Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 19 Temmuz'da İran'ın başkenti Tahran'a günübirlik bir ziyarette bulunacak. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in de iştirak edeceği, Suriye konulu liderler zirvesi, bu vesileyle Tahran'da gerçekleşecek. Aslında Erdoğan'ın geçtiğimiz yıldan beri İran'ı ziyaret etmesi bekleniyor fakat bu beklenti bir türlü gerçekleşmiyordu. Geçtiğimiz yılın Kasım ayında Tahran'da mevkidaşı Hüseyin-Emir Abdullahiyan ile görüşen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıl bitmeden İran'ı ziyaret edeceğini açıklamış ve bu sözler mevkidaşı tarafından da teyit edilmişti. Ancak geçtiğimiz yıl Erdoğan'ın İran ziyareti gerçekleşmedi.
Geçtiğimiz Mart ayında bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran'a gideceği açıklansa da bu ziyaret de ileri bir tarihe ertelendi. Bu arada İran tarafından yapılması planlanan bazı resmi ziyaretlerin de ertelenmesi dikkat çekti. Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Haziran ayının başında Türkiye'yi ziyaret edecekken bu ziyaret ertelendi. Abdullahiyan, daha sonra ay sonunda Türkiye'ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü.
Erdoğan ise son Tahran ziyaretini 7 Eylül 2018 tarihinde gerçekleştirmişti. Bu ziyarette de Putin'in katılımıyla Suriye konulu liderler zirvesi düzenlenmişti. Daha sonra pandemi ve başka bir takım sebeplerden ötürü Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran'a ziyaret gerçekleştirmedi. Türkiye ve İran'ın birlikte bulundukları uluslararası örgüt ve mekanizmaların toplantıları büyük oranda video konferans vb. uzaktan katılım metotlarıyla gerçekleştirildi.
Pandeminin ilk zamanlarındaki tehlike ve yaygınlığının görece azalmasıyla, Türk ve İranlı yetkililer arasındaki yüz yüze görüşmeler de yeniden başladı. Bu anlamda geçtiğimiz yıl seçilen İran'ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Erdoğan'ın ilk yüzyüze görüşmesi, 28 Kasım 2021 tarihinde Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın 15. Zirvesi kapsamında Türkmenistan'ın Aşkabat kentinde gerçekleşti. Ancak bu görüşmede iki liderin derinlemesine ve kapsamlı bir şekilde iki ülkeyi ilgilendiren konuları ele alması mümkün olmadı.
Tahran Ziyaretinin İkili Fonksiyonu
19 Temmuz'da gerçekleşecek ziyaretin iki önemli fonksiyonu olacak. Öncelikle, Türkiye-İran ilişkilerine dair önemli konular ele alınacak. Bu konuları, Suriye operasyonu, Irak, Ortadoğu'daki normalleşme süreçleri, Su krizi, göçmen krizi, Afganistan ve Kafkasya olarak zikretmek mümkün. Yukarıda zikredilen ertelenen ziyaretler bahsi, iki ülke arasındaki adı konmamış bir gerginliğin sonucu olarak değerlendirilebilir. Bu gerginliğin muhtelif sebepleri bulunuyor.
Türkiye-İsrail arasındaki normalleşme süreci, İran açısından bir tehdit olarak algılanıyor. İran, süreçten rahatsızlığını açıkça dile getiriyor ve hatta Türkiye topraklarında İsraillilere yönelik bir takım istihbarat operasyonları gerçekleştirmeye de yelteniyor. Bunun dışında Kafkasya'da yeni oluşmakta olan jeopolitik dengeler, İran tarafından olumlu karşılanmıyor. Bu bölgede Türkiye ve Azerbaycan'ın gücünü ve ağırlığını artırmaları, Tahran için bir endişe kaynağı. Diğer taraftan Türkiye'nin güneyinde kurulan barajların, İran yönetimi tarafından açıkça eleştirildiği ve çevre felaketlerine sebep olmakla itham edildiği biliniyor. Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki askeri varlığı da (her ne kadar terörle mücadele gibi meşru sebeplere dayanıyor olsa da) İran için bir sorun olarak görülüyor. Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde tüm bu hususlar kapsamlı bir şekilde olmasa da bir şekilde gündeme gelecektir.
Ziyaretin diğer boyutu ise Türkiye-Rusya ilişkileri ile alakalı. Erdoğan ve Putin ikilisinin özel bir görüşme gerçekleştirecek olmaları bu hususu ifade ediyor. Türkiye ve Rusya arasındaki konu başlıkları ise Ukrayna, Suriye, Libya, Kafkasya, nükleer işbirliği, gıda krizi ve savunma alanında işbirliği olmak üzere geniş bir alanı kapsıyor. İki liderin görüşmelerinde özellikle Ukrayna konusunun gündeme gelmesi bekleniyor. Türkiye'nin bu savaşta diplomasiye öncelik veren tavrı, iki tarafın da onay ve takdirini kazanmış durumda.
Türkiye-İran ve Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli ortak konu başlıklarından birisi Suriye. Aslında Erdoğan'ın ziyareti ilk açıklandığında, Putin'in katılımı söz konusu değildi. Bu haliyle ziyaret, daha çok Türkiye-İran ilişkilerine matuf bir gündemi kapsayacaktı. Örneğin, en son 2020 yılında video konferans yoluyla düzenlenen Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının yedincisi gerçekleştirilecek, iki ülke ekonomik ilişkilerinin derinleştirilmesi adına atılması gereken adımlar görüşülecekti. Bunun yanında Ankara-Tahran hattında son zamanlarda yaşanan bazı gerginlikler de masaya yatırılacaktı.
Ancak Putin'in de aynı tarihte Tahran'da olacağının açıklanmasıyla birlikte ziyaretin formatı büyük oranda değişti. Bu haliyle ziyaret, 2017 başında devreye giren Suriye'deki ateşkesin üç garantör ülkesinin, Suriye'deki siyasi çözüm sürecinin yönetimine dair önemli hususları ele alacakları bir toplantı haline dönüştü. Bu doğrultuda Suriye'deki PYD/YPG terör örgütünün varlığına son verilmesi, uzun süredir Türkiye'nin Astana mekanizmasındaki muhataplarına ifade ettiği üzere, ertelenemez bir aciliyet haline gelmiş durumda.
Türkiye, uzun zamandır Suriye'nin kuzeyindeki terör yapılanmasına karşı bir operasyon hazırlığı içerisinde. Daha önce de defalarca Suriye'deki terör örgütlerine karşı operasyon düzenleyen Türkiye, önceki operasyonlarda olduğu gibi Rusya, İran ve ABD ile iletişim ve koordinasyon halinde kalmaya gayret ediyor. Suriye'de askeri varlığı bulunan bu üç ülkenin operasyona razı edilmesi, Türkiye açısından önemli. Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde bu konu gündeme gelecek.
Abdullahiyan'ın İstanbul ziyaretinde yaptığı açıklama, Türkiye'nin muhtemel operasyonunun İran tarafından anlayışla karşılanacağını gösterdi. Ancak genel itibarıyla İran'dan yapılan resmi-gayrı resmi açıklamalar, Türkiye'nin operasyonuna olumsuz yaklaşıldığını gösteriyor. Bu olumsuz yaklaşımın sebebi ise, Suriye'de Türkiye'nin belirleyiciliğinin İran'ı ürkütmesi. Tahran yönetimi, Türkiye'nin Suriye'de artan etkisini kendi hegemonyasına bir tür meydan okuma olarak telakki ediyor.
Operasyon bölgesinde İran unsurları bulunmamasına rağmen, Esad'a bağlı ve İran'a yakın bazı güçlerin Türkiye'nin operasyonuna karşı terör örgütü ile dayanışma içerisinde olacaklarını açıklamaları önemli bir detay. Bu anlamda da Türkiye ve İran arasında Suriye konusunun konuşulması gerekiyor. Öte yandan Suriye'nin diğer bölgelerindeki İran varlığı dikkate alındığında da Ankara ile Tahran arasında operasyon öncesinde bir tür uzlaşıya ulaşılması şart.
Öte yandan Rusya'nın Ukrayna'ya harcadığı askeri ve ekonomik kaynaklar, Suriye'deki angajmanını düşürmesi ihtimalini de gündeme getirdi. Bu anlamda Türkiye'nin Suriye'de PYD/YPG terör örgütüne karşı bir operasyon gerçekleştirmesi adına uluslararası konjonktür uygun bir hale gelmiş durumda gibi görünüyor. Denklemdeki ABD faktörü, başka bir yazının konusu olsa da Türkiye'nin Rusya-Ukrayna krizindeki belirleyici rolü, NATO çerçevesindeki önemini de ortaya çıkarmış görünüyor.
Sonuç olarak, 19 Temmuz'da yapılacak Tahran görüşmeleri, Türkiye'nin İran ve Rusya ile olan ilişkilerindeki önemli konu başlıklarını Suriye paydasında bir araya getirip müzakere etmeye matuf bir nitelikte olacak. Görüşmelerin Biden'ın Ortadoğu ziyaretinin hemen ardından gerçekleştirilecek olması ise bir başka önemli husus. Türkiye-Rusya-İran hattının Ortadoğu tasavvuru, bölgenin kronik sorunlarına dair tutarlı ve birleşik bir reçete önermese de Suriye'de ortaya koyduğu irade ve sinerji itibarıyla ABD'nin Suriye'deki pozisyonunu sorgulatan bir sonucu ortaya çıkardı. Bunun yanında yaklaşık beş senedir silahların büyük oranda susmasını sağlaması açısından da Astana formatının başarısı ortada.
[Sabah, 16 Temmuz 2022].