ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster Türkiye'yi ziyaret edeceği netleşti. Yanlarında sürpriz bir isim daha var, Brett Mcgurk.
Bu isimlerin birlikte gelecek olması önemli.
McMaster Başkan'ın güvenlik ve dış politikaya uzanan kolu. Trump'ın bu alanlara zayıf ilgisiz olması, McMaster'ın özerklik alanını genişletiyor. Geçtiğimiz ay yayınlanan ulusal güvenlik belgesinin mimarlarından. Ayrıca yakınlıkları dolayısıyla Trump'ı etkileyebilen nadir isimlerden biri. McGurk'de ABD'nin DEAŞ'la mücadele özel temsilcisi. Başka bir deyişle ABD'nin Suriye stratejisinin hem siyasi arenadaki temsilcisi hem de sahayı da şekillendiren önemli bir isim. PYD'ye yapılan yatırımın da başmimarlarından biri olduğu için Türk kamuoyunda pek hayırla yad edilmiyor.
Medyaya sızan bazı haberlere göre bu heyet Türkiye'ye bir takım tekliflerle gelecek. Afrin'de şehir merkezine girilmemesi karşılığında Münbiç'ten çekilmek başta olmak üzere geniş bir yelpazeye yayılan bir dizi dosya ile gelmeleri bekleniyor. Tekliflerinin ne olacağına ilişkin net bir bilgimiz yok ancak bu durum ABD'nin bir teklifle gelmek zorunda kaldığına işaret ediyor.
Zira Zeytin Dalı harekatı Türkiye'yi Suriye'de yeni bir aşamaya taşıdı. Birçok açıdan bakıldığında Fırat Kalkanıharekatının bir devamı, fakat farklılaştığı boyutlar da var.
ABD'nin iki harekata ilişkin tavrı temelden farklılaşmakta. Beklenen desteği vermemesine rağmen Fırat Kalkanına karşı temelden itiraz etmedi. Zeytin Dalı operasyonuna ise başından beri karşı çıkıyor. Buna rağmen operasyon gerçekleşti. Bir dizi teklifle geliyor olmaları da bu durumla yakından ilgili.
…
Öte yandan dönüp beş yıllık sürece bakıldığında aslında ABD'nin makro bir plan çerçevesinde hareket etmediğini ve sürekli maliyetten kaçınmak için strateji değiştirdiği görülür. Bu strateji değişiminin yarattığı risklere karşın Türkiye'yi geçiştirmekle yetindi.
Bu tavırda ABD'nin Türkiye'ye bakışı ile ilgili. Kestirmeden söylemek gerekirse ABD'nin gözünde Türkiye hangi koşulda olursa olsun peşine takılmasını beklediği bir aktör.
FETÖ meselesinin yanı sıra Suriye krizi özelinde bu tavrın somutlaştığı beş ana noktadan bahsetmek mümkün.
- Esed'in devrilmesi üzerine kurulu stratejide Türkiye'yi ortak bir aktör olarak değil de bir kara gücünden ibaret görmek.
- 2012'nin sonundan itibaren Suriye'de pozisyon değiştirirken Türkiye'nin aynı noktada durmasını beklemek.
- Bu pozisyon değişikliğinin yarattığı DEAŞ'a karşı tek başına mücadele etmesini beklemek ve yine Türkiye'yi kara gücünden ibaret görmek
- Bölgede İran ve Rusya'nın önünü açarken Türkiye'nin bu aktörlerle ilişkisini sorunsallaştırmak ve kendisinin müzakereye yanaşmadığı Suriye krizinin çözümü ve PKK/PYD gibi konuların bu aktörlerle müzakere edilmesini sorunsallaştırmak
- PKK tehdidi büyürken Türkiye'nin buna sessiz kalmasını beklemek ve bu tehdidi bertaraf etmek için attığı adımlara karşı durmak
[Fikriyat, 10 Şubat 2018].