Musul’un Irak merkezi hükümetinin hakimiyet alanının dışına çıkması, Irak’ın merkezi hükümet için artık yönetilemez olduğunun son göstergesiydi. Yönetilemezlik halinin merkezinde Nuri El-Maliki vardı.
ABD işgali sonrasında nüfuz alanını giderek genişleten İran, tarihi düşmanı Irak’tan kendi uydusunda bir müttefik çıkarmak istemişti. Irak’ın Şii çoğunluklu demografik yapısı, Saddam’ın düşürülmesinden sonra sahneye koyulan Baassızlaştırma politikalarının Sünni yetkililere yönlenmesi ve Saddam döneminde Irak’ı terk etmek zorunda kalan Şii siyasiler ve ulemanın önemli bir kısmının uzun seneler İran’da kalması, İran’ı Irak’ta eşsiz bir konuma sokmuştu. Maliki İran’ın ilk tercihi değildi, zira onca Şii siyasi arasında Maliki İran’a en yakın olanlardan değildi. Saddam döneminde İslami Dava Partisi mensubu olarak Irak’ı terk etmek zorunda kalan Maliki, önce İran’da kalmış fakat orada barınamayıp Suriye’ye geçmişti.
İşgal sonrası yeniden şekillenen Irak’ta İran ile birlikte işgalin başaktörü ABD vardı ve siyasi denklemi doğal nüfuza sahip İran’la işgal yoluyla kendisini Irak’ta aktöre çeviren ABD kuracaktı. Bu sebepten Irak’ta iktidarı bu iki ülke arasındaki pazarlıklar belirledi. Maliki siyasi kıvraklığını gösterip sorunlar yaşadığı İran’la frekansını yeniden ayarlamış ve aynı zamanda ABD’ye kendisini Irak’taki güçlü ve yatırım yapmaya değer müttefiki olarak kabul ettirmişti. Bu noktada Irak’ın etnik-sekteryen yapısını temsil gücü bulunan ve Maliki’nin bloğunun rakibi olan Irakiyye listesinin seçimden birinci çıkmasına rağmen Maliki, kabineyi kurma görevini almış ve başbakanlık koltuğuna oturmuştu.
SİNDİRME SİYASETİ
Bölünmüş siyasi yapıya rağmen Maliki’nin kabine kurup koltuğa oturabilmesini mümkün kılan faktörlerden birisi içerde milli uzlaşı için verdiği sözlerdi. Uzlaşının en büyük şartı ise siyasi gücün ve ekonomik kaynakların bölüşümüydü. Bu yolda verilen sözler yenildi. Irak’ın zenginliğinin bölüşülmesi başka bahara kaldı. Denetleyici bir rol verilerek kurulması vaat edilen Yüksek Güvenlik Konseyi hiçbir zaman kurulmadı. Bu Maliki’nin güvenlik sektöründe istediği gibi at koşturmasına imkan tanıdı. Kısa süre içerisinde Maliki, güvenlik sektörünü tekeline almasıyla birlikte bu tekeli siyasi operasyonlar için kullanır hale geldi.
İlk hedef Sünni siyasetçiler oldu. Tarık El-Haşimi, Salih El-Mutlak, Rafi El-İsevi gibi Sünni siyasetçiler, düzmece senaryolarla taciz edildi, tutuklandı, yargılandı, hüküm giydi. Bu operasyonlar Türkiye gibi ülkelerin siyasi sürece katmak için büyük çaba sarf ettiği Sünni kesimlerin siyasi sisteme inancını sıfırlarken bu operasyonlar Sünni kesimin öfkesini askeri olarak kullanılabilir seviyeye yükseltti. IŞİD gibi gruplar bu marjinalizasyonun ekmeğini uzun süre yedi ve yemeye devam ediyor.
IŞİD MALİKİ'NİN SONUNU HAZIRLADI
IŞİD, Maliki’nin koltuk sevdası için dönüm noktası oldu. Doğumunu ABD işgaline ve ergenliğini Maliki’nin otoriter ve mezhepçi yönetimine borçlu olan IŞİD, Maliki döneminde güçlendi ve sadece Irak’ın değil, ABD’nin ve İran’ın da Irak’taki çıkarlarını tehdit edebilecek noktaya geldi. Kilit petrol rafinerilerini ele geçirmek için çatışması, yine ABD’nin de nemalandığı petrol zengini Kuzey Irak’a doğru ilerleyişe geçmesi; diğer taraftan da “sıra İran’a da gelecek” diyerek İran sınırına yaklaşması, daha da önemlisi Maliki’nin bu ilerleyişe engel olamaması, ABD ve İran için Maliki’nin kullanım süresini doldurdu.
Maliki’nin IŞİD karşısında etkisiz kalması bir yana IŞİD’in serpilmesinde doğrudan veya dolaylı olarak rol bile oynadı. IŞİD’i ihtiyaç duyduğu militan sayısına ulaştıran hapishane baskınlarına birçoklarına göre Maliki göz yumdu. Zira Maliki, Esed rejimini desteklemekteydi ve IŞİD’in Suriye’deki varlığı Esed rejimine değil, en fazla muhalefete zarar vermekteydi.
Maliki’nin bölücü siyaseti, intikam güdümlü operasyonları ve içeride hemen hemen tüm kesimleri karşısına alması, İran ve ABD için kullanım değerini yitirmesiyle birleşince Maliki’nin kalemi kırıldı. İstifası, Irak’ı daha fazla çatışmaya sürüklememe duyarlılığından öte içeride ve dışarıda müttefikinin kalmaması sebebiyle geldi. Irak’ın gerçek dostu Türkiye’yi vakti zamanında dinlemeliydi...
[Akşam, 18 Ağustos 2014]