Aşırı sağ Avrupa’nın diğer birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da her geçen gün etkisini artırıyor. Aşırı sağın tam olarak neyi savunduğunun anlaşılması hem Almanya siyasetinin geleceği hem de bu ülkede yaşayan Türkler ve Türk-Alman ilişkileri açısından da oldukça önemli.
Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin günümüzde ulaştığı oy oranları bu dikkati hak ediyor. Söz konusu partinin bazı konularda tam olarak neyi savunduğu parti üyelerinin pozisyonlarına ve zamana göre değişiklik gösterse de Almanya’daki Türkler ve diğer Müslümanlar konusunda ne düşündükleri aşağı yukarı biliniyor. Pragmatik çıkar siyaseti ve İslam karşıtı ideoloji, AfD’nin Türkler ve Müslümanlara karşı politikasını şekillendiren iki temel belirleyicidir.
AfD uzun zamandır Almanya’da yaşayan Türkleri de "yabancı" kategorisi içerisine dahil edip hedef haline getirdi. Hatta Alman vatandaşı olan Türklerin bile sınır dışı edilebileceğine dair görüşler ortaya atıldı.
Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Almanya’da da yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı üzerinden korku oluşturmak ve bu korkuyu büyütmek için siyaset yapmak Avrupa’da göçmen nüfusunun ve mülteci dalgalarının arttığı bir dönemde geniş seçmen kitleleri kazanmak açısından önemli bir fırsat olarak görülüyor.
Özellikle 2015-2016'da Avrupa'ya yönelen Suriyeli sığınmacı dalgasının büyük ölçüde Almanya’ya ulaşması bu ülkedeki mülteci ve göçmen karşıtlığını üst düzeye çıkarmıştı. Halkın önemli bir kısmında oluşan endişeyi gören AfD, bu endişeli kitleyi kendi seçmen kitlesine dönüştürmek için göçmen karşıtı bir dil oluşturup yabancıların Almanya’yı istila ettiği ve mevcut hükümetin buna karşı bir şey yapmaktan aciz olduğu fikrini yaydı. AfD bu politikasında başarılı oldu ve oy oranlarını artırdı. AfD uzun zamandır Almanya’da yaşayan Türkleri de "yabancı" kategorisi içerisine dahil edip hedef haline getirdi. Hatta Alman vatandaşı olan Türklerin bile sınır dışı edilebileceğine dair görüşler ortaya atıldı. [1]
AfD’nin İslam karşıtı ideolojisi
İslam karşıtı ideoloji AfD’nin Almanya’daki Müslümanlar konusundaki yaklaşımında temel faktör olarak karşımıza çıkıyor. Parti programına ve partinin en önemli figürleri arasında yer alan Alexander Gauland’ın açıklamalarına bakıldığında bu İslam karşıtlığı açıkça belli oluyor.
AfD 2021'de açıkladığı yaklaşık 210 sayfalık parti programında İslam’a 4 sayfa ayırdı. Bu bölümde, kamu hizmeti yürütenlerin ve öğrencilerin başörtüsü takmasının, kamuya açık alanlarda burka giyilmesi ve peçe takılmasının yasaklanması gerektiği, Almanya'da cami inşaatı ve işletilmesinin İslam devletleri tarafından finanse edilmesine izin verilmeyeceği, ülkedeki İslami kuruluşlara kamusal aktör statüsü verilmesinin reddedildiği gibi maddeler bulunuyordu. Ayrıca İslam bölümünde Alman resmi kurumları ile Türkiye’ye bağlı Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) arasındaki işbirliğinin sonlandırılacağı, Müslüman Kardeşler gibi İslami cemaatlerin yasaklanacağı, Alman üniversitelerindeki İslam teolojisi kürsülerinin kaldırılacağı, minare ve dışa aktarılan ezana izin verilmeyeceği ifade ediliyor. Aynı bölümde "Almanya’daki Yahudi yaşamının sadece aşırı sağcılar tarafından değil, giderek artan bir şekilde Yahudi ve İsrail düşmanı Müslümanlar tarafından da tehdit edildiği" ve "Yahudilere yönelik saldırıların kararlı bir şekilde önlenmesi gerektiği" de belirtiliyor. [2]
Almanya’da her yıl Müslümanları ve camileri hedef alan binlerce saldırının önemli bir kısmı AfD sempatizanları tarafından gerçekleştiriliyor. Bu hatırlandığında AfD’nin Yahudilerin korunması konusunda bu kadar hassas bir tutum takınırken Müslümanların korunması bir tarafa hedef gösterilmesine yönelik tavrı pragmatik nedenlerle açıklanabilir. Hiç kuşkusuz Avrupa’da yabancı düşmanlığı yaparak oy avına çıkacaksanız hedef olarak çok güçlü bir lobiye sahip olan Yahudileri değil savunmasız Müslümanları seçmeniz daha gerçekçi ve az maliyetlidir.
