Milyon dolarlık "DAEŞ'le nasıl mücadele edilir?" sorusuna şimdiye kadar dünyanın dört bir yanında cevap arandı. Cevap arana, bulunan aceleci ve ideoloji yüklü cevaplar uygulanadursun, DAEŞ'in henüz ne Irak'ta ne de Suriye'de hayati bir stratejik kaybı söz konusu. Hava saldırıları, PKK dâhil olmak üzere terör örgütleriyle ittifak, Esed rejimi gibi terörü devlet politikası haline getirmiş aktörlerle zımni ortak harekete vs. rağmen DAEŞ etkin bir şekilde geriletilemedi. Irak'ta ve Suriye'de DAEŞ'e karşı kazanılan alan, şimdiye kadar ihtiyacı da beklentileri de karşılamış durumda değil. Bu sebepten bir adım geriye atıp neyin yanlış yapıldığını, diğer bir ifadeyle DAEŞ'le nasıl mücadele edilmeyeceğini sormak gerekiyor.
Başarısızlığın sebeplerinden birisi DAEŞ'in ontolojisine dair ezberlerin ötesine geçilmemesi. Selefi, "cihatçı", Batı karşıtı, seks düşkünü, hilafet yanlısı, Sünni, Baasçı vs. gibi gazete sayfalarında ve analiz satırlarında cancanlı duran ifadeler, DAEŞ'in kompozisyonu hakkında yarım yamalak bilgiler verse de DAEŞ olgusunu, yayılmacılığını ve ulaştığı Hollywood vari ünü anlatmaya yetmiyor. DAEŞ olgusunu bölgeyi ateşe atma pahasına büyüten, besleyen, olguya varlık sebebi veren hatta belki seneler sonra kanıtlayabileceğimiz gibi DAEŞ'in belirli unsurlarını yöneten bölgesel ve küresel aktörlerle yüzleşmeden DAEŞ'le mücadele edilmez. DAEŞ tartışması ABD'nin Irak işgaliyle başlamalı, İran'ın bölgeye hediyesi Maliki'nin Irak'ı ve Esed katliamlarıyla devam etmeli ve bölgenin pasif agresifi İsrail de es geçilmemeli. DAEŞ bu aktörlerin bölgesel bir operasyon malzemesi olmaktan çıkarılmadıkça DAEŞ'le mücadele edilmez.
DAEŞ'le DAEŞ olgusunun en büyük mağduru olan aktörleri hedef göstererek, bu aktörlere operasyonlar çekerek, dikkati DAEŞ'i var eden ve büyüten aktörlerden mağdurlara çekerek mücadele edilmez. Türkiye'nin sunduğu devlet sosyolojisinin bölgedeki en büyük anti tezi konumunda bulunan, Türkiye'ye ekonomik ve siyasi çok büyük zararlar vermiş ve bölgesel müttefiklerini zayıflatmak için kullanılan DAEŞ'le Türkiye tartışılarak mücadele edilmez.
DAEŞ'le şimdiye kadar en fazla mücadeleyi ortaya koymuş, bunun için en büyük bedeli ödemiş aktörleri zayıflatarak da DAEŞ'le mücadele edilmez. DAEŞ'le mücadeleye yoğunlaşılması çağrısının yapıldığı, Türkiye'ye bile "PKK terörünü bırak DAEŞ'e yoğunlaş" yüzsüzlüğünün dayatıldığı günlerde, Atme'de olduğu gibi DAEŞ'in sahadaki en büyük düşmanı Suriyeli muhalifleri vurarak DAEŞ'e yoğunlaşılmaz, DAEŞ'le mücadele edilmez.
DAEŞ'le başka bir terör örgütünü destekleyerek mücadele edilmez. PKK terörünü DAEŞ terörüne tercih etmenin, BBC gibi İngiliz dış işlerinin aparatı olan bir yayın organı da dâhil olmak üzere bazı Batılı çevrelerin terörist kutsama ayinlerinin ahlaki kısmını bir kenara bırakalım, DAEŞ'le teknik olarak da PKK desteklenerek mücadele edilmez. PKK DAEŞ'le mücadele edebilecek insan gücüne, askeri yeteneğe, demografiye sahip değil. Suriye'de kendi bölgelerini bile koalisyonun hava desteği olmadan korumakta zorluk çeken PKK eliyle DAEŞ'in yayıldığı Rakka ve Deyri Zor gibi iç bölgelerde DAEŞ'le mücadele edilmez.
DAEŞ'le mücadelede "güvenli bölge" gibi mücadelenin paradigmasını değiştirecek hamleler lazım. Bu tip hamleler yapılmadan mevcut metotlarla DAEŞ'le mücadele edilmez.
[Akşam, 24 Ağustos 2015]