Taha Özhan (T.Ö) : Efendim, merhabalar. Enine Boyuna’ya hoş geldiniz. Geçen haftadan beri 2010 değerlendirmelerini yapıyoruz. Geçen hafta malumunuz dış politikayı konuşmuştuk. Bu hafta da ekonomiyi konuşalım istedik. Sayın Bakanımız Ali Babacan ile beraberiz. Efendim hoş geldiniz.
Ali Babacan (A.B): Teşekkür ederim, sağ olun. Siz de hoş geldiniz. Metnin tamamını indirmek için tıklayınız
T.Ö: Hoşbulduk, siz de makamınızda Hazine’de ağırlıyorsunuz bizi. Ekonomi bir şekilde herkesin birinci gündem maddesi, ama 2008 mali krizinin ardından ekonomik krize dönüşen sürecin ardından Türkiye’de de tam seçim sathı mahalline girilen bir çerçevede herkesin ana gündemi haline geldi. Bizi ne kadar etkiler, etkilemez üzerinden o dönem bir teğet tartışması başladı. 2010 bunun test edileceği seneydi herhalde. 2010’u bu açıdan değerlendirdiğinizde nasıl görüyorsunuz?
A.B: 2010 yılı aslında bu global ekonomik krizin yeni bir safhaya girdiği bir yıl oldu. İlk başta bir finans kriziydi. Daha sonra 2009’da küresel daralmayla beraber ekonomik bir kriz haline döndü. Daha sonra devletlerin almış oldukları tedbirlerle, atmış oldukları bazı adımlarla 2010 yılında küresel ekonomide bir büyüme rakamı gördük. Fakat bu büyüme rakamı son derece suni ve uzun vadede zarar verecek politikalarla sağlanmış bir büyüme rakamı oldu.
T.Ö: Bundan tam olarak kastınız nedir?
A.B: 2010 yılı boyunca batmakta olan bankalara, sıkıntı yaşayan bankalara çok büyük miktarda likidite sağlanmaya devam edildi. Merkez bankaları yoğun miktarda para basıp, sıkıntılı bankaları ayakta tutmak için parasal genişlemeye devam ettiler. Üstelik 2010 yılının özellikle Mart ayından itibaren Yunanistan ile beraber devletlerin kredibilitesi sorgulanmaya başlandı. Bazı ülkelerde kamu açıkları ve borç stoku o kadar büyüdü ki bu ülkelerin yükümlülüklerini ve borçlarını karşılayıp karşılayamayacakları ile ilgili ciddi soru işaretleri oluştu. Bu sefer o ülkelerle ilgili bazı kurtarma paketleri hazırlandı. Ya da yine o ülkelerdeki merkez bankaları aynı bankalar için sağladıkları likiditeyi, para basarak sağladıkları likiditeyi bu sefer devlet borçları için sağlamaya başladılar. Ve bunun da 2011 yılı boyunca maalesef devam edeceğini görüyoruz.
T.Ö: Bu bir kısır döngü tabi.
A.B: Şimdiye kadar evet, uzun vadede ne tür sonuçlar getireceği konusunda ciddi kuşkular, ciddi endişeler söz konusu. Üstelik uygulanan kurtarma metoduna bakıyoruz, Avrupa için belki 2-3 ülke için yeterli olabilir, ama 4., 5. ve 6. sırada olabilecek daha büyük ekonomileri kurtarmada yetersiz kalabileceğini biliyoruz. Ve bu dönemde önemli bir risk alanı da özellikle gelişmiş ekonomilerdeki hükümetlerin zayıflığıdır. Maalesef pek çok ülkede zayıf yönetimler iş başında. Bakıyoruz ya koalisyon hükümetleri var, ya azınlık hükümetleri var, ya da yönetim ve parlamento arasında ciddi kopukluklar var. Pek çok ülkede acil adımların atılması gerekiyor. Köklü değişikliklerin yapılması gerekiyor. Reformların yapılması gerekiyor. Fakat o zor reformları yapabilecek irade de, güç de, yönetim de dünyada oldukça azalmış durumdadır.
T.Ö: Amerika’da da Obama ara seçimleri kaybetti. Bunu da dâhil ediyor musunuz?
A.B:</strong