SETA > Yorum |
Zamanın Ruhu ve Gülen Cemaati

Zamanın Ruhu ve Gülen Cemaati

Gülen Hareketi eski toplumsal hareketler sınıfına giriyor. Hem örgütlenmesi, hem hedefleri, hem metotları açısından zamanın ruhuyla uyumlu değil. Bu zaman dışılık, hareketin zaafı haline gelmiş durumda. Hareketi güçlü ve etkin hale getiren unsurlar, aynı zamanda çöküşünün de sebebi.

“Toplumsal hareket” kavramı, sosyal grupların toplum ve devleti kendi istedikleri yönde deÄŸiÅŸtirme için mücadele etmelerini tanımlar. Günümüzde dini cemaatler de, toplumsal hareket kapsamında deÄŸerlendirilebilir. Gülen Cemaati de bir toplumsal hareket olarak kabul edilmelidir. Çünkü Gülen Hareketi, “toplumsal grup” özelliklerine sahip. “Kendisine özgü benlik algısı” ve “biz ve onlar anlayışı” var. “Toplum ve devletin nasıl olması gerektiÄŸi” ile ilgili kendilerine özgü talep ve düÅŸünceleri var. Bu hedefleri gerçekleÅŸtirmek için önemli sayıda insanı içeren bir örgütlenmeye sahip. Son 40 yılda grup olarak sosyal ve siyasal bir mücadele içindeler.

Toplumsal hareketlerin varlığı tarihsel ve evrensel. Fakat oluÅŸ biçimi zamanın ruhuna, var olan siyasal düzene, toplumsal ÅŸartlara göre yeniden ÅŸekilleniyor. Toplumsal hareketler kabaca ikiye ayrılıyor: Eski ve yeni. Eski toplumsal hareket paradigmasının en önemli özelliÄŸi, siyasal gücü, yani devleti ele geçirme üzerine kurulu olması. Çünkü ideallerinin ancak devleti ele geçirdiklerinde gerçekleÅŸeceÄŸini düÅŸünüyorlar. ÖrneÄŸin sol ve devrimci hareketler bu paradigma ile hareket ettiler. Ä°slam dünyasında da devleti ele geçirme mücadeleleri oldu. Diktatörlerin veya baskıcı rejimlerin devlet aygıtını kullanarak ÅŸiddet üretmesinden dolayı, devleti ele geçirmek gerekli görüldü.

Yeni toplumsal hareketlerin temel paradigması ise, devleti ele geçirmek yerine, devleti ve toplumu etkilemek üzerine kurulu. Talep ve mücadelelerini de açık, ÅŸeffaf, yasal ve meÅŸru bir demokratik düzlemde yapıyorlar. Çünkü bir toplumsal grubun devleti ele geçirmesi, diÄŸer grupların karşı mücadelesine sebep oluyor. Bu da sürekli bir iç çatışma hali demek. Bu iç çatışmadan kurtulmanın yolu demokrasi. Demokratik bir seçim sistemi, kazanan partiye devletin geçici yönetim hakkını vererek, çatışmayı önleyebiliyor. Seçim sisteminin yanına, anayasa, kuvvetler ayrılığı, insan hakları, azınlık hakları, uluslararası insani hukuk vb standartlar da konularak seçime dayalı sistemin meÅŸruluÄŸu arttırılmış oluyor. Bu yolla hiç bir grup keyfi ve kalıcı bir ÅŸekilde devlet aygıtını yönetemiyor.

YENÄ° TOPLUMSAL HAREKETLER

Yeni toplumsal hareketlerin ilk örnekleri olarak, kadın hakları hareketleri ile, Amerika’daki siyah hakları hareketleri verilebilir. Bu hareketler uzun süreli kampanyalar ÅŸeklinde, toplum vicdanına seslenen, toplumu yanına almaya çalışan ve devlet siyasetinin deÄŸiÅŸimini isteyen özelliklere sahipti. Günümüz dünyasında insan hakları hareketleri ve çevre hareketleri de bu kategoriye girer. Bu yazının temel amacı da, Gülen Hareketi’ni bu eski-yeni toplumsal hareketler baÄŸlamında deÄŸerlendirip, zamanın ruhuna uygun olup olmadığını anlamaktır.

Zamanın ruhuna uygun yeni toplumsal hareketlerin özellikleri ÅŸöyle: Silah ve ÅŸiddet kullanımına karşı. Askeri olana karşı sivil olandan yana. Devleti ele geçirmekten çok, toplumu harekete geçirmeye çalışıyor. MeÅŸruiyet güçten daha önde. Siyasal güç meÅŸruiyetten geliyor. HiyerarÅŸik örgütlenmeden çok yatay örgütlenmeye sahip. Lider hareketinden ziyade, çoÄŸul ve yerel liderliÄŸe önem veriyor. Liderlik olsa bile tanımlanmış deÄŸiÅŸim dönemleri ve sistemleri var. Gizlilikten ziyade açıklık ve ÅŸeffaflıktan yana. Doktriner olmaktan yerine, genel ilkelerle düÅŸünüyor. “Bizi” geniÅŸ tutup, “onları” küçük tutuyor, yani dışlayıcı deÄŸil, içerleyici. Ä°çeri girme ve dışarı çıkma hem olaÄŸan hem de oldukça kolay.

