkez-sağ ve sol partilerin şemsiyesine sığınarak siyasal yaşama katıldılar.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra siyaset, geniş bir spektrumdaki eğilimleri içeren merkez partilerin dışında örgütlenen, sınırları belirlenmiş sahici siyasal partilerle tanıştı. CHP'nin solunda TİP (1961), AP'nin sağında CKMP (1958, 1965) ve MNP (1970) kuruldu. Radikal-sol, milliyetçi ve muhafazakârdindar kesimlerin taleplerini siyasal merkeze taşımak üzere kurulan bu partilerden TİP, 1980 sonrasında siyasal hayattan çekildi, ancak CKMP ve MNP bugüne kadar farklı isimler altında siyasal yaşamı etkilemeye devam ettiler. 1980 sonrasında, soldaki radikal partiler küçülüp merkez-sol partileri solun ana mecrası haline getirirken, sağdaki radikal partiler merkez-sağı zayıflatıp merkeze yerleştiler.
Milli Görüş'ün iktidar yürüyüşü
Türkiye'de çok partili hayatın başlangıcından beri, toplumsal eğilimlerin ana mecrası merkez-sağ/muhafazakâr partiler oldular. 1970'te Milli Nizam Partisi'ni kuran Erbakan, CHP, DP, AP, ANAP örneğinde olduğu gibi hazır bir siyasal mirastan ve gelenekten yoksun olmasına rağmen, tarihsel derinliğe sahip sahih bir toplumsal damara yaslandı. Milli Görüş, inançlarından ötürü dışlanmış dindarları ve iktisadi çıkarları merkez partilerce karşılanmayan küçük esnafı temsil ediyordu. Erbakan'ın geleneksel İslami cemaatlerle yakın ilişkisi ve TOBB serüveni, dinsel ve ekonomik gerekçelerle çevreye itilmiş bu kesimleri merkeze taşıma hedefine uygun düşüyordu. Milli Görüş hareketi, Türkiye'nin siyasal gündemine, merkez sağ ve sol partilerin Batıcılığına karşı yerli/İslami bir alternatif vaat ediyordu. 1970'lerde Türkiye'nin siyasal gündeminde yer bulan kalkınma ve bağımsızlık tartışmalarını, "ağır sanayi hamlesi", "milli kalkınma" ve "Yeniden Büyük Türkiye" idealiyle karşılayan Erbakan, 1990'ların özgürlük ve demokrasi gündemine "adil düzen" vaadini taşıdı. Her iki dönemde de, maddi sorunları manevi değerlerle, kalkınmayı ahlakla, kimlik taleplerini adaletle ilişkilendirerek, dünyevi sorunları dini bir çerçeve içinde anlamlandırdı. Milli Görüş, bu söylemi ve siyasal çizgisi ile kendisini diğer siyasal partilerden ayrıştırmayı başardı ve tabanını genişletti. Bu çerçevede, Erbakan'ın Türkiye siyasal yaşamına en büyük katkısı, Milli Görüş hareketidir. 1969 seçimlerinde bağımsız milletvekili olarak girdiği Meclis'te, MNP'yi kurarak birkaç kişiyle başlattığı hareketini, çeyrek asır sonra, 1995'te birinci parti yaptı ve iktidara taşıdı. Erbakan'ın temellerini atıp büyüttüğü Milli Görüş'ün 2001'de ayrışmasıyla kurulan AK Parti de, 2002'den beri iktidarda.
Laik düzende İslami siyaset imkânları
Necmettin Erbakan'ın siyasal yaşama katkısı bağlamında, vurgulanması gereken bir diğer önemli husus, İslami hareketi demokratik siyaset kulvarına sokmasıdır. Türkiye'de ve dü