Son günlerde ABD'nin Teksas eyaletinde yaşanan elektrik kesintileri enerjinin günümüz modern dünyası açısından ne denli önemli bir unsur olduğunu yeniden hatırlattı. Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta başında Teksas'ta meydana gelen ağır kış koşulları ve bölgenin yetersiz enerji altyapısı nedeniyle yaklaşık 5 milyon kişi son birkaç gündür elektriksiz kaldı. Bu durumun temel nedenleri arasında bölgedeki problemli enerji altyapısı ve bundan sorumlu olan enerji iletim şirketi öne çıkmaktadır. Elbette ki Teksas'ta yaşanan ağır kış şartları ve bölgenin kendine has siyasi yapısı da söz konusu krizin derinleşmesine neden olmuştur. Bu süreçte yaşanan aşırı talep ve şebeke yüklenmesi sonucunda bölgenin elektrik ihtiyacı karşılanamamıştır. Ayrıca, Teksas'ın ulusal şebeke yerine kendi yerel enerji nakil şebekesine sahip olması da merkezi müdahaleyi zorlaştırmaktadır. Ancak burada sayılan hususlar enerjinin hayati öneme sahip olduğu günümüzde bu denli büyük çaplı bir kesintinin yaşanmasına bahane olarak kabul edilebilir mi?
Enerjinin, özellikle de elektriğin sürekli ve kesintisiz bir şekilde temin edilmesi ve tüketicilere sunulması gerekmektedir. Bu anlamda elektrik sektöründe arz ve talebin her an birbirini dengelemesi adeta bir zorunluluktur. Ancak bazı durumlarda söz konusu denge sağlanamamaktadır. Teksas'ta meydana gelen durum da bir yönüyle buna benzemektedir. Geçtiğimiz Pazartesi günü Teksas'ta bulunan birçok üretim santralinin durması ve talebin karşılanamaması sonucunda eyaletin belirli bölgelerine elektrik verilememiştir.
Bu durumu daha iyi analiz etmek için Teksas'ın elektrik üretim profiline daha yakından bakmak faydalı olacaktır. Teksas'taki elektrik üretiminin enerji kaynaklarına göre dağılımında ilk sırada yüzde 51'lik oranla doğal gaz yer alırken ikinci sırada yüzde 22 ile rüzgar, sonrasında yüzde 18 ile kömür ve yüzde 9 ile nükleer güç gelmektedir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere Teksas'ın elektrik üretiminde fosil yakıtlar ağırlıktadır. Son yılların en sert kış aylarını yaşayan bölgede santrallerin ihtiyacı olan yakıtların nakledilmesi süreçlerinde yaşanan sıkıntılar, bahse konu olan elektrik kesintilerine sebep olmuştur. Bununla birlikte ABD genelinde rüzgar enerjisi kurulu güç kapasitesi bakımından ilk sırada yer alan Teksas'ta tribünlerin donması sonucunda elektrik üretimi durmuştur. Altyapı karnesi zaten zayıf olan Teksas'ın elektrik üretim sektörü, ağır kış şartlarında sınıfta kalmıştır.
Peki Türkiye'de böyle bir durumla karşılaşır mıyız?
Bu soruyu iki boyutlu bir biçimde değerlendirmek mümkündür.
İlk olarak, Türkiye'nin ulusal elektrik şebekesinin durumu ile üretim ve iletim faaliyetlerini incelemek gerekir.
Türkiye'de nüfus, şehirleşme ve sanayileşme alanlarındaki gelişmelere paralel olarak elektriğe olan talep giderek artmaktadır. Öyle ki elektrik enerjisi talep artışında Türkiye dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Bu talep artışının kaliteli, güvenilir ve ekonomik bir şekilde karşılanabilmesi adına faaliyetler devam etmektedir.
Açıklanan son resmi rakamlar çerçevesinde Türkiye'nin elektrik enerjisi kurulu gücü son 10 yılda iki kattan fazla artarak 96 bin 270 MW seviyesine ulaşmıştır. Söz konusu kurulu güç kullanılarak 2020'de toplam 305,4 TWh elektrik üretimi gerçekleştirilmiştir.
2020 yılı elektrik üretim yatırımlarına bakıldığında Türkiye'de gerçekleştirilen neredeyse bütün yatırımların yenilenebilir enerji kaynakları alanına yapıldığı görülmektedir. 2021'de de bu eğilim devam etmektedir. Dolayısıyla ülkenin elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının paylarının arttırılmasına yönelik politikalar sürdürülmektedir. Nitekim 2020 yılında üretilen toplam elektriğin yarıdan fazlası yerli ve yenilenebilir kaynaklar tarafından karşılanmıştır.
Bu verilerden hareketle Türkiye'deki elektrik üretim sektörünün olumlu bir süreç içerisinde olduğu söylenebilir. Türkiye'nin söz konusu alandaki en büyük handikabı ise elektrik üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlılıktır. Ancak son yıllarda yenilenebilir enerji alanında yapılan yatırımlarla birlikte dışa bağımlılık sorunu aşılmaya başlanmıştır. Dolaysıyla, ülkenin elektrik arz güvenliği ilgili riskler azaltılmaktadır.
İkinci olarak ise Türkiye'deki elektrik dağıtım şirketlerinin pozisyonuna bakmak faydalı olacaktır. Türkiye'de mevcut durum itibarıyla toplam 21 adet dağıtım şirketi bulunmaktadır. Bu şirketler ülkenin çeşitli bölgelerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Ancak bu faaliyetlerini sürdürürken Enerji Bakanlığı ve Enerji Piyasası Denetleme Kurumu tarafından sürekli denetlenmektelerdir. Dolayısıyla, Türkiye'de Teksas'ta olduğu gibi merkezi otoriteden bağımsız bir elektrik üretim ve dağıtım işlemi yapılmamaktadır. Ayrıca söz konusu sistem sayesinde arıza ve kesinti gibi durumlarda yerinde ve hızlı müdahale imkanı bulunmaktadır. Nitekim Türkiye'de meydana gelen deprem, sel, heyelan gibi afet durumları ile ağır kış şartlarında dahi uzun süreli elektrik kesintileri yaşanmamaktadır.
Türkiye'nin elektrik arz güvenliği konusunda son yıllarda önemli bir ilerleme gösterdiği yadsınamaz bir gerçektir. İlerleyen süreçte yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki paylarının artması ile ithal fosil yakıtların bu alandaki ağırlığının azaltılması bakımından yatırımlara devam edileceği anlaşılmaktadır. Ayrıca, nükleer enerjinin ülkenin elektrik profiline eklenmesi ve santrallerin yenilenmesi gibi hususlar Türkiye'nin söz konusu alandaki arz güvenliğine katkı sağlayacaktır. Bunların yanında elektriğin üretilmesi kadar bu enerjinin depolanabilmesi de üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer unsurdur. Türkiye'nin de bu alanda yaşanan teknolojik gelişmeleri yakından takip etmesi gerekmektedir.
[Sabah, 20 Şubat 2021].