Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turundan oyların yaklaşık yüzde 52’sini alarak beklenildiği üzere zaferle çıktı. Kazanılan seçim galibiyeti kadar, zaferin ilk turda gerçekleşmesi de önemliydi. Seçim sonrası dengelerin oturması ve meşruiyet için bu gerekliydi. Buradan bakıldığında, Erdoğan sadece seçimi kazanmakla kalmadı. Seçim sonrasında hem siyasetin hem de partisinin dizaynı için ihtiyaç duyduğu önemli güç ve meşruiyeti yeniden elde etti. Bu seçimin, Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) bakan kısmına geçmeden önce bir noktanın altını çizmekte fayda var:
Siyasetin, siyaset dışı aktör ve etkilerden arındığı bir ortamda 'proje siyaseti' veya 'siyasal mühendisliğin' başarı şansının olmadığı, Ekmeleddin İhsanoğlu şahsında bir kez daha ortaya çıktı. Üç adaydan, Erdoğan ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) adayı Selahattin Demirtaş, partilerinin oy oranlarından daha yüksek oy aldılar. 13 partinin adayı veya Türkiye’nin "uzlaşı adayı" olduğunu iddia eden İhsanoğlu ise kendisini aday gösteren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) toplam oylarından yaklaşık beş milyon daha düşük oy aldı.
Bunun başlıca sebebi, seçim kampanyası sırasında iletişim kaynaklarının iyi kullanılarak toplumun yaklaşık yüzde 90’lık bir kesimine İhsanoğlu’nun özgeçmişinin içeriğinin öğretilmesine rağmen, siyaseten tanıtılamamasıydı. Siyasetin özgürleştiği bir ortamda toplum, adayları sadece özgeçmişleri üzerinden değil, siyaseten de tanımak istiyor. Temel meselelerde nerede durduklarını, nasıl bir yaklaşıma sahip olduklarını bilmek istiyor. Siyasetin aktör olduğu bir vasatta 'siyasetsizlik', vizyonların, tahayyülerin oylandığı bir denklemde ise 'tarafsızlık' makyajı toplumda makes bulmuyor.
Bu parantezi kapatacak olursak, ortaya çıkan seçim sonucu ve Erdoğan’ın pozisyon değişiminin, hem AK Parti hem de önümüzdeki dönem Türkiye siyaseti için önemli sonuçlar doğuracağını söyleyebiliriz. Öncellikle, Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı görevlerini bırakacak Erdoğan’ın yerine kimin geleceği sorusu, yanıtı en fazla merak edilen soru olmaya devam ediyor. Bu sorunun yanıtı, Erdoğan’ın AK Parti, AK Parti seçmeni ve yeni Türkiye’nin inşası için ne mana ifade ettiği ile beraber değerlendirildiğinde daha anlamlı olacaktır.
BİR HAREKETİN LİDERİ OLARAK ERDOĞAN
Yapılan birçok kamuoyu araştırmasına göre, AK Parti seçmeninin yüzde 40-50’si, AK Parti’ye sundukları desteğin ana gerekçesi olarak Erdoğan’ı gösteriyor. Yine saha çalışmaları, AK Parti’nin 12 yıllık iktidarında, seçmenin lider merkezli destek gerekçelendirmesinde artış yaşandığını teyit ediyor. Bu veriler, şu sonuçları ortaya koyuyor:
1) AK Parti’nin içinden geldiği damar, temelde bir kadro hareketiydi. Ancak Erdoğan’ın kriz dönemlerinde sınanmış, siyasal başarı getiren, sonuç alıcı güçlü liderliği nedeniyle partinin 'kadro hareketi' olma karakteri ikinci plana düşmüş görüntüsü verdi. Erdoğan markasının partiyi kuşatması, lider merkezliliğin daha hakim görüntü haline gelmesine yol açtı.
2) Erdoğan’ın AK Parti’nin kadroları ve tabanı açısında ifade ettiği anlam dikkate alındığında, Erdoğan’dan sonra AK Parti; genel başkanını seçecek, liderini değil. AK Parti’nin sosyolojik tabanı Erdoğan’ı lider olarak görüyor ve bunun önümüzdeki dönemde de devam etmesini talep ediyor. Söz konusu durum, aslında Erdoğan