SETA > Yorum |
ABD'nin Stratejik Öncelikleri ve Suriye

ABD'nin Stratejik Öncelikleri ve Suriye

ABD Başkanı Obama'nın dış politika konusunda son yıllardaki temel yaklaşımı, Ortadoğu'yu ABD'nin önceliği olmaktan çıkarmak ve Doğu Asya'daki ekonomik ve askeri ağırlığını daha fazla hissettirmek doğrultusunda şekilleniyor.

Obama, özellikle son yıllarda zorlayıcı güce dayalı jeopolitik bir mücadele vermektense, ticaret, finansal araçlar, uluslararası kurum ve normlara dayalı daha yapıcı bir dış politika çizgisi oluÅŸturmaya gayret etti. OrtadoÄŸu gibi güvenlik riski yüksek ve istikrar seçenekleri sınırlı bölgelerdeki angajmanlarını ise ABD'nin dolaylı olarak yönetebileceÄŸi ve denge politikasına dayalı bir forma dönüÅŸtürmeye çalıştı. Ä°ran nükleer mutabakatı da bu yönde atılmış önemli bir adım olarak kayda geçti.

ABD'nin Suriye politikasındaki zikzakları anlamlandırmak için bu genel duruÅŸa dikkat etmek gerekiyor. Bu bölgelerdeki güç boÅŸluklarını kendi başına doldurmak ve bu konuda bedeller ödemektense, mevcut boÅŸlukları bir ölçüde görmezden gelmeyi veya uygun gördüÄŸü vekilleri aracılığı ile doldurmaya çalıştı. ABD, bölgede stratejik açıdan kendini tehdit etmeyen geliÅŸmeler karşısında kar-zarar hesabı esasına göre adım atmaktadır. Bu tavır ABD'nin bölgedeki Türkiye, Suudi Arabistan ve Ä°srail gibi müttefikleri açısından hiç de tatmin edici deÄŸildir. ABD, bölgesel ittifaklarına bütüncül deÄŸil, esnek ve konu bazlı yapmaya çalışmakta. Bu yaklaşımın uzun vadede, ABD'nin güvenilir bölgesel paydaÅŸlarını kaybetmesine ve jeopolitik açıdan alan hâkimiyetinin zayıflamasına mal olabilir, ancak görev süresinin dolmasına bir yıl kala Obama yönetiminin uzun vadeli stratejik hamlelere girmesini beklemek de çok gerçekçi deÄŸil.

ABD VE RUSYA'NIN ORTAK ÇIKARI

Suriye'deki diÄŸer aktörler, Rusya ve Ä°ran ise bölgeye dair uzun vadeli stratejiler geliÅŸtirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle ABD'nin geri adım atması ile oluÅŸacak güç boÅŸluÄŸunda daha kalıcı olmaya yönelik hamleler yapmaktalar. Bu hamleler sanılanın aksine ABD'nin stratejik önceliklerine tehdit oluÅŸturmamaktadır. ABD, kendisi açısından stratejik önemini düÅŸürdüÄŸü bölgede SoÄŸuk SavaÅŸ tarzı çift kutuplu ancak istikrarlı bir düzenin oluÅŸumunda memnuniyet duymamaktadır çünkü böyle bir durumda kutuplardan birinin liderliÄŸi kendine düÅŸecektir. Rusya ise böyle bir tablonun oluÅŸmasından rahatsızlık duymamakta, bilakis bölgede yeniden baÅŸat bir rol oynamaya sıcak bakmaktadır. Bölgesel rakiplerinin böylesi bir ortamda güç ve enerjilerinin önemli bir kısmını Suriye'de harcamaları ABD'yi rahatsız etmemektedir.

SURÄ°YE'DE Ä°KÄ°RCÄ°KLÄ° TAVIR

ABD BaÅŸkanı Obama ve DışiÅŸleri Bakanı John Kerry Suriye'nin geleceÄŸinin Esed'siz olması gerektiÄŸini defalarca vurguladılar ancak Esed'in gitmesi yönünde kayda deÄŸer politikalar geliÅŸtirmekten kaçındılar. DAEÅž'in Suriye'deki alan hâkimiyetinden ve Rusya'nın son dönemde ülkedeki askeri yığınağından rahatsızlıklarını da dile getirmekteler. Obama yönetimi buna raÄŸmen Suriye'de oluÅŸan güç boÅŸluÄŸunu doldurmak için ılımlı yerel muhaliflere destek verilmesine ve güvenli bölge oluÅŸturma konusundaki somut ve kalıcı seçeneklere sıcak bakmamakta. ABD bir yandan Suriye'nin geleceÄŸinde Esed'in yeri olmadığını vurgularken diÄŸer yandan, Esed'in sahadaki müttefiklerine destek saÄŸlamaktadır. Bu ikircikli tavır ABD dış politika çevrelerinde de eleÅŸtirilere neden olmakta. ABD'nin, Esed'in temel müttefiki olan Ä°ran ile de nükleer mutabakata varmış olması ve bu süreçte Ä°ran'ı ürkütecek adımlardan dikkatle kaçınması Suriye'deki konumunu iyice zayıflatmakta. ABD'nin bu tavrı OrtadoÄŸu'daki varlığını artırmak isteyen Rusya'yı, bölgesel yayılma hedefleri olan Ä°ran'ı ve bölgesel etkinliÄŸini artırmaya çalışan PYD/PKK'yı cesaretlendirmekte.

BÜTÜNCÜL BAKIÅž LAZIM

Washington'daki karar alıcılar, ılımlı, aşırı ayrımı gözetmeksizin Suriye'deki Ä°slamcı grupların hepsini hasım olarak görme eÄŸilimindeler ve bunun karşısında seküler Kürtleri daha güvenilir bir ortak olarak görmekteler. ABD'nin sahadaki Ä°slamcı gruplara olan antipatisi, Esed'e olan antipatisinin önüne geçmiÅŸ durumda. Bu yaklaşımı ABD'yi sahada PYD ile ittifaka mahkum etmekte. ABD'nin Suriye'deki kararsız tavrını gören Körfez'deki müttefikleri ve Türkiye ise, Suriye'de Amerika öncülüÄŸündeki politikalara mesafeli yaklaÅŸmaktalar.

OrtadoÄŸu'da ABD'nin Irak'ı iÅŸgali ile oluÅŸmaya baÅŸlayan ve “Arap Baharı” sonrası Libya, Suriye ve Yemen iç savaÅŸları ile geniÅŸleyen güç boÅŸlukları ve düzensizlik bütüncül olarak düÅŸünülmeli. Bu boÅŸluklarda ABD dahil hiçbir gücün tek başına düzen kurma kapasitesi yoktur. Sahadaki aktörlerin tutarsız hamleleri kaotik durumun yönetilebilmesini engellemektedir. Suriye'de devam eden çözümsüzlüÄŸün siyasi maliyeti ABD ve Rusya açısından katlanılabilir bir düzeydedir. Bu nedenle Türkiye'nin Suriye ve Irak konusunda bölgesel aktörlerle daha yakın çalışarak diplomatik seçenekleri zorlaması gerekmekte. ABD ise ancak sonu kendisi açısından zafer gibi görünecek bir oyun planına doÄŸrudan dahil görünecektir.

[Yeni Şafak, 15 Kasım 2015]