"İslam Almanya’ya ait değildir." (Der Islam gehört nicht zu Deutschland) cümlesiyle Almanya’daki Müslüman yaşantısına karşı çıkan AfD'nin eski Başkanı Alexander Gauland’a, Tages-Anzeiger gazetesine verdiği bir röportajında, partisinde Müslümanlar üzerine Nazi Almanyası'nda Yahudiler hakkında konuşulmasına benzer şekilde genel ve aşağılayıcı bir dilin olduğuna dair bir soru soruldu. Gauland bu soruya "Yahudilerin Nazi döneminde dini nedenlerden dolayı değil, ırklarından dolayı zulme uğradığını, kendisinin ırksal saflık doktrinini savunmadığını, İslam’ın Almanya’da ve Avrupa'nın her yerinde kültürel bir sorun olduğunu" söyleyerek cevap verdi ve partisindeki İslam karşıtlığının hangi boyutlarda olduğunu açıkça gösterdi. [3]
Gauland’ın "bizim aşırılığımız Hitler’inki gibi ırkçılık değil dini kimliğimize dayalı" anlamına gelen bu ifadelerini gerek kendisinin gerekse parti arkadaşlarının Gazze’de soykırım yapan siyonistleri [4] ve Rohingya’da soykırım yapan Budistleri [5] ne kadar hevesli bir şekilde savundukları gerçeğiyle birleştirdiğimizde AfD’nin asıl derdinin Müslümanlar olduğu anlaşılır. AfD sadece Almanya’daki Müslümanlara karşı olmakla kalmayıp dünyanın başka bölgelerinde Müslümanların soykırıma maruz kalmasını da destekleyen sorunlu bir anlayışa sahiptir.
Gauland aynı mülakatta, 2017'de Türkiye’de yapılan anayasa referandumunda Almanya’da oy kullanan onun ifadesiyle "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy veren" yani anayasa değişikliği önerisine "evet" oyu kullanan Türk vatandaşlarının "entegrasyonun başarısızlığını kanıtladıklarını" ve "Almanya’yı terk etmeleri gerektiğini" söyledi. Ayrıca Gauland söz konusu referandumda "hayır" oyu kullananları "entegre olmuş" kabul edip gitmesi gerekenler arasında zikretmedi. Gauland'ın bu açıklaması en azından şimdilik bütün Türklerin Almanya’yı terk etmesini istemediğinin göstergesi olarak görülebilir mi?
AfD neden Türklerden oy istiyor?
Bu noktada, AfD’nin son dönemde oy alabileceği kitleyi genişletmek için aralarında Türklerin de bulunduğu göçmen geçmişine sahip kesimlere açılma çabalarına ve bazı Türklerin bu çabaya olumlu yaklaşımlarına değinmek gerekir. Bu çerçevede bazı soruların sorulması gerekiyor: İslam’ın Almanya’ya ait olmadığını söyleyen AfD nasıl oluyor da ülkedeki Müslüman kökenli seçmenden oy almaya çalışıyor? AfD’nin Müslüman ve göçmen karşıtı söylemi ortadayken bazı Türkler nasıl AfD’ye oy verebileceklerini söylüyor?
