-
Mülteci krizinin nedeni nedir?
Mülteci krizinde Avrupa Birliği (AB) ülkeleri doğrudan mülteci almaya sıcak bakmayınca Türkiye 18 Mart 2016’da AB ile geri kabul anlaşması (GKA) imzaladı. Bu anlaşma Türkiye’ye vize serbestisi, Gümrük Birliği anlaşmasının revizyonu, üyelik müzakerelerinde bazı fasılların açılması, sınır güvenliğine destek sözü ve 6 milyar avro para desteği gibi bazı şartlar karşılığında kaçak yollarla Avrupa’ya geçen mülteci ve sığınmacıların Türkiye’ye iadesini öngörüyordu. Avrupa’dan Türkiye’ye iade edilecek her Suriyeli karşılığında Türkiye’deki kayıtlı bir Suriyeli Avrupa’ya gönderilecekti. Türkiye savaştan kaçan Suriyelilere geçici koruma statüsü verdi. Ancak AB bugüne kadar bu anlaşmada söz verdiği yükümlülüklerin çok azını yerine getirdi. Türkiye mülteciler konusunda da yalnız bırakıldı.
Amnesty International’ın verilerine göre mülteci ve sığınmacıların yüzde 85’i AB ülkelerinden daha fakir ülkelerce misafir ediliyor. Avrupa ülkeleriyse uluslararası hukuku hiçe sayarak mülteci kabulüne yanaşmıyor. Bu da dört milyona yakın Suriyeliyi misafir eden Türkiye’nin yükünü artırıyor. İdlib krizi nedeniyle bu bölgeden gelmesi muhtemel iki milyona yakın yeni bir göçmen dalgası da Türkiye için yeni bir risk oluşturmaya başlamıştır. Bu nedenle Ankara ön alıcı bir adım atmış ve Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıların geçişlerini engellemeyeceğini ve zorla ülkede tutmayacağını açıklamıştır. Mülteci krizinin kaynağı esasında muhaliflere karşı bir tecrit hareketi başlatan Esed rejimi, ortakları ve rejimin savaş suçları karşısında AB, BM ve NATO’nun görmezlikten gelen tutumudur.
-
Türkiye Suriyelileri zorla mı gönderiyor?
Türkiye’de bulunan Suriyeli, Afgan, İranlı sığınmacıların esas hedef olarak Avrupa’ya geçmek için ülkemize giriş yaptıkları biliniyor. Özellikle 2015’te ailesi ve akrabaları Avrupa’ya göç etmiş sığınmacılar oraya gitmeyi hedefliyor. AB ülkelerinin maddi imkanlar açısından daha zengin olmaları da iltica için tercih edilmesinde etkili oluyor. Türkiye, AB ile karşılıklı taahhütler çerçevesinde Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıları ülkesinde tutmuştur. İdlib’den yeni bir göç dalgası riskinin gölgesinde ise Türkiye başka ülkelere gitmek isteyen mülteci ve sığınmacılara geçiş serbestisi vermiştir. Ancak Suriyeliler ve diğer sığınmacılar Türkiye’yi terk etmeye zorlanmıyor. Esasında bu insanların Avrupa’ya geçişlerinin kendi isteklerinin hilafına engellenmesi baskı, zulüm ve savaştan kaçan insanların iltica hakkını garanti altına alan uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu gerekçesiyle uluslararası insan hakları örgütleri tarafından da eleştiriliyor.
-
Türkiye mültecileri pazarlık aracı olarak mı kullanıyor?
Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları pazarlık olarak kullandığı iddiası Avrupa’nın sorumluluklarını yerine getirmemesini kamufle etmek için kullandığı bir argümandır. Aksine AB anlaşma gereği verdiği sözleri tutmayıp Suriye savaşını ve İdlib’deki krizi izlemekle yetinmek isterken Türkiye, Birliğe sorumluluklarını hatırlattığında “mülteci kartı”nı oynamakla suçlamaktadır. Suriyelilere 40 milyara yakın harcama yapan bir ülkenin 6 milyar için insani duruşundan caymayacağı açıktır. Ancak AB diğer şartları yerine getirmediği gibi para yardımı talebini de tümüyle yerine getirmemiştir. Yapılan yardımlar da AB’nin hantal bürokrasisi nedeniyle oldukça geç hedefine ulaşmaktadır. Türkiye mülteci krizinde AB’ye ve uluslararası topluma sorumluluk almaya, Suriye’de Esed rejimi ve Rusya’ya karşı baskı oluşturmaya ve İdlib’deki insani krize müdahale etmeye davet etmektedir. Bu pazarlık değil yok sayılmaya çalışılan sorumlulukların hatırlatılması ve paylaşılmasıdır.
-
Türkiye mültecileri tehlikeye mi atıyor?
2015’te Avrupa’ya ulaşan 1 milyonu aşkın mültecinin yüzde 90’a varan oranı Yunanistan üzerinden geçiş yapmıştır. Güvenli sınır geçişlerinin kapatıldığı dönemlerdeyse mülteciler daha tehlikeli geçiş yollarına yönelmektedir. Güvenli geçiş yollarının kapatılması insan kaçakçılarının mültecileri istismarına da yol açmaktadır. 2016 itibarıyla Avrupa’ya geçiş yapan mülteci sayısı azalmasına rağmen ölümler yüzde 30’a varan oranda artmıştır. Ancak Türkiye’nin aldığı son kararla gitmek isteyen sığınmacılar en azından güvenli bir şekilde sınıra ulaşmaktadır. Bazı STK’ların da sınıra gelen sığınmacılara yemek ve giyecek desteği verdikleri görülmektedir. Ancak Yunan sınır güvenliği polisi ve AB Fortex güçlerinin sığınmacıları caydırmak ve korkutmak amaçlı yaptıkları müdahaleleri nedeniyle tehlikeli bir hal almaktadır. Biber gazı ve dikenli tel uygulamalarının yanı sıra sınırı geçmeye çalışan sığınmacılar vurularak durdurulmaya çalışılmaktadır.
Nitekim Yunan sahil güvenlik güçleri tarafından bir bot batırılmaya çalışılırken Türk sahil güvenlik ekipleri botu batmaktan kurtarmıştır. Başta Amnesty International olmak üzere uluslararası insan hakları kuruluşları Yunanistan’ın bir ay süreyle iltica başvuru hakkını askıya almasının insan hakları ve uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu açıklamışlardır. Buna göre zulümden ve savaştan kaçan herkesin iltica başvurusunda bulunma hakkı vardır ve bu engellenemez. Açıklamada ayrıca mültecilere evrakları olmasa bile geçiş izni verilmesi ve bunların güvenli yollardan Avrupa’ya geçişlerinin sağlanması gerektiği vurgulanmıştır. Suriyelilerin can güvenliğini tehlikeye atan şey muhaliflere yönelik bir tehcir ve katliam hareketi başlatan Esed rejimi ve ortaklarıyla ona sessiz kalan uluslararası toplumun kayıtsızlığıdır. Bu nedenle Suriyelilerin güvenliğinin güvence altına alınmasına Yunanistan sınırından değil Suriye’den başlamalıdır.
-
Türkiye’nin AB ile imzaladığı GKA iptal mi edildi?