IMF, yılda 4 kez yayınladığı Dünya Ekonomik Görünümü Raporu'nun 2014 son sayısını geçtiğimiz günlerde dünya kamuoyuna sundu. Raporun tematik ismi oldukça isabetli ve vurucu... 200 sayfayı aşan çalışmanın ne demek istediğini 3 kelimeyle anlatıyor: Miraslar, Bulutlar, Belirsizlikler (Legacies, Clouds, Uncertainties).
HETEROJEN VE VASAT GÖRÜNÜM
Küresel ekonominin son vaziyetine baktığımızda, karşımıza iki belirgin tablo çıkıyor. Genel gidişatın vasat olduğu ve ülkeler arasında heterojenliğin arttığı... Nitekim veriler, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin kendi içlerinde dahi ayrışmakta olduğunu gösteriyor. ABD ümit verirken, Avrupa hayal kırıklığı, Japonya ise soru işaretleri yaratıyor. Arjantin batıyor derken, Meksika çıkacak mı diyoruz. BRICS'ten ise geriye 'IC' kısmı kaldı. Hindistan ve Çin dışındaki blok üyeleri, artık büyümede değil, hız kaybında birbiriyle yarışıyor. Bu vasat ve dengesiz konjonktürde, biz de halimize şükrediyoruz.
İşte IMF raporu da, bu genel durum ile bunun arkasındaki ve önündeki görünümden yola çıkıyor. Arka planda, özellikle son global krizden kalıntı ve borçluluktan işsizliğe uzanan miras sorunlar yatıyor. Bununla birlikte, vasat seyir ve finansal risklere, son dönemde giderek tırmanan jeopolitik gerginlikler de eklenince, dünya ekonomisinin üzerinden bulutlar eksik olmuyor. Tüm bu bulanıklıklar ise, geleceğe yönelik belirsizliklere yol açıyor.
GLOBAL EKONOMİ BÜKÜLME NOKTASINDA
Bu noktada, IMF Yönetici Direktörü Christine Lagarde'ın konuşmasındaki şu cümleyi çekip almak istiyorum: 'Dünya ekonomisi, 'yeni vasat' ile 'yeni ivme' arasında bir bükülme noktasında'. Matematiksel bir ifade olan bükülme noktası kavramı, burada büyüme hızındaki değişimin artıya ya da eksiye geçeceği nokta anlamına geliyor. Bir nevi dönüm noktası! Zira Lagarde'a göre, şu anda küresel ekonomi öyle bir noktada ki; bundan sonraki gelişimi, ya vasatın altına doğru aşağı, ya da yeni bir ivmeyle yukarı yönlü bir gidişata kıvrılacak. Bükülmenin yönü, uygulanacak cesur politikalara bağlı...
2014 yılının son demlerini, işte böyle bir ekonomik dönüm noktasında ve dünyanın göbeğinde cereyan eden olayların perçinlediği güvenlik endişeleriyle yaşıyoruz. Dolayısıyla dünya 2015 yılına, bu iki ana gündemle girecek. Ekonomik büyüme ve güvenlik kaygıları bir araya gelerek, uluslararası camianın, belki de küresel krizden bu yana en çok kenetlenmesi gereken bir dönemi karşımıza çıkaracak.
TALKFEST OLMANIN ÖTESİNDE BİR G20
Ve doğal olarak böylesine kritik bir zamanda, gözler de, ilgili birçok ülkeyi içinde barındıran G20'de olacak. 19 ülke ve Avrupa Birliği'ni kapsayan grup, 2008 finansal krizinde sahnede alkış alan önemli bir aktör olmuştu. Son dönemde ise, uygulamaya dökülmeyen söylemlerin ötesine geçmediği takdirde itibarının zedeleneceği yönünde eleştirilere maruz kalıyor.
Atılan okların arkasında, G20 bünyesinde alınan kararların ve verilen sözlerin gerçekleştirilme oranında gözlenen düşüş olduğunu düşünüyorum. Nitekim 'taahhütlere riayet' değerlendirmelerinde, ortalama skorun 2013'teki Rusya dönemiyle gerilediğini görüyoruz. Elbette skorlar, ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Kimi ülkeler verilen sözleri tutmada gevşeklik gösterirken, kimileri ise ciddiyetini bozmuyor. Ancak genel olarak bakıldığında, eleştirilerin varmak istediği nokta, uygulanabilir ve etkili çözümlerin üretilmesi yönünde. Kısacası G20'nin, b