Gülen Hareketinin özellikleri ise ÅŸöyle: Silahsız ve ÅŸiddetten yana deÄŸil. Bu oldukça pozitif bir özellik. Ancak, asker, polis ve yargı içinde örgütlenerek onların yasal güçlerini hedefleri için kullanma alışkanlıkları var. Bu eleÅŸtirilip, negatif görülmesi gereken bir özellik. Örgütlenmesi ve yönetimi çok katmanlı ve çok yüzlü. Öncelikle ÅŸeffaf deÄŸil. Örgütlenmesinin hem açık hem gizli tarafı var. Nasıl yönetildiÄŸi dışarıdan biri tarafından anlaşılamıyor. Hem devlette kadrolaÅŸmak istiyor, hem de toplumda yayılmak istiyor. Hegamonik karakterde. Her ÅŸeye sahip olup, tüm gücü ellerinde tutmak istiyor. Tam bir lider hareketi. Lider neredeyse kutsal. Topluluk olarak seçilmiÅŸler. “Biz” tanımlaması dar. Çekirdek kadrolar üzerine kurulu. Kendileri dışındaki grupları “onlar” olarak görüyorlar. Ötekilerine kendilerine tabi oldukları oranda meÅŸruiyet veriyorlar.

KEMALÄ°ST DÜZENÄ°N SONUCU

Cemaat 1960-1990’lı yılların baskıcı Kemalist düzenin ÅŸartları içinde var oldu. Bu sebeple de, örgütlenme tarzı ve iÅŸ yapma alışkanlıkları Kemalistlere benzedi. Varlığını devam ettirebilmek için, gizli örgütlenme, devlet bürokrasisine sızma, takiyye gibi alışkanlıkları bu ÅŸartlarda edindi. Örgütsel yapısını ve söylemini katmanlı hale getirdi. Hem açık, hem de gizli bir örgütlenme geliÅŸtirdi. ÖrneÄŸin bazı vakıfları açık hale getirip, bunları görünen yüzü yaptı. Ama “imam sistemli örgütlenmesini” gözlerden uzak tuttu. Hem sivil haklar söylemi geliÅŸtirdi, hem de devlet içinde kadrolaÅŸarak rakiplerine operasyonlar yaptı. Bunu da diÄŸer gruplarda (örneÄŸin Kemalistler) de aynı ÅŸeyleri yapıyor yaklaşımı ile meÅŸrulaÅŸtırdılar. “Polisiye yöntemleriyle mücadele etmediÄŸimizde hem varlığımızı koruyamayız, hem de biz yönetemeyiz” diye düÅŸündüler. Bu hal ise onları giderek siyasallaÅŸtırdı. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok sayıda kuruma sahip olunca, hem bunları ekonomik olarak sürdürebilmek, hem de koruyabilmek için müttefikler oluÅŸturdular. Küresel güçlerle aynı masalara oturdular.

Çünkü eski toplumsal hareketler paradigması bugünün dünyasında iÅŸlemiyor. Günümüz dünyasında hiyerarÅŸik verilere bağımlı sosyal hareketler eninde sonunda yönetim zaafı üretiyor. Lider ve önde gelenlerin yaptığı yanlışlar veya onlara karşı yapılan operasyonlarla, örgütlenme kolayca dağılıyor. Gizil örgütlenme, toplumsal ve hukuksal meÅŸruiyeti azaltıyor. Örgütlenme kolayca illegal damgası yapıştırılarak tasfiye ediliyor. Devleti ele geçirme için yaÅŸanılan çatışma sürecinde, siyasal örgüt konumuna düÅŸüp, sivil görünümden uzaklaşıyor. Sivillikten uzaklaÅŸma ise tasfiyeyi kolaylaÅŸtırıyor. Kadro hareketleri, toplumun büyüklüÄŸüne nazaran az sayıda insanı mobilize edebiliyor. GeniÅŸ kitleler hareketin dışında kalıyor. Kadroların dışında kalan kitleler, bu grubun kuracağı düzende kendisinin sosyal varoluÅŸuna izin verilmeyeceÄŸini düÅŸünerek korkar hale geliyor. Bu da kitleleri o hareketin karşısına itiyor. DiÄŸer toplumsal gruplar kendilerini dışlanmış hissederek o hareketin karşısında konum alıyor. Bu hal de, o grubu tek başınalığa, yalnızlığa itiyor. Tüm bu saydıklarım bugünlerde Gülen Hareketi’nin başına geliyor. Algılanmaları sivillikten yasa dışılığa kayıyor. HiyerarÅŸik ve lider bağımlı örgütlenmesi üzerine projektörler çevrilmiÅŸ durumda. Sivil görünümden hızla uzaklaşıyorlar. Onların dışındakiler, onların kuracağı bir düzenden korkar durumda. DiÄŸer toplumsal gruplar, onları “öteki” olarak algılamaya baÅŸladı. Bu sebeple de yalnızlaşıyorlar.

Sonuç olarak, Gülen Hareketi eski toplumsal hareketler sınıfına giriyor. Hem örgütlenmesi, hem hedefleri, hem metotları açısından zamanın ruhuyla uyumlu deÄŸil. Bu zaman dışılık, hareketin zaafları haline gelmiÅŸ durumda. Hareketi güçlü ve etkin hale getiren unsurlar, aynı zamanda çöküÅŸünün de sebebi. Bu çöküÅŸten kurtulmanın yolu da, bir an önce eski model bir siyasal hareketten, zamanın ruhuna uygun olarak, gerçekten yeni ve sivil bir harekete dönüÅŸmesi. Maalesef bu deÄŸiÅŸim de stratejik aklı etkileyen psikolojik engeller nedeniyle çok zor. KeÅŸke bu deÄŸiÅŸime niyet etseler. Çünkü, “sivil bir Gülen Hareketi” Türkiye’ye deÄŸerli bir katkı saÄŸlar.

[Star Açık GörüÅŸ, 02 Mart 2014]