KENDİ ülkesini, tarihini, toplumunu, hükümetini eleştirmeyi aydın meziyeti zanneden bir kesim var Türkiye'de. Her daim rahatsız, kaygılı ve eleştireller. Ve bunu ulvi bir amaç için yaptıklarını düşünüyorlar. Kalıpların dışına çıkmak, farklı bakmak, eleştirel olmak... Kendilerince aydın olmanın tanımı bunlar. Yapılanı beğenerek aydın olamazsın; eleştirmen, kulp bulman, rahatsız olman lazım. Her daim miden ekşimiş gibi bir suratla dolaşacaksın. Ne yapılmış, ne olmuş nazarıyla değil ne eksik nazarıyla bakacaksın etrafa.
Sorsan mütemadi mide ekşimelerine afili entel açıklamaları da var; 'güç yozlaştırır, mutlak güç mutlak yozlaştırır' derler. Yani o ya da bu uygulamayı, odağı, kişiyi, kurumu değil genel olarak iktidarı eleştirdiklerini söylüyorlar.
Hay hay, madem iktidar eleştirisi yapıyorsunuz, buyurun. Ancak bir sefer de iddia ettiğiniz kadar sofistike bir iş yapın. İktidarın en somut, en kolay görünen, en konforlu eleştirilen formunu yani siyasi iktidarı değil de, diğer formlarını eleştirin. Meslek taassubunu ve dayanışmasını eleştirin, sembolik güç odaklarını eleştirin, söylemsel iktidarı eleştirin.
Daha dün
Boğaziçi Üniversitesi'nde Zeytin Dalı Harekatı'nda şehit olan askerlerimizi anmak için lokum dağıtılan öğrenciler sembolik ve fiziksel şiddete maruz kaldılar. Terör
destekçisi öğrenciler ve onlara göz yuman
üniversite yönetimi sayesinde öğrenciler
tartaklandı, lokum dağıttıkları stant
devrildi, kendi halinde 3-5 öğrencinin
etrafı örgütlü gruplar tarafından sarıldı ve
baskı uygulandı.
Haydi buyurun üniversitelerdeki iktidarı eleştirelim hep beraber.
Anarşist hakim söylemin vatansever öğrencileri nasıl baskıladığından dem vuralım. Bunun da bir iktidar olduğunu açıklayalım. Hem de siyasi iktidar gibi kolay kolay değiştirilemeyecek, hesap sorulamayacak, elle tutulamayacak bir iktidar olduğunu uzun uzun tahlil edelim.
Hayırdır, neden sesiniz çıkmıyor? Ne oldu ulvi iktidar karşıtlı nutuklarınıza ve aydın sorumluluğunuza? Ah pardon, şimdi size görüş açıklamak baskısı yaparak faşizmin alasını yaptım değil mi ben?
KAZANMAK GÜZELDİR
İnsansız hava araçları yerli savunma sanayimizin gözbebeği ve öncüsü. Yapılan her iş gibi maksatlı eleştirilere hedef oluyor İHA'larımız.
Kimisi teknolojik olarak yeterli olmadıklarını söylüyor. 'Bunlar İHA değil drone, Sirkeci'den alacağın malzemelerle daha iyisini yaparsın' diyene bile şahit oldum. Üstelik bu sözlerin sahibi kendisini alanın uzmanı olarak görüyor. Şimdi de 'İHA'lar yerli değil' kampanyası başladı.
Bazı parçaların yurtdışı menşeili olması nedeniyle İHA'lar eleştiriliyor. Kötü niyetli eleştiriler çekememezlik, kıskançlık ve bolca aşağılık kompleksinden kaynaklanıyor. Onlar lafla peynir gemisi yürütmeye çalışsınlar, Türk İHA'ların kabiliyetlerini Zeytin Dalı Harekatı'nda bir kez daha gördük.
Görüntülere anlık olarak nasıl ulaşıldığını, İHA'ların sayesinde askerimizin nasıl bir teknik üstünlük kazandığını biliyoruz.
Teröristlerin hareketleri anbean takip edildi ve uygun tedbirler alındı. Askeri anlamda hatırı sayılır bir üstünlük sağladı İHA'lar. Ancak İHA'ların katkısı bununla sınırlı kalmadı. İHA'ların çektiği görüntüler sayesinde PKK/PYD'nin yalanları da çökertildi. PYD'nin 'Türkiye hastane vurdu' iftirasına en iyi cevap, hastanenin sapasağlam yerinde durduğunu gösteren İHA görüntüleri sayesinde verildi. PYD 'TSK sivilleri öldürüyor' dedikçe, PYD'lilerin sivilleri infaz ettiği İHA görüntüleri yayınlandı.
Afrin'i terkeden siviller ve terör örgütünün onları engelleme çabalarından da yine İHA görüntüleri sayesinde tüm dünya haberdar oldu. Doğru adımları atmak ve kazanmak böyle bir şey işte. Yapılan iyi bir işin olumlu neticesi her alanda alınıyor.
CEVABI BELLİ SORU
TÜRKİYE, Afrin'den sonra Irak'taki terör hedeflerine operasyona hazırlanıyor. 'Irak'a girmeyelim, bataklığa saplanırız' korosu, bildik nameleri okumaya başladı mı?
[Takvim, 22 Mart 2018]