Son yıllarda Türkiye'nin mevcut birçok gündeminin yanına nüfus konusu da eklendi. Doğurganlık hızındaki düşüş ve yaşlanma gibi nüfus yapısındaki dönüşüm ve kırılmalar Türkiye nüfusu için endişe verici olarak yorumlanmaktadır.
Türkiye, içinde bulunduğu coğrafyanın stratejik önemi açısından kendini yenileyebilen bir nüfusa sahip olmak zorundadır. Bunun için de nüfusun diri tutulması adına gerekli tedbirleri almak önem arz etmektedir. Bu doğrultuda 2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesiyle nüfusun dinamik kalmasını sağlamak ve ailenin güçlendirilmesini temin etmek hayli önemli adımlardır. Bu amaçla açıklanan destekler oldukça kıymetlidir. Bu türden desteklerin yıl boyunca süreceği ifade edilmiştir. Ancak nüfusun gidişatına göre yardım, teşvik, hibe ve benzeri desteklerin güncel, gerçekçi ve sürdürülebilir olmaları çok önemlidir. Bu anlamda nüfusa ve aileye yönelik gerçekleştirilen politika ve hizmetlerin karşılığını bulması açısından devlet, birey, sivil toplum ve benzerleri tarafından sabırlı olunmasını gerektiren bir süreci içermektedir.
Geçtiğimiz günlerde ikinci yılını doldurduğumuz 6 Şubat depremlerinin de etkisiyle 2023 yılının nüfus bakımından hayli etkilenmiş olması, yapılmaya çalışılanları bir anda ters yüz edebilmektedir. Bu bağlamda Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalı, hem insan kaybının hem de milli servetin yitiminin ülke nüfusunun gelişimine büyük zararlar verdiği akıldan çıkarılmamalıdır.
2023 yılının sonu itibariyle Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarının mutat olduğu üzere Şubat'ın ilk haftası ilan edilmesiyle birlikte Türkiye'deki toplam doğurganlık hızının 1,63'ten 1,51'e gerileyişi ilk dikkat çeken unsurlardan biri oldu. Bir ülkede nüfusun kendini yenileyebilme düzeyi olarak ifade edilen 2,1'in altında kalan toplam doğurganlık hızı Türkiye'nin gelecek yılları için endişe verici bir durum arz etmektedir. Bunun yanı sıra toplam nüfus içerisindeki 65 ve üzerindeki yaştaki nüfusun oranının her yıl düzenli bir şekilde artıyor olması da nüfus yapısının değişimini bir başka boyutta görünür kılmaktadır.
2024 yılı sonu itibariyle açıklanan ADNKS verilerinin ne anlama geldikleri izah edilmeye çalışılırken, elde edilen veriler aracılığıyla 2023 yılı başta olmak üzere daha önceki yıllara atıfla belirli kıyaslamalar yapılarak Türkiye'deki nüfus yapısına dair analizler yapılmalıdır.
2024 Yılına Ait Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Verileri Ne Söylüyor?
2024 yılında olduğu üzere, bu yıl da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile işbirliği aracılığıyla ADNKS verilerini 6 Şubat tarihinde kamuoyu ile paylaştı. Bu kapsamda TÜİK'in paylaştığı verilerden hareketle Türkiye'nin geride bıraktığı 2024 yılına ait demografik unsurlar ortaya çıktı.
31 Aralık 2023 tarihi sonu itibariyle 85 milyon 372 bin 377 kişi olan Türkiye nüfusu, ADNKS 2024 verilerine göre, 292 bin 567 kişi artarak 85 milyon 664 bin 944 kişiye ulaştı. 2024 yılı sonu itibariyle nüfusun yüzde 50,02'sini erkekler; yüzde 49,98'ini ise kadınlar meydana getirdi. Bu anlamda 2021 yılı için binde 12,7; 2022 yılı için binde 7,1 ve 2023 yılı için binde 1,1 olan nüfus artış hızı, 2024 yılı sonu itibariyle binde 3,4'e yükseldi. Böylelikle uzunca süredir azalış eğiliminde seyreden nüfus artış hızı önceki yıllara kıyasla arttı. Toplam doğurganlık hızı ise mayıs ayı içerisinde yayınlanacak Doğum İstatistikleri haber bülteni sonrasında daha net olarak görülecek.
Kaynak: TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2024
2022'den 2023'e geçişte nüfusunda azalma görülen İstanbul nüfusu, 2023 yılına kıyasla 45 bin 678 kişi artarak 15 milyon 701 bin 602 kişiye ulaştı. Böylelikle İstanbul "bir kilometreye düşen kişi sayısı" olarak 2 bin 934 kişi ile nüfus yoğunluğu en yüksek olan il oldu. Türkiye nüfusunun yüzde 18,3'lük oranına karşılık gelen İstanbul'u sıralama olarak 5 milyon 864 bin 49 kişi ile Ankara, 4 milyon 493 bin 242 kişi ile İzmir, 3 milyon 238 bin 618 kişi ile Bursa ve 2 milyon 722 bin 103 kişi ile Antalya takip etti. Nüfusu en az iller arasında ise sırasıyla Bayburt (83 bin 676), Tunceli (86 bin 612), Ardahan (91 bin 354), Gümüşhane (142 bin 617) ve Kilis (156 bin 739) yer aldı. Nüfus yoğunluğunda en az olan il ise kilometrekareye düşen 11 kişi ile Tunceli oldu.
