Cumhurbaşkanı Erdoğan en son kabine toplantısı sonrasında "2023 yılında ülkemizdeki doğurganlık hızı 1,51 seviyesine gerilemiştir. Açıkça ifade etmek gerekirse bu durum, alarm vericidir, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir." açıklaması ile Türkiye'deki nüfus meselesindeki ahvale bir kez daha dikkat çekti.
Nüfusun Meselesinin Farklı Cepheleri
1972 yılında yazmış olduğu "Türkiye'de Nüfus Politikası" adlı kitapçığı ile Prof. Dr. Sabahattin Zaim nüfus meselesinin dört cephesinden bahsediyor: i) Siyasî, ii) sosyal, iii) iktisadî ve iv) tıbbî.
Tıbbî cephe, aile planlamasıyla ilgili. Yani aile planlaması ile annenin sağlığını koruma adına alınması gereken tedbirler devreye giriyor. Kürtaj gibi gayri meşru tedbirler dışında aile planlaması, tıbbî cephenin önemli yönü. Aile planlamasında çocuk sahibi olup olmama isteği ve zamanı gibi ihtimaller tamamen aileye bırakılıyor. Aile planlaması, ülkelerin ihtiyaçlarına göre farklı şekillerde uygulanabiliyor.
İktisadî cephede "üretim-tüketim dengesi" vurgusu var. Zaim'in ifadesiyle, insanların ürettikleri kadar tüketmeleriyle oluşacak üretim-tüketim dengesi huzur sağlarken, aksi taktirde problemlerin ortaya çıkması muhtemeldir.
Dolayısıyla iktisadî açıdan nüfusun "optimal/uygun" bir nitelikte olması mühim. "Optimal nüfus" miktarı ise statik değil dinamik olur. Yani bir dönem "ekonomik kalkınma için fazla nüfus gerekli" denilebilirken, değişen durumlar sonrasında "nüfusun fazla olması ekonomik kalkınmaya mani oluyor" da denebilir. Bir müddet sonra da yeniden ekonomik kalkınma için daha fazla nüfus gerekiyor denilebilir. Bu durum, ekonominin ihtiyaçlarına göre sürekli değişebilir.
Üçüncü cephe, sosyaldir. Burada aile yapısı vurgusu var. Bir toplumdaki insanların davranış kalıplarına atıf var. Ailenin veya toplumun davranışlarında dini inançların etkisi, hayata bakış, çok çocuklu bir ailenin istenip istenmemesi gibi hususlar buraya dahil. Bu davranışlar ise yine sabit/statik olmayıp değişken. Elbette bunlar da önemli.
En önemlisi; nüfusun dördüncü cephesi olan siyasî sebeplere dayalı. Bu, dünyada insan gücüne bağlı "kudret dengesi"nin dağılışıyla ilgili. Bu cephe, diğer üç cepheden daha önemli. Böyle olduğu içindir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan meseleyi "varoluşsal" boyutta ele alıyor, "dilinde tüy bitmiş" bir halde yıllardan beri bu tehdide işaret ediyor.
2008'lerde basına yansıyan konuşmasındaki ifadeleri aynen şöyle: "Sizinle bir Başbakan olarak değil, dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız… Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Yaptıkları aynen budur. Genç nüfusumuzun azalmaması için en az üç çocuk yapın."
Daha sonraları defalarca üç çocuk vurguları yaparken, nüfusumuzun gücümüzle doğru orantılı olduğuna yönelik açık ikazları bulunmaktadır. Yakın zamanda da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı da bir açıklamasında durumun ciddiyetine dikkat çekerek nüfus trendi değişmezse 20-25 sene sonra askere gönderecek genç bile bulunamayacağını vurgulamıştır.
Nüfus Politikaları Kurulu Devrede
Böyle bir atmosferde 25 Aralık 2024 tarihli Resmi Gazete'de 172 sayılı "Nüfus Politikaları Kurulu" Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yürürlüğe girdi. 9 Ocak 2025'te de ilk toplantısını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında yaptı.
Nüfus meselesinin dört ana cephesi olduğu düşünüldüğünde nüfus politikalarının oluşturulmasında bütüncül yaklaşım şart. Bu nedenle Nüfus Politikaları Kurulu Kararnamesi'nde Kurul'un amacının "Nüfus politikalarının eşgüdüm içerisinde bütüncül bir yaklaşımla oluşturulmasını ve daha etkin uygulanmasını sağlamak, demografik yapıdaki gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek üzere…" (Madde 3/1) şeklinde "bütüncüllük" vurgusuna sahip olması isabetli.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sekreteryasıyla işleyecek olan Kurul, Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında, "Adalet Bakanı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, İçişleri Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı, Diyanet İşleri Başkanı, İletişim Başkanı, Strateji ve Bütçe Başkanı ve Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı"ndan oluşuyor. Bu üyelerin hepsi nüfusun dört cephesinden biriyle veya birkaçıyla ilgili. Bu nedenle makul.
Ancak her ne kadar Türkiye şehir nüfusu ağırlıklı bir ülke haline gelmişse de kır nüfusu ve dolayısıyla tarım alanındaki nüfus "stratejik önem" dahilinde. Benzer "stratejik önem", Aile Bakanı'nın ifadesinde görüldüğü üzere "askerlik alanı" için de geçerli. Bu nedenle Kurul'da "Tarım ve Orman Bakanı" ile "Savunma Bakanı"nın da olması düşünülmeli.
Öte yandan, Kararname'ye göre "Başkan tarafından gerekli görülmesi halinde Kurul toplantılarına gündemle ilgili bakanlar ve kamu görevlileri ile özel sektör, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, sendikalar ve üniversitelerin temsilcileri davet edilebilir" (Madde 3/4).
Bu maddenin önemi açık, zira bizzat sahadan işin ehli olanların zaman zaman sürece dahil olması doğal ve gerekli. Ancak bununla birlikte, nüfus meselesinde belli konularda ittifak olmadığı, dolayısıyla farklı görüşler olduğu için, Kurul'a davet edilecek olanların çeşitliliğine dikkat edilmeli. Somut bir örnek olarak, yılların tecrübesi "Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü" davetlilerin içinde olacaksa, "yeni ve taze ses" olarak "Marmara Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü" de sürecin içinde olmalı. Zira "bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar" (fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşi doğar).
Böyle bir zeminde Kurul "Demografik yapıda meydana gelen değişimler ile doğurganlık oranının azalmasına neden olan faktörleri ve bunların ortaya çıkardığı sonuçları kapsamlı olarak incelemek ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak." (Madde 4/1) hedefine daha güzel bir şekilde ulaşacaktır.
Ancak Kurul, "önemsizmiş gibi" kalmaya maruz kalmama adına toplanma sıklığını altı ayda bir değil de ayda bir olarak düşünmeli. Toplantı kararlarının uygulanıp uygulanmadığı da titizlikle takip edilmeli. Gevşeklik gösteren birimlerden hızlıca hesap sorulmalı çünkü mesele "varoluşsal". İşte bu hassasiyet ve ciddiyetle Nüfus Politikaları Kurulu başarılı olabilir.
[Sabah, 11 Ocak 2025]