15 Temmuz hain darbe girişiminin milletimize bilançosu; 248 şehit, 2135 yaralı. İmansız ve vicdansız yüreksizlerin, imanlı yürekler karşısındaki tükenişi, bitişi ve mağlubiyetiydi 15 Temmuz.
15 Temmuz'da millet olarak çok şey öğrendik. Yaşanan acılar, yıkımlar bizlere, neden millet olarak yekvücut durmamız gerektiğini bir kez daha öğretti! Bir olunca zalimin karşısında nasıl muzaffer olduğumuzu bir kez daha gördük. Ve bir kez daha anladık ki, birlik bozulunca vatanımıza, milletimize ve devletimize saldırmayı bekleyen nice aç çakallar, kurtlar, tilkiler var.
Bu sebeple cesaret, basiret ve vakar ile 15 Temmuz gecesi namusumuza nasıl sahip çıktıysak, 15 Temmuz sonrası süreçte de aynı dirayeti, aynı irfanı göstermeliyiz. Milletimiz bunu sonuna kadar gösteriyor fakat kendi vekillerinin ifadesiyle 'dengesi bozulmuş' muhalefet cephesi bu dirayeti pek gösteremiyor! Onların anlayamadıkları şu; bu iş 15 Temmuz gecesi bitmedi! Yıllarca devletin içinde yapılanmış ve gözü dönmüş bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Buna karşı topyekûn mücadelemizi devam ettirmek durumundayız!
Türkiye de öyle yapıyor. Her alandaki her deliğin altına bakıyor, her ine girmeye çalışıyor. Ancak bu durumdan rahatsız olanlar var! Gerçekten demokrasi, insan hakları vb. değerleri çok mu umursuyorlar yoksa tek dertleri iktidar olmadan muhalefette kalabilmek için hükümetin attığı her adıma karşı çıkma temel içgüdüsü ve refleksiyle hareket etmek mi?!
Anlamak güç! 15 Temmuz sonrası başlayan operasyonlar için ilk açıklamaları 'kurunun yanında yaş da yanıyor' oldu. Temizlik operasyonundan duydukları ilk rahatsızlığı bu şekilde dile getirdiler. Sanki yanan kuruların ateşi kendilerine dokunacakmış gibi endişelendiler. Sonra operasyonların meşru zeminini oluşturan "OHAL uygulaması bitsin" sloganları atmaya başladılar. Devletimizin iç temizliğinin yapıldığı süreç onları neden bu kadar rahatsız ediyordu acaba! Üstelik gün geçmiyor ki yapılan operasyonlarda FETÖ'cüler meydana çıkartılıyor olmasın! Son raddede ise yeni bir slogan var ağızlarında "tutuklamalar ne zaman bitecek!"
Sormadan edemiyorsunuz; derdiniz nedir bayım, siz kimden yanasınız?
AB'NÄ°N EN BÃœYÃœK PROBLEMÄ°: Ä°KÄ° YÃœZLÃœLÃœK
Türkiye, her geçen gün 2023 hedefleri doğrultusunda yeni ve güçlü Türkiye idealine bir adım daha yaklaşıyor. Bu yolda, tek taraflı bir tutum takınmıyor. Hem Doğu hem Batı ile olan siyasi ve ekonomik ilişkilerini en ileri seviyede tutmak istiyor. Birini bir diğerinin alternatifi olarak görmüyor.Ancak Türkiye artık eski Türkiye değil. Siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket ederken, birilerinin istediği ve sınırlarını çizdiği minvalde değil, kendi artıları ve eksileri doğrultusunda hareket ediyor. Malum devletler de bunun travmasını yaşıyorlar. Bir taraftan sözde rest çekiyorlar, diğer taraftan "aman Türkiye giderse ne yaparız" derdine düşüyorlar!
Türkiye ise 650 yılı aşkın süredir devam ettirdiği tarihi gerçekliğinden kopmadan adımlarını atıyor. Trakya'daki şehirleri saymazsak sadece Avrupa'da 5 milyon vatandaşının yaşadığını biliyor. Avrupa'da misafiri değil, ev sahibi olduğunun da bilincinde. Erdoğan'ın işaret ettiği gibi "kökü mazide olan atiyi kurmak" için yoluna devam ediyor. Bu sebeple AB'ye karşı yapısal bir karşıtlığın olmadığının, rasyonel eşitlik düzeyinde bir partnerlikle yola devam edileceğinin altını çiziyor.
Başka türlüsü 'artık' mümkün değil.
Artık "ne kadar ekmek o kadar köfte".
Çünkü artık Türkiye o eski Türkiye değil!
[Takvim, 9 Aralık 2016].