Nüfus piramidindeki değişim, alt yaş grupları aleyhine değişmeye devam etti. Bilhassa doğurganlığın azalarak artması neticesinde 0-4 yaş grubu giderek daralmaktadır. Piramit görünümü giderek adeta bir vazo halini alarak ileri yaş gruplarının oranca artmasını görünür hale getirmektedir. Bu çerçevede "yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşı" anlamına gelen ortanca yaş, 2023 yılında 34 iken, 2024 yılında 34,4'e yükseldi. Erkeklerde 33,2'den 33,7'ye; kadınlarda ise 34,7'den 35,2'ye yükselen ortanca yaş, il bazında Sinop'ta (43,4) en yüksek; Şanlıurfa'da (21,4) en düşük oldu.
Bu durum Türkiye'nin nüfusundaki önemli kırılma ve dönüşüm unsurlarından olan yaşlanma oranının da arttığına işaret etmektedir. 2023 yılı sonu itibariyle 65 ve üzerindeki yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 10,2 iken; 2024 yılı verilerine göre bu oran yüzde 10,6'ya yükselmiştir. Böylelikle Türkiye nüfusu giderek yaşlanırken 0-14 yaş grubundaki daralma da devam etti. Öyle ki, 2023 yılı verilerine göre yüzde 21,4 oranında 0-14 yaş grubu nüfus mevcut iken bu oran 2024 yılı için yüzde 20,9'a geriledi. Bu anlamda toplam yaş bağımlılık oranı 2023 yılında yüzde 46,3 iken 2024 yılında bu oran yüzde 46,1'e düştü. Bu düşüşün ağırlıklı sebebi çalışma çağındaki yüz birey başına düşen çocuk sayısını ifade eden çocuk bağımlılığının yaşlı bağımlılığına göre azalmasıdır. 2023 ve 2024 yılına ait veriler kıyaslandığında çocuk bağımlılığı yüzde 31,4'ten yüzde 30,6'ya gerilerken, yaşlı bağımlılığı ise yüzde 15'ten yüzde 15,5'e yükseldi. Böylelikle 2024 yılında Türkiye'de çalışma çağındaki her yüz kişi 30,6 çocuğa ve 15,5 yaşlıya bakmıştır.
Kaynak: TÜİK Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2024
0-14 ve 65 ve üzeri yaş grubunun dışındaki çalışma çağı yahut bağımlı olmayan nüfus olarak da adlandırılabilen 15-64 yaş grubundaki nüfusun oranı 2023 sonu itibariyle yüzde 68,3 iken bu oran 2024 yılı için yüzde 68,4'e yükseldi.
2023 yılına ait verilere göre kır ve kent alanlarındaki dağılım kır için yüzde 7; kent için yüzde 93 idi. Bu dağılım 2024 yılındaki verilerde kent lehine değişim göstererek belde ve köylerde yaşayanların oranı yüzde 6,6'ya; kenttekilerin için ise yüzde 93,4'e yükseldi. Geçtiğimiz yıllarda Mekânsal Adres Kayıt Sistemi'nin (MAKS) kullanılmaya başlanması ile "yoğun kent, orta yoğun kent ve kır" tasniflerine geçilmişti. Buna göre Türkiye nüfusunun yüzde 67,2'sinin yoğun kentlerde, yüzde 15,5'inin orta yoğun kentlerde ve yüzde 17,2'sinin ise kırsal alanda yaşadıkları tespit edildi.
Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, bu jeopolitik ortamın gerektirdiği nüfus yapısı da düşünüldüğünde 2024 yılına ait nüfus verileri, nüfus konusunda yapılması gerekenleri net bir biçimde işaret etmektedir. 2025 yılının Aile Yılı ilan edilmesi ve bu amaçla destekleyici politikaların varlığı Türkiye'nin yeni yüzyılında diri bir nüfus yapısına sahip olması gerektiği gerçeğini dikkate almakta ve bu hususta nüfusu arttırıcı ve aileyi güçlendirici mekanizmaların oluşmasına imkan sağlamaktadır. Bu politika ve hizmetlerin sunulmasının ötesinde birey, sivil toplum ve diğer toplum bileşenlerinin süreci sahiplenmeleri ve politikalara katkı sunabilmeleri önem arz etmektedir.
[Sabah, 8 Şubat 2025]