Dünyanın en borçlu ülkelerinden birisi olan Yunanistan son dönemde hırslı bir silahlanma girişimi içinde. 2021 yılının başında Fransa'dan 18 Rafale savaş uçağı alan Yunanistan Eylül ayında yine Fransa'dan altı Rafale savaş uçağının yanı sıra üç fırkateyn satın aldı. Aralık ayında ise ABD'den 9,4 milyar dolarlık silah alım talebinde bulunduğu ortaya çıktı. 2021'de savunma harcamalarını 2019'a göre yüzde 57 oranında artıran Yunanistan askeri kapasitesini ve caydırıcılığını aynı zamanda farklı yöntemlerle de geliştirmeye çalışıyor. Elbette Yunanistan'ın bu agresif silahlanmasının bir amacı var: Türkiye ile esaslı bir restleşmeye hazırlık yapmak.
Yunanistan'ın Önceki Dönemden Çıkardığı Dersler
Yunanistan'ın bu hazırlığında 2020'de Doğu Akdeniz'de yaşadığı hayal kırıklığı ana motivasyon. Nitekim Yunanistan'ın tahayyülünde, en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi görmezden gelip Doğu Akdeniz'in kuzey hattındaki münhasır ekonomik bölgeleri kendisi ile Güney Kıbrıs arasında pay etmek vardı. Sevilla haritası olarak bilinen haritada öngörülen ve Yunan tahayyülüyle örtüşen bu paylaşım, önce Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019'da imzalanan muhtırayla darbe yedi. Ardından Türkiye donanma eşliğindeki sismik araştırma gemileriyle ilan edilen Türk kıta sahanlığında araştırmalar yaptı.
Yunanistan çok istese de Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki adımlarını engelleyemedi. Gerçi Türkiye'yi caydırabilmek için başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere bütün platformları kullanmaya ve o dönemde konjonktürün etkisiyle oluşan geniş bir Türkiye karşıtı bloku harekete geçirmeye çalıştı ama Türkiye'nin kararlılığını ve caydırıcılığını etkileyemedi.
Yunanistan'ın bu başarısızlığı önemli çıkarımlar yapmasına neden oldu. Bir yandan Türkiye ile istişari görüşmelere devam ederken diğer yandan yeni dönemde etkili bazı hamlelerde bulunmaya başladı. Bu hamlelerin başında ise silahlanmasının yanı sıra NATO veya AB çerçevesinde yürüttüğü iş birliğinden farklı, hatta bu iş birliklerini baltalayacak nitelikte, bazı ittifaklara gitmesi geliyor.
Yunanistan'ın Yeni Hamileri: Fransa ve ABD
Yunanistan'ın 2021'de geliştirdiği ve önümüzdeki dönem derinleştireceği öngörülen iki ittifak girişimi önemli. Bunlardan ilki Fransa ile 28 Eylül 2021'de imzaladığı askeri pakt niteliğindeki "Güvenlik ve Savunma Alanında Stratejik İş Birliği Anlaşması". Bu anlaşma ile Fransa'nın Yunanistan'a yeni silah satışları ön planda gözükse de Atina bir yandan askeri kapasitesini güçlendirirken diğer yandan bir BM Güvenlik Konseyi daimi üyesinin desteğini de garantilemiş oldu.
Anlaşmanın ""iki devletten birinin topraklarının işgal edilmesi durumunda, diğerinin askeri güç göndermek dahil her türlü askeri desteği vereceği" şeklindeki ikinci maddesi ise NATO ittifak sisteminin sorgulanmasına neden oldu. Zira her ne kadar açıkça ifade edilmese ve uygulanma ihtimali oldukça düşük olsa da bu maddenin olası bir Türk-Yunan geriliminde Yunanistan'ı desteklemek amacıyla koyulduğu açıktı.
Yunanistan'ın ABD ile derinleştirdiği ikili iş birliği ise Fransa ile geliştirdiği ittifaka nazaran daha arka planda gözükse de aslında etkileri ve Yunanistan'a verdiği cesaret açısından daha önemli. Zira ABD-Yunanistan ilişkileri tedrici fakat etkili bir şekilde ilerliyor ve bu ilişki Türkiye açısından gün geçtikçe daha rahatsız edici hale geliyor.
Öncelikle belirtmek gerekir ki kanaatimce Yunanistan ABD büyük stratejisi açısından hayati bir konumda değil. Ancak ABD'nin Yunanistan'la daha önce olmadığı kadar etkili iş birlikleri geliştirdiği bir gerçek. Bu yeni ilişki formatının başta Ege ve Doğu Akdeniz olmak üzere bölgesel sonuçları olacağı ise kaçınılmaz.
ABD-Yunanistan arasındaki yeni ilişki dinamiğinin en önemli nedeni, Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan sorunlar. Bunun yanı sıra ABD'nin Obama döneminden itibaren Ortadoğu'da düşük angajmanlı bir politikaya geçmesi ve Trump dönemi ile Biden'ın ilk yılında kapsamlı bir bölge politikası geliştirmemesi, Yunan lobisinin yeniden artışa geçen etkisi ve başta İsrail lobisi olmak üzere Türkiye karşıtı diğer lobilerle geliştirdiği iş birliği gibi faktörler de ABD-Yunanistan ilişkilerinin dinamiğinin değişmesinde etkili oldu.
Bu faktörlerin etkisiyle eskiden Türkiye ile Yunanistan arasında bir sorun yaşandığında arabulucu veya krizin tırmanmasını engelleyici bir rolü bulunan ABD yeni bir role bürünmüş görünüyor. Bu rol şimdilik Karadeniz ve Doğu Akdeniz'deki Amerikan çıkarlarının korunması için Yunanistan'a özellikle askeri destek veren bir ABD'ye dönüşmüş durumda.
İşin ironik tarafı, Atina'ya verilen siyasi destek ve yapılan askeri yığınağın rasyonalizasyonunun Karadeniz ve Doğu Akdeniz üzerinden yapılmasına rağmen Yunanistan'ın Karadeniz'e kıyısı yok ve Doğu Akdeniz'e bakan kıyı uzunluğu 200 kilometrenin altında. Dolayısıyla bu gerekçelere dayanarak Yunanistan'a verilen desteğin ABD açısından istenen sonucu ortaya çıkarıp çıkarmayacağı tartışmalı bir konu. Ama kesin olan şey, Yunanistan bu destekle giderek daha hazırlıklı ve daha cesaretli hale geliyor.
Yunanistan'ın Anlamadığı
Türkiye Yunanistan'ın askeri kapasitesini hırslı bir şekilde geliştirmesi ve giriştiği siyasi angajmanların elbette farkında. Bunun orta ve uzun vadede ortaya çıkaracağı risklere karşı başta yerli savunma sanayii olmak üzere çeşitli karşı hamlelerde bulunuyor.
Yunanistan'ın ise bu noktada anlamadığı iki husus var: Bunlardan birincisi Türkiye açısından ikili ilişkilerde her ne kadar çok sayıda sorunlu alan olsa da Yunanistan Türkiye'nin tek başına bütün gündemini yoğunlaştıracağı bir alan değil. Her şeyden önce Türkiye'nin böyle bir lüksü yok. Siyasi ve askeri karar vericiler bütün enerjisini Yunanistan'a veren bir Türkiye'nin diğer meydan okumalara karşı koyamaz hale geleceğinin farkında. Aslında Yunanistan'a destek veren aktörlerin de arzusu bu. Ancak yakın zamana kadar Yunanistan'dan algılanandan çok daha fazla meydan okumayla karşı karşıya kalan ve bunların her birisinde kazanımlar elde eden bir Türkiye gerçeği var.
Yunanistan anlamadığı ikinci husus ise askeri kapasitesini ne kadar geliştirirse geliştirsin, Yunanistan'ın maksimalist amaçlarının Türkiye için oluşturacağı maliyet. Zira tatmin edilmesi oldukça zor olan bu maksimalist hayallere göre Ege Denizi'nin yüzde 70'inden fazlası Yunan karasuları haline gelecek ve Doğu Akdeniz'de hidrokarbon kaynakları açısından Türkiye Antalya körfezine hapsolacak. Yunanistan'ın siyasi ve hukuki açıdan kabulü mümkün olmayan bu yayılmacı iddialarına karşı Türkiye hangi koşullarda olursa olsun mücadele etmekten sakınmayacaktır.
Yunanistan'ın bu iki hususu anlaması durumunda aslında ikili ilişkilerdeki sorunların iyi niyetle, uluslararası hukuka uygun olarak hakkaniyet çerçevesinde çözülmemesi için bir neden yok.
[Sabah, 8 Ocak 2021].