Devlet Bahçeli'nin parti grup toplantısında yaptığı erken seçim çağrısı Türkiye gündemini doğal olarak değiştirdi. Bahçeli coşkun ve vurgulu üslubuyla 26 Ağustos 2018 gibi net bir tarih vererek yaptı çağrısını. Erken seçim olur mu, olursa Ağustos'ta mı olur, Kasım ayında mı olur bilemeyiz. Bunlar biraz da teknik meseleler. Kesin olan bir şey var ki, erken seçim ihtimali ciddiyet kazandı ve bizi hararetli günler bekliyor.
Türkiye erken seçim çağrılarına ve tartışmalarına alışık.
Hayli zamandır birçok ortamda ve kamuoyu nezdinde bu tartışma yürütüldü. Hatta CHP genel başkanı ve sözcüleri de birçok kez bu çağrıyı meydan okurcasına dile getirdiler. Ancak bu sefer durum farklı. Bahçeli'nin açıklamaları ve daha önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cevabı ile daha da ciddiyet kazanmış durumda.
Dikkat edilirse Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahçeli'nin teklifini doğrudan reddetmedi. Halbuki bugüne kadar erken seçimle ilgili net bir tavra sahipti ve bu minvalde gelen sorulara çoğu kez açık seçik bir şekilde olumsuz yanıtlar vermekteydi. Bunun için de haklı gerekçeleri bulunmaktaydı.
Buna rağmen bazı yorumcular Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın erken seçime tümüyle karşı olmadığını ve sağ gösterip sol vurabileceğini dile getiriyorlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın böyle bir niyeti var mıydı bilmiyoruz. Bence yoktu.
Çünkü erken seçime mani olabilecek önemli gerekçeler vardı. Birincisi uyum yasalarının genişçe bir müzakereden sonra çıkarılması ve uygulamaya konulması. Bunun için de zamana ihtiyaç olduğu kanaati yaygındı.
İkincisi de AK Parti'nin büyük projeleri –en azından bir kısmını- tamamlayarak seçimlere avantajlı girme planı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın erken seçime gerek olmadığı yönündeki görüşünün arkasındaki rasyonel gerekçeler bunlardı.
Ancak siyaset aynı zamanda belli koşullar altında çok hızlı değişebiliyor. Bugün böylesine bir değişimi mümkün kılacak koşulların ne kadar olgunlaştığı tartışma konusu yapılabilir ancak bu şartların varlığı inkar edilemez. Şöyle ki;
15 Temmuz sonrasında AK Parti ile MHP arasında kurulan ittifak, Bahçeli'nin bu çıkışının dikkate alınmasını gerektiriyor. İki siyasi aktör arasında söylemsel düzeyden başlayarak seçim ittifakına dönüşen bir birliktelik söz konusu ve bu ittifakın bir ortağı haklı gerekçelerle ve kamuoyu önünde bir tartışma başlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer AK Partili yetkililerin meseleye olumsuz yaklaşmamalarının sebebi de büyük ölçüde bu.
Bahçeli erken seçim için rasyonel gerekçeler dile getirdi. Dışarıdan ve içerden Türkiye'ye yönelik saldırılar dikkate alınması gereken söylemler. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın döviz kurlarının yükselmesi ile ilgili yorumu da bu anlamda Bahçeli'nin yaklaşımı ile örtüşüyor.
Bu dikkat çekici gerekçelere rağmen Bahçeli'nin çıkışı erken seçimin olacağı anlamına gelmez. Bu anlamda yarınki Erdoğan-Bahçeli görüşmesi belirleyici olacak.
Bu görüşmeden bir seçim tarihi çıkmasını beklemeyelim. Ancak erken seçim ile ilgili gerekçeler tartışılacak ve bu anlamda bir tahmin yürütmemizi kolaylaştıracak bir sonuç çıkacaktır.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri Türk siyasal hayatının en önemli seçimlerinden biri olacak. Türkiye'yi manipüle etme hedefi ile hareket eden uluslararası çevreler ile muhalif partilerin uyumlu hareket etmesi, özellikle ekonomik göstergelere yansıyabiliyor. Son on beş yılda olduğu gibi siyasal istikrar ise Türkiye'nin en önemli sermayesi. Bu açıdan bakıldığında siyasi tablonun netleşmesi, manipülasyon hedefi ile hareket eden çevrelerin de elini zayıflatacaktır.
[Fikriyat, 17 Nisan 2018].