Türkiye ve Mısır, derin tarihsel ilişkilere sahip iki devlettir. Her ne kadar uzun yıllar iki ülke arasında sorunlar yaşanmış olsa da bu sorunların sonsuza kadar devam etmesi mümkün değildir. Sözün özü, dış politikada sürekli düşmanlıklar yoktur; devletlerin çıkarları vardır. Hiçbir ilişki sonsuza kadar gergin ya da tartışmalı kalmaz. Bunun en güzel örneklerinden biri, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi'nin 12 yıl aradan sonra Türkiye'yi ziyareti olmuştur.
Dinamikler değiştiğinde ve çeşitli dosyalarda iş birliğinin daha çok kazandıracağı durumlarda devletler iş birliği yoluna gitme yolunu tercih edebilirler. Nitekim iki ülkenin uzun yıllar devam eden "negatif" denklemden çıkıp "kazan-kazan" denklemi yönüne ilerlemesi konusunda ortak bir iradeye sahip oldukları görülüyor.
Bu kapsamda, Sisi'nin ziyaretinin ardından ikili ve bölgesel iş birliklerinin yanı sıra bölgesel krizlere yönelik birçok konu da ele alındı. İş birlikleri bağlamında enerjiden eğitime, savunma sanayiinden çevreye, ticaretten turizme, ulaşımdan sağlığa ve tarımdan sanayiye kadar birçok alanda 17 anlaşmanın imzalanması, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişme sürecine hız kazandırdı.
Öte yandan bölgesel krizler bağlamında Türkiye ve Mısır, Sudan ve Somali'nin karşılaştığı meydan okumalara karşı ortak bir anlayış sürdüren, Gazze'de yaşanan katliam ve soykırım karşısında ortak bir duruş sergileyen, Libya'da ve Doğu Akdeniz'de iş birliği yapma isteğinde iki ülke olarak öne çıkıyor.
İş Birliği ve Fırsat Alanları
Mısır ve Türkiye'nin stratejik öneme sahip savunma sanayii alanında iş birliği yapma potansiyeli büyüktür. İki ülke de bölgesel güvenlik meselelerinde ortak çıkarlar etrafında hareket etme eğilimindedir. Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayiinde elde ettiği teknolojik ilerlemeler, Mısır'a askeri kapasitesini güçlendirme amacıyla iş birliği yapmak için önemli bir fırsat sunuyor. Bu iş birliği,sadece ikili düzeyde kalmayıp, bölgesel güvenlik açısından da istikrarı destekleyen bir unsur olma potansiyeline sahiptir.
Enerji iş birliği, iki ülke arasındaki önemli fırsat alanlarından biridir. Doğalgaz ve nükleer enerji, iki ülkenin de stratejik öncelikleri arasında yer alıyor. Bu alanlarda kurulacak ortaklıklar hem bölgesel dengelere hem de iki ülkenin ekonomik kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Bu süreçten itibaren Doğu Akdeniz'deki potansiyel doğalgaz sahalarında ortak arama girişimlerinin yanı sıra nükleer enerji alanındaki iş birliği dikkat çekiyor. Mersin'deki Akkuyu Nükleer Enerji Santrali ve Mısır'da Matruh'ta El-Dabaa Nükleer Santrali, Rusya'nın Rosatom şirketi tarafından inşa ediliyor. Her iki ülkenin de ilk nükleer enerji santrali olacak olan bu santrallerde Rusya'nın rolü, bölgesel sorunlarda enerji diplomasisi aracılığıyla uzun vadeli stratejik iş birliğinin önünü açıyor. Dolayısıyla enerji alanındaki stratejik ortaklıkların oluşmasıyla bölgesel krizlerde diplomatik iş birliği ve karşılıklı bağımlılık artabilir. Türkiye ve Mısır ikili ilişkilerinin yanı sıra Suriye bağlamında Rusya'nın etkisi düşünüldüğünde, Suriye konusunda atılacak diplomatik adımların da etkilenmesi muhtemeldir.
Ekonomik ilişkiler bağlamında ise öncelikle karşılıklı ticaret hacminin 15 milyar dolara artırılması hedefleniyor. Bununla birlikte Türk şirketlerinin Mısır'daki yatırımlarının son dönemde arttığı görülüyor. Nitekim Mısır'daki Türk şirketlerinin yatırımları 3 milyar dolar olarak dikkat çekiyor.
Öte yandan her iki ülkenin birbirini tamamlayıcı olduğu ve farklı beklentiler üzerinden hareket ettiği de dikkat çeken bir diğer konu. Türkiye açısından Mısır, Afrika'ya açılan önemli bir kapı iken; Mısır açısından Türkiye, Avrupa'ya ve Orta Asya'ya açılan önemli bir kapı olarak öne çıkıyor. Son olarak, ekonomik iş birliğinin artmasının bir yansıması da Türk Hava Yolları uçuşlarına etki edecek. Bu bağlamda Türkiye-Mısır arasında THY'nin haftada 30 olan uçuş sayısının 67'ye çıkarılması da ekonomik ilişkilerin artırılması bağlamında öne çıkıyor.