AfD’nin İslam ülkelerinden gelen Müslüman kimliğini önemsemeyen "İslamcı kimliğe" karşı göçmenleri keşfettiği ve bu göçmenlerin de AfD içerisindeki İslam karşıtlığını kendi ideolojilerine yakın buldukları söylenebilir.
Bu yıl içerisinde gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD’nin ilk sıra adayı olan Maximilian Krah’ın "Almanya’daki Türkler AfD’ye oy vermeliler" ve Parti Eş Başkanı Tino Chrupalla’nın "Göçmen kökenli insanlar da Almanya'ya aittir. Onlar aynı zamanda bizim partimize de ait. Seçimleri ancak birlikte kazanabiliriz." şeklindeki sözleri AfD siyasetinin artık farklı bir düzleme ulaştığını gösteriyor.
AfD 7 milyonun üzerinde göçmen kökenli seçmenin yaşadığı Almanya’da bu kesimin en azından bir kısmına ulaşmadan iktidar olamayacağını biliyor. Zira AfD yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığıyla erişebileceği oy kitlesinin sınırlı olduğunu görüyor. Diğer partilerin kendisini koalisyon ortağı olarak kabul etmeye yanaşmaması AfD’yi açılım yapmaya zorluyor. Göçmen kökenli seçmenlerin bir kısmının oyunu alması hem oy oranını artıracağı için hem de "yabancı düşmanı" imajının ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacağı için, AfD bu şekilde diğer partiler üzerinde baskı oluşturacağını ve onları kendisiyle koalisyona zorlayacağını düşünüyor.
AfD’nin göçmen kökenlilerin oylarına ulaşmaya çalışırken de "korku siyasetine" başvurduğu görülüyor. Maximilian Krah’ın "Türkler AfD’ye oy vermeli" sözünün ardından söylediği "Daha fazla göçü engelleyen bir partiye oy vermelisiniz. Çünkü şu anda gelenler kimden konut ve iş çalıyorlar?" ifadeleriyle daha önce gelen göçmenlerde yeni gelen göçmen ve sığınmacılara karşı düşmanlık ve korku oluşturmaya çalışıyor. [6] Almanya’daki ikinci ve üçüncü kuşak Türklerin ve diğer yabancıların bir kısmında başta Suriyeliler ve Afganlar olmak üzere son yıllarda gelen sığınmacılara karşı ciddi bir karşıtlığın olduğu biliniyor. Bu durum da AfD’nin İslam karşıtı söylemlerini sorun etmeyecek anlayışa sahip olanları partinin seçim çalışmalarının hedef kitlelerinden biri haline getiriyor.
[1] Thomas Wieder, “German far-right party leaders planned mass deportation laws with neo-Nazis”, Le Monde English, 11 Ocak 2024; “Millionen Deutsche haben Angst vor Abschiebungen”, Tagesschau, 8 Şubat 2024.
[2] https://www.afd.de/wp-content/uploads/2021/06/20210611_AfD_Programm_2021.pdf
[3] Severin Weiland, “Gauland provoziert mit Türken-Aussage”, Der Spiegel, 31 Mayıs 2017. https://www.spiegel.de/politik/deutschland/afd-alexander-gauland-empfiehlt-deutsch-tuerken-die-ausreise-a-1150047.html
[4] https://x.com/AfDimBundestag/status/1712401513509712257
[5] https://dserver.bundestag.de/btp/19/19027.pdf
[6] David Gebhard ve Julia Klaus, “Wie die AfD um Migranten wirbt”, ZDF Heute, 2 Nisan 2024. https://www.zdf.de/nachrichten/politik/deutschland/afd-migranten-europawahl-krah-remigration-100.html
[AA, 1 Eylül 2024]