Son günlerde Columbia Üniversitesi’nde yaşananlar, Filistin yanlısı gösterilere antisemitizm damgası vurma çabalarının yoğunlaştığını gösteriyor. Aylardır Amerika’nın en prestijli üniversitelerinin kampüslerinde devam eden aktivizme karşı İsrail yanlısı gruplar antisemitizm yakıştırması yapıyordu. Bu konuda Amerikan Kongresi’ni harekete geçirmeyi başaran İsrail’e yakın lobi grupları, Harvard ve University of Pennsylvania gibi üniversite rektörlerinin halka açık oturumlarda sorguya çekilmesinde önemli rol oynamıştı. Bu oturumlarda her iki tarafa da yaranamayan bir performans gösteren rektörlere karşı istifa kampanyaları Harvard Rektörü’nün görevden alınmasında olduğu gibi başarılı da olmuştu. Geçen hafta Kongre’nin karşısına çıkan Columbia Üniversitesi Rektörü, siyasetçilerin baskısına daha açık bir profil çizerek olayların alevlenmesine katkıda bulundu.
KAMPÜSLERDE TUTUKLAMALAR
Kampüslerde Yahudi öğrencilere ayrımcılık uygulandığı, antisemitizmin yaygın olduğu ve öğrencilerin kendilerini güvende hissetmediği gibi tezler sıklıkla dile getirildi. Filistin yanlısı gösterileri antisemitizmle özdeşleştirme kampanyasının kısmen de olsa başarılı olduğunu söyleyebiliriz zira geçen hafta Columbia Üniversitesi Rektörü Minouche Shafik Kongre’de verdiği ifadede Filistin yanlısı hoca ve öğrencilere sert mesajlar vererek antisemitizm konusunda duyarlı olduğunu ispat etmeye çalıştı. Ancak ifadesinden bir gün sonra kampüsteki Filistin’le Dayanışma Çadırlarını polis çağırarak kaldırtmaya kalkınca olaylar büyüdü ve çok sayıda öğrenci gözaltına alındı.
[gallery link="file" columns="2" size="medium" ids="107464,107465,107466,107467"]
Columbia’daki olaylara destek için benzer eylemler Yale ve Harvard’da da başlayınca Amerika’nın önde gelen akademik kurumlarında Filistin eylemleri tekrar ana gündem maddesi haline geldi. Columbia dönem sonuna kadar öğrencilere uzaktan eğitim hakkı verdi ve güvenlik tedbirlerini artırdı. Mısır asıllı Rektör’ün kampüs içine polis sokarak onlarca öğrencinin tutuklanmasını sağlaması, ifade hürriyetinin kaleleri sayılan liberal üniversite kampüslerinde mesele İsrail olunca standartların değişebildiğini tekrar ortaya koydu. Rektör Shafik Columbia’nın bazı hocalarına karşı başlattığı soruşturmaların detaylarını Kongre’yle paylaştığı için akademik özgürlük savunucularının zaten hedefindeydi. Kampüs içindeki çadırları kaldırtmak için polis çağırması da olayların büyümesine katkı sağladı.
11 EYLÜL’DEN BUGÜNE
Benim de mezunu olduğum Columbia Üniversitesi’nin 11 Eylül terör saldırıları sonrasında kampüs içinde ayrımcılığa ve Müslüman karşıtlığına karşı koyan performansını hatırladığımda, bugünkü siyasi iklimin ne kadar farklı hale geldiğini not etmem gerekiyor. 2001 Ağustos sonunda okula başlamamdan birkaç hafta geçmeden gerçekleşen saldırılar sonrasında aldığım bir email mesajı, herhangi bir ayrımcılık veya tacize uğradıysam veya şahit olduysam hemen okula haber vermemi istiyordu. Böyle bir durum olmadıysa bile psikolojik veya herhangi başka bir destek almak için okula başvurabileceğim belirtiliyordu. O zaman Müslüman öğrencilere gösterilen bu etkileyici hassasiyetten bugünlerde Filistin yanlısı slogan atmanın suç kabul edilebildiği bir noktaya evirilen üniversitenin akademik özgürlüğün en güçlü savunucu olduğunu iddia etmesi artık çok zor.
Son derece liberal ve aktivist bir kampüs olarak bilinen Columbia’daki benim de doktora çalışmalarımı gerçekleştirdiğim Ortadoğu, Güney Asya ve Afrika Çalışmaları bölümü eskiden beri İsrail yanlısı grupların hedefinde oldu. 2000’lerin ortalarında Campus Watch adlı aktivist bir grup bölümün hocalarını hedef alarak kadro almak üzere olan bir hocanın akademik promosyonunu engellemek için kampanya başlatmıştı. Bu grup sınıflarda hocaların ses kaydını alarak basına sızdırma taktiklerine de başvuruyordu. Ancak Columbia o dönemde bu tür dış baskılara akademik ifade özgürlüğü adına prim vermemiş ve bugün de tartışma konusu olan bir hocanın kadrosunu onaylamıştı. Edward Said ve Rashid Khalidi gibi isimlerle özdeş haline gelen bölüm İsrail yanlısı grupların hep hedefinde olmuştu ancak Columbia kendi hocalarına ve bölümlerine sahip çıkmıştı.
Bugünlerde görünen tabloda Rektör Shafik’in liderliğindeki üniversite yönetiminin okulun zengin donörlerinin taleplerine ve siyaset kurumunun baskılarına daha fazla prim verdiği açık. New York’un dünyanın en çok Yahudi nüfusunun yaşadığı şehir olması ve bu şehirdeki üniversitelere bağış yapan birçok muhafazakâr Yahudi milyarderin İsrail’e karşı eleştirilere tahammülü olmaması Columbia’nın işini zorlaştırıyor. Üniversite yönetimlerine baskı yapan bu tür donörlere karşı akademik özgürlükleri savunarak net bir tavır almak bir yana hoca ve öğrencilerin disipline sevk edileceğini söylemekten çekinmeyen Shafik gibi rektörlerin Filistin yanlısı göstericilerin haklarını koruyamayacağı açık.
7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’de yaptıklarını ve uluslararası toplum nezdinde düştüğü durumu Amerikan kamuoyunun dikkatinden uzak tutmaya çalışan İsrail yanlısı gruplar çözümü antisemitizme odaklanmakta buldular. Kampüslerde ve genel olarak Amerika’da uzun zamandır antisemitizmin arttığı doğru ancak bunu Filistin yanlısı gösterilerle özdeşleştirmeye çalışmanın İsrail yanlısı grupların stratejik bir tercihi olduğunu söylemek gerekiyor. Columbia Üniversitesi’nin fonlarının İsrail’in ordusu ve askeri operasyonlar için kullanılabilecek yatırımlardan çıkmasını talep eden Filistin yanlısı göstericilerin susturulabilmesi için en etkili silahın antisemitizm suçlaması olduğunu söyleyebiliriz. Aktivist öğrencilerini ve hocalarını siyasetin ve organize grupların İsrail baskısına karşı koruyamayan üniversitelerin önümüzdeki dönemde de akademik özgürlükleri savunmalarının çok daha zor hale geldiğini söyleyebiliriz.
[Yeni Şafak, 24 Nisan 2024]