Ocak ayında Amerikan başkanlığı koltuğunu devralacak olan Joe Biden’ın dış politika önceliği kuşkusuz Orta Doğu olmayacak. Avrupa ile ilişkiler, Çin ve Rusya gibi küresel rakipleri ile mücadele Biden’ın dış politikasında Orta Doğu, Latin Amerika, Afrika ve Güney Asya gibi bölgelerin önüne geçecektir. Zira ABD’nin küresel siyasetteki liderliğine meydan okumalar Doğu Asya, Avrupa ve Rusya’dan geliyor.
İleriyi düşünen herhangi bir Amerikan başkanı bu rakipler arasında en fazla Çin’e odaklanır ve bu mücadelede Avrupa ve Rusya’yı yanına almaya çalışırdı ama Biden’ın Rusya’ya da en az Çin kadar odaklanacağı düşünülüyor. Avrupa ve Uzak Doğu’daki geleneksel Amerikan müttefiklerini de bu iki Avrasya gücünü sınırlandırmaya yönelik politikasında kendisiyle aynı safta durma konusunda ikna etmeye çalışacağı bekleniyor.
Orta Doğu’nun Biden’ın dış politikasında alacağı yer konusundaki temel parametrelerden biri de bu olacaktır. Yani Çin ve Rusya’yı sınırlandırma politikasında Orta Doğu ülkelerinin de ABD’nin yanında saf tutmasını isteyecek.
İkinci temel parametre ise, her dönemde olduğu gibi Amerika’daki İsrail lobisi olacak.
İsrail lobisinin, ABD’deki gücünü kullanarak Washington’a Orta Doğu’da rasyonel olmayan adımlar attırdığı gerçeğini de hatırlayarak, Biden’ın bu iki parametrenin çatışması durumunda ne yapacağı Amerika’nın Orta Doğu politikasının yönünü belirleyecek.
Biden’ın Orta Doğu siyasetini küresel rakiplerine odaklanarak şekillendirmek istemesine İsrail lobisi ne kadar izin verecek?
Sadece Türkiye ve İran gibi Orta Doğu’nun iki büyük bölgesel gücü ile ilişkiler açısından bile bu sorunun cevabı çok önemli.
Rasyonel olan, Rusya ve Çin ile mücadeleye odaklanacak olan Biden’ın, bu mücadelenin Orta Doğu ayağında bu iki ülkeyi Moskova ya da Pekin’e kaybedecek adımlardan uzak durması ve onlarla sağlıklı bir ilişki geliştirmeye çalışmasıdır. Özellikle Türkiye konusunda Biden’ın bunu yapmasının önünde bir engel yok. Yeni Amerikan yönetiminin gerekli kanalları açması durumunda NATO müttefiki Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde hızlı bir normalleşme ve ilerleme yaşanabilir.
Ancak Türkiye’nin İsrail saldırganlığına karşı çıkışı yüzünden ABD’deki Yahudi lobisinin son yıllarda Washington’un Ankara’ya karşı son derece “düşmanca” politika izlemesine yol açtığı görülüyor. Bu lobinin FETÖ ve PKK/PYD yanlısı lobileri de yanına alarak ya da bu örgütleri de kullanarak Türkiye’ye ve Türk-Amerikan ilişkilerine verdiği zarar ortada.
Şimdi sorulması gereken soru, küresel rakipleriyle mücadeleyi önceleyecek olan Biden yönetiminin Türkiye’yi bu mücadelede yanına mı almak isteyeceği yoksa İsrail lobisinin öncülük ettiği çevrelerin Ankara’daki hükûmeti devirmeyi hedefleyen politikasına destek mi vereceği sorusudur.
Biden’ın başkan olduktan sonra da, daha önce medyaya yansıyan “Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti destekleyeceğine” dair sözleri doğrultusunda hareket etmesi aynı zamanda İsrail lobisinin politikalarına ayak uydurup Türkiye gibi bir müttefiki kalıcı olarak kaybetme riskinin artması anlamına gelecektir. Ama Türkiye konusunda uzun zamandır devam eden baskı ve dayatma politikasını sona erdirip Ankara’yı eşit ortak ve müttefik olarak kabul eden bir politikaya yönelmesi küresel mücadelede ABD’nin yararına olacaktır.
Biden ve ekibinin Türkiye konusunda hangi yolu seçeceği konusunda benim görüşüm maalesef rasyonel olanı değil Türkiye karşıtı lobilerin istediği ve zorladığı yolu seçeceği yönündedir. Bu durumda Ankara’nın Washington’dan gelecek artan baskılara hazırlıklı olması gerekiyor.
Benzer şeyler İran konusunda da söylenebilir. Trump döneminde İran’a karşı artan Amerikan baskısı Tahran’ın Çin’e daha da yaklaşması sonucunu doğurmuştu. Petrol satışı yasaklanan ve ekonomik olarak boğulma noktasına gelen İran’ın Pekin ile 25 yıllık bir kapsamlı iş birliği anlaşması imzalayarak Çin’in Körfez bölgesine yerleşmesine fırsat verecek olması ABD’nin küresel politikası açısından başarısızlıktır. Biden’ın buna karşı İran ile yeni bir anlaşma imzalamak istemesi de İsrail lobisi tarafından engellenmek istenecektir.
Son olarak, insan hakları ve demokrasi konularını önceleyeceği iddia edilen Biden döneminde de ABD’nin Orta Doğu’daki Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi baskıcı yönetimlerle iş birliği kesintisiz bir şekilde sürecektir. Nihayetinde Mısır’daki kanlı darbeye destek veren de insan hakları ve demokrasiyi önemsediği ileri sürülen bir başka Amerikan başkanı Obama idi.
[Türkiye, 11 Kasım 2020].