SETA > Yorum |
Türkiye'nin Koalisyon Karnesi Kötüyken Nasıl Olacak

Türkiye'nin Koalisyon Karnesi Kötüyken Nasıl Olacak?

Koalisyon dönemlerinin karnesi için, Türkiye'nin ekonomik büyüme performansına bakmak yeterli olacaktır. Tek parti iktidarı yıllarındaki büyüme rakamlarıyla koalisyon yılları büyüme rakamı arasında ciddi bir fark var.

Koalisyon gerçeÄŸiyle yüzleÅŸtiÄŸimiz bu dönemde, koalisyon hükümetlerinin çok da kötü olmadığına yönelik birçok açıklama yapılıyor. Tabii açıklamayı yapan adreslerin, en yakın rakibinden yüzde 16'lık bir farkla geri kalması ve tek başına iktidar olabilme ihtimalinin hiç bulunmaması tesadüf deÄŸil.

Çünkü, yüzde 20-25 bandına sıkışmış partiler, iktidar olabilme umudunu koalisyonda görüyorlar. Bu tavır anlaşılabilir. Ancak koalisyonların Türkiye siyasetinde ve özellikle ekonomisinde iyi bir karneye sahip olmadığı da bilinen bir gerçek.

KOALÄ°SYON DÖNEMÄ° KRÄ°Z YILLARI OLMUÅžTUR

Koalisyon dönemlerinin karnesi için, Türkiye'nin ekonomik büyüme performansına bakmak yeterli olacaktır. Tek parti iktidarı yıllarındaki büyüme rakamlarıyla koalisyon yılları büyüme rakamı arasında ciddi bir fark var. ÖrneÄŸin, 1950-1960 yıllarını kapsayan Menderes yılları olarak bilinen dönemde ortalama ekonomik büyüme oranı yüzde 6,6.

Özal'lı yıllar olarak bilinen 1983-1990 döneminde ise bu rakam yüzde 5,5 olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik bu dönem, siyasi ve ekonomik vesayetten kurtulma çabasının gösterildiÄŸi yıllar. Belirli kesimlerin, bugün olduÄŸu gibi, her ekonomik atılıma ÅŸiddetle karşı çıktığı yıllar. Buna raÄŸmen iyi bir büyüme rakamı elde edilmiÅŸ.

Koalisyon hükümetlerinin Türkiye siyasetine baÅŸarısızlıkla adını yazdırdığı yıllar olan 1991-2001 döneminde ise büyüme oranı yüzde 2,8. Krizlerin ülkeye yüklediÄŸi maliyeti de cabası.

AK Parti dönemi Türkiye ekonomisini deÄŸerlendirdiÄŸimizde ise, süreci küresel kriz öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmamız gerekiyor. 2008 küresel kriz öncesinde, 2002-2007 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 6,8 büyümüÅŸtür.

BaÅŸta Avrupa ülke ekonomilerinde olmak üzere küresel ekonomide yüksek bir maliyet oluÅŸturan 2008 küresel krizini dâhil ettiÄŸimizde ise, yani 2002-2014 yıllarında Türkiye ekonomisinin büyüme rakamı yüzde 4,8 olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Dünyayı kasıp kavuran ve hatta ülkeleri iflas noktasına getiren krize raÄŸmen, Türkiye ekonomisi koalisyon dönemlerine göre yaklaşık 2 kat büyümüÅŸtür.

Bugünlerde koalisyonların belirsizlik ifade etmeyeceÄŸine dair, kötü olmayacağına yönelik koalisyon güzellemeleri yapılıyor. Üstelik ekonomik olarak zengin ülkelerdeki koalisyonlar örnek gösterilerek.

Ancak unutulan, Türkiye gibi geliÅŸmekte olan ülkelerde koalisyon hükümetleriyle ekonomik atılım gerçekleÅŸtirmek ve kalkınma hamlelerini yapabilmek, tek parti iktidarına göre çok daha zor. Çünkü Türkiye de dâhil olmak üzere geliÅŸmekte olan ülkelerde siyasetin ekonomideki etkisi çok yüksek.

EKONOMÄ°DEKÄ° ATILIM TEK PARTÄ° DÖNEMLERÄ°NDE OLMUÅžTUR

Koalisyon ve tek parti dönemlerindeki ekonomideki durumun ne denli farklı olduÄŸunu görmek için, yalnızca ekonomik büyüme deÄŸil birçok deÄŸiÅŸken kullanılabilir. Yabancı yatırım miktarı, enflasyon, bütçe açığı, yatırımlar ve uygulanan projeler, bu göstergelerden yalnızca birkaçı.

1950-1960 yılları süresince ülkenin çehresinin deÄŸiÅŸmesi, 1983 sonrası dönemde ise Özal ile birlikte ülke ekonomisinin dünya ekonomileri ile entegre olması, tek parti döneminde ülkede köklü bir deÄŸiÅŸimin yaÅŸandığının kanıtıdır. GecikmiÅŸ de olsa baÅŸta iletiÅŸim alanında olmak üzere birçok altyapı yatırımlarıyla birlikte ülkede ciddi bir dönüÅŸüm gerçekleÅŸmiÅŸti.

DiÄŸer taraftan AK Parti döneminde ise, siyasi ve ekonomik vesayetlerin ortadan kalktığı, kiÅŸi başı gelirin 13 yıllık sürede 3 kat arttığı, hatta ülkenin alt gelir grubundan orta gelir grubuna yükseldiÄŸi, yani sınıf atladığı bir dönem yaÅŸanmıştır.

Hatırlarsak, 1950-2002 yıllarında Türkiye'ye gelen yabancı yatırım miktarı 20 milyar doların altında iken, bu rakam yalnızca 2006 yılında 20 milyar doların üstünde gerçekleÅŸmiÅŸtir. Yani 52 yıllık bir süreç, sadece 1 yıla karşılık gelmektedir. Türkiye zaman kaybediyor derken tam da bundan bahsediyoruz. Bugün ekonomik olarak olmamız gereken yerden gerideysek, sebebi bu zaman kaybıdır.

Üzerinde tartışmamız ve çözüm bulmamız gereken ekonomideki yapısal sorunlar ve uygulanması gereken birçok yapısal dönüÅŸüm program varken, ne yazık ki siyasi belirsizlikle kaybettiÄŸimiz zamanı artırıyoruz. Hızla yolunda ilerleyen Yeni Ekonomi için, zorunlu olarak beklememiz gerekecek.

[Yeni Åžafak, 18 Haziran 2015]