SETA > Haber |
Suriye Krizinin İnsan Hakları Boyutu

Suriye Krizinin İnsan Hakları Boyutu

SETA, uluslararası temsilcilerin katıldığı bir panele ev sahipliği yaptı. “Suriye Krizi ve İnsan Hakları” başlıklı panelde Suriye’deki sistematik insan hakları ihlalleri ele alındı.

SETA, uluslararası temsilcilerin katıldığı bir panele ev sahipliği yaptı. Panelde Suriye’deki sistematik insan hakları ihlalleri, bu ihlallerin Suriye halkı üzerindeki etkileri ve Suriye’den komşu ülkelere doğru giderek artan göç konuları tartışıldı ve krizin çözümüne ilişkin önerilerde bulunuldu.

SETA Dış Politika Direktörü Talip Küçükcan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Suriye Krizi ve İnsan Hakları’ başlıklı panele Suriye İnsan Hakları Komitesi (SHRC) Başkanı Walid Saffour, İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkan Yardımcısı ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sorumlusu Nadim Houry ile Gazeteci-Yazar Cengiz Çandar konuşmacı olarak katıldı.  

SAFFOUR: “SURİYE’DE 14 BİN 709 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ”

1986’dan bu yana aynı göreve devam eden Suriye İnsan Hakları Komitesi (SHRC) Başkanı Walid Saffour, Suriye’deki krizi başlatan kıvılcımın duvarlara grafiti yapan 15 çocuğun tutuklanması olduğunu belirterek, durumun başından bu yana insan haklarının ihlal edildiğinin altını çizdi. Saffour, kayıtlara göre 21 Nisan 2012 itibariyle %94’ü erkek ve %6’sı kadın olmak üzere toplam 14.709 kişinin öldürüldüğünü söyledi. Suriyeli olan Saffour, zamanında kendisinin de işkenceye maruz kaldığını belirterek, Suriyeli yetkililerin insanları sokak ortasında, evlerine baskın yaparak veya döverek öldürmek suretiyle yasal olarak yargısız infaz yaptığını ve cinayet işlediklerini söyledi. Saffour, ölümlerin en az 10 katı yaralının olduğunu, yaklaşık 30 bin kişinin kalıcı sakatlıkla yaşamaya devam ettiğini belirtti.

 “YARALILARIN HASTANEYE GİTMESİ SUÇ”

Yaralıların hastaneye gitmesinin suç olarak görüldüğünün altını çizen Saffour, kamu hastanelerinde tıbbi görevlilerin rejimin gözü gibi hareket etmesine ve bunun yaralıların tedavisini zorlaştırdığına dikkat çekti. Çocukların öldürülmesi ve tutuklanmasına ilişkin olarak Waled Saffour, özellikle bombardımanlar sonrasında çocukların çoğunda hemen ağlama eğilimi, altına kaçırma bozukluğu ve şiddete eğilim gözlemlediklerini belirtti. Saffour, son olarak hapishanelerdeki işkencelere dikkat çekti ve 1960’dan bu yana Suriye hapishanelerinde çoğu sebepsiz tutuklanan insanlara sistematik ve rutin işkencelerin yapıldığını, toplamda 38 tane işkence yönetiminin tespit edildiğini söyledi. Waled Saffour, “hukukta yargısız infaz olarak tanımlanan bu durum bir savaş suçudur ve sorumluları uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmalıdır”dedi. 

HOURY: “SURİYE KRİZİ BİR İNSAN HAKLARI KRİZİDİR”

İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkan Yardımcısı ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sorumlusu Nadim Houry, Suriye krizini bir insan hakları krizi olarak tanımladı ve bildiklerimizin sadece buzdağının tepesi olduğunu belirtti. Houry, bunun temel sebebinin Suriye hükümetinin olayların izlenmesine izin vermemesi, bilgiye ulaşmanın ve doğruluğunu sınamanın zorluğu olduğunu söyledi. Resmi olarak Suriye’ye girmelerinin yasak olduğunun altını çizen Houry, “sınıra ekipler yerleştirip, kaçmaya çalışanların hikâyelerini dinleyerek ve son teknolojiler yardımıyla bilgiye ulaşmaya çalışıyoruz” dedi. Houry, bilgilerin hukuka uygun olarak doğruluğunu onaylamak için içeriden iletişimde oldukları bazı insanlara danıştıklarını, videoları çeken kişileri tespit ettiklerini ve mümkün olduğunca çok insana sorarak onay aldıklarını ifade etti. 1980’lerde olduğu gibi Saha mahkemelerinin kurularak insanların yargılandığını ve çoğunlukla idamla cezalandırıldığını söyleyen Houry, 1 milyon insanın da yerlerini terk etmeye zorlandığını söyledi. Cezaların hesap verilebilir olması için "hikâyelerin toplanarak, emir komuta zincirinin çıkarılması gerektiğinin altını çizen Houry, uygulamaların sorumlularının bulmalıyız” dedi. Houry “ayrıca uluslararası toplumun Suriye krizini kendi haline bırakmayarak bağımsız insan hakları örgütlerinin ve gözlemcilerin Suriye’ye girmesi için baskı yapması gerekmektedir” dedi.  

ÇANDAR: “SURİYE’DE İNSANİ FELAKET YAŞANIYOR”

Gazeteci Cengiz Çandar tarihsel olarak dönüşümün sembolü olan bireylere dikkat çekti ve “Tunus’ta ayaklanmayı başlatan Muhammed Buazizi gibi Suriye’de de önce ortadan kaybolup sonra ailesine ölü olarak teslim edilen 13 yaşındaki Hamza El Hatip’in ve ses telleri kesilerek, dizleri kırılarak Asi Nehri’ne atılan İbrahim Kaşuş var” dedi. Bu kişileri öldürerek rejimin ‘Sessiz durun, diz çökün ve başınızı eğin’ mesajı verdiğini ifade eden Çandar, Suriye’de bir insani felaket durumu yaşanıyor dedi. Ufak katliamlar serisi olarak başlayan öldürmelerin, çok büyük rakamlara ulaştığını ve maalesef insanların buna alışarak tepkisizleştiğini belirtti. Cengiz Çandar, hanedanlık rejimi, muhaberat, ordu ve Baas Partisi olmak üzere dört sütun üzerine inşa edilen Esed rejiminin reforme edilemez ve içten evrilemez olduğunu savundu ve dolayısıyla Yugoslavya’da olduğu gibi Suriye’de de uluslararası bir insani müdahalenin uygulanabilir olması gerektiğini belirtti. Çandar, “insani felaket varsa devletlerin iç işlerine karışılmaz kanunu geçersiz sayılmalı ve bu insanlık suçunu işleyenler uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanmalıdır” dedi.