Bölgesel Meydan Okumalar
Mısır'ın su arzı ve güvenliği açısından kritik öneme sahip olan Nil Nehri üzerine Etiyopya'nın inşa ettiği Büyük Etiyopya Rönesans Barajı, Mısır açısından ciddi bir meydan okuma olarak görülüyor. Ayrıca Etiyopya'nın Somaliland üzerinden denize çıkış arayışları bağlamında Etiyopya'nın Kızıldeniz'i kontrol edebileceği bir durumdan tehdit algılaması mevcut. Yani Kızıldeniz'in kuzeyinde Süveyş Kanalı'nın güvenliği ve kontrolü her ne kadar Mısır için önemli olsa da, bu kanalın Hint Okyanusu'na açılan rotasında yer alan Babülmendeb'in güvenliği de Mısır için hayati öneme sahip. Dolayısıyla Nil Nehri üzerinde yaşanan rekabet ve meydan okumanın bir farklı versiyonu Kızıldeniz üzerinde Mısır ve Etiyopya arasında yaşanmakta.
Bu mücadelenin yansıdığı ve etkisinin görüldüğü önemli sahalardan biri de Kızıldeniz'e kıyısı olan ve Etiyopya'ya 1650 kilometre sınırı bulunan Somali'dir. Bu kapsamda hem Türkiye hem de Mısır için Somali'nin toprak bütünlüğünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha iki Cumhurbaşkanı tarafından vurgulandı. Nitekim Türkiye, Somali'nin egemenliğine saygı gösterme, iç işlerine karışmama ve uluslararası iş birliklerini destekleme politikasını uzun yıllardır sürdürüyor. Bu kapsamda Türkiye'nin bölgedeki barış çabalarına katkı sağlama amacı dikkate alındığında, Mısır'ın Somali halkının ve devletinin istikrarına katkı sağlayabilecek girişimleri ve iş birlikleri elbette olumlu bir gelişmedir.
Ancak Somali'yi Etiyopya ve Mısır arasındaki meydan okumalar karşısında rekabet sahası olarak kullanma ihtimali söz konusu olursa, Türkiye'nin yaklaşımı değişkenlik gösterebilir. Zira Somali'nin istikrarını bozacak ve güvenliğini tehlikeye atacak girişimler Türkiye açısından kabul edilemez. Bu durum, bölgedeki barış ve güvenlik ortamını zedeleyebilir. Dolayısıyla Türkiye'nin Somali'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne olan desteği, Somali'nin bölgesel rekabetlerin ve jeopolitik mücadelelerin arenası haline gelmesini engellemeyi hedeflediği görülmektedir.
Diğer bir konu ise Sudan'dır. Sudan'da 15 Nisan 2023'ten bu yana yaşanan iç savaş, Mısır'ı oldukça yakından etkilemektedir. Bu etkiler daha çok göç ve ekonomi bağlamında Mısır tarafından hissedilmektedir. Özellikle Sudanlı mültecilerin Mısır'a yönelik göçü, Mısır iç siyasetinde önemli bir konu olarak tartışılmaktadır. Dolayısıyla Sudan'daki krizin tırmanması durumunun Mısır'ı daha fazla etkileyeceği dikkate alındığında, Türkiye ile Sudan konusunda Mısır'ın iş birliği kaçınılmaz olarak öne çıkmaktadır.
Yine Libya'da istikrarın sağlanması da Mısır için oldukça önemli bir konudur. Geçmişte Libya'nın sahip olduğu zenginliğin Mısır'a etkisi ve katkısı oldukça önemliydi. Ancak Libya'daki istikrarsızlığın devamlılığı Mısır ekonomisi açısından da olumsuz etkilere sahip. Dolayısıyla Türkiye ile Mısır'ın Libya'da iş birliği Mısır için ayrı bir öneme sahiptir. Öte yandan İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü soykırım ve insansızlaştırma politikasına istinaden Gazze'deki Filistinlileri Sina Yarımadası'na zorla göç ettirme isteği, Mısır açısından ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmaktadır.
Netice itibarıyla tüm bu konular bir bütün olarak ele alınacak olursa, Türkiye-Mısır ilişkilerinin stratejik olarak ilerlemesi, iki ülkenin bölgesel etkilerini de artırma potansiyelini öne çıkarıyor. Kısacası Mısır'ın bölgesel meydan okumalarla başa çıkabilmesi ve stratejik hedeflerini sürdürebilmesi için Türkiye ile olan iş birliği ve koordinasyonun önemi giderek artmaktadır.
[Sabah, 7 Eylül